Büyük Taarruz Öncesinde Tertiplenme

Büyük Taarruz Öncesinde Tertiplenme
20-08-2023

“Zafer, ‘zafer benimdir’ diyebilenindir.”
Mustafa Kemâl Atatürk

23 Ağustos 1922 Çarşamba. 1. Ordu Komutanı Nureddin Paşa ve diğer komutanlar Afyon’un tam güneyinde yer alan Şuhut kazasına geldiler. Ertesi gün Başkumandanlık, Genelkurmay Başkanlığı

ve Batı Cephesi Komutanlığı karargâhları Afyon güneyindeki Şuhut’a taşındı. Şuhut’a gelen Gazi ve Müşir Başkumandan ile özel karargâhını oluşturan Başyâver Yarbay Salih (Bozok) Bey, İkinci Yâver Üsteğmen Muzaffer (Kılıç) Efendi, Refâkat Subayı Siirtli Yüzbaşı Mahmut Efendi ve Emir Çavuşu Ali, Büyük Taarruz Karargâhı ve aynı zamanda geçici karargâh olarak kullanılan Hacı Veli Konağına yerleştiler. Hacı Veli Konağı, 24-25 Ağustos Perşembe ve Cuma günleri Başkumandanlık, Genelkurmay Başkanlığı, Batı Cephesi Komutanlığı ve 1. Ordu Komutanlığının müşterek karargâhı olarak kullanılmıştı.

Gazi ve Müşir Başkumandan’ın riyâsetinde 20 Ağustos Pazar akşamı Batı Cephesinin karargâhı Akşehir’de gerçekleşen Yüksek Komuta Heyetinin toplantısında verdiği direktife uygun olarak, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa da 25 Ağustos günü saat 12.30’da 1. ve 2. Ordu ile Kocaeli Grubu’na taarruz zamanı ve esaslarını içeren Genel Taarruz Emrini yayımladı. Bu emre göre, ertesi sabah saat 05.30’da Afyon güneyinden Türk taarruzu başlayacaktı.

“Cephe Emri: 93 (Taarruz İçin)

-  Düşman genel durumunda 25 Ağustos 1922 sabahına kadar bir değişiklik keşfolunamamıştır.

Buna nazaran düşman, büyük kısmıyla 2. Ordu karşısında bulunmaktadır.

-  26 Ağustos 1922 sabahleyin düşmana genel taarruz icra olunacaktır.

-  1. Ordu 26 Ağustos 1922 fecirle Afyon güney ve batısında du­ran düşman kuvvetlerini yok edecek sûrette taarruz edecektir. Düşman mevzile zaptolunduktan sonra umûmî harekât cepheden ayrıca tanzim olunacaktır.

 5. (Süvari) Kolordu(su) esas olarak önce 1. Ordu karşısındaki düşmanın gerilerine düşecek sûrette görevlendirilecektir. Bu kolordu, düşma­nın ihtiyat grubu ve Uşak grubuna karşı keşif ve emniyet hizmetlerini de ifa edecektir.

 Ordunun sol kanadı, Toklusivrisi ve İslâmköy’e karşı 6. Tümenle temin edilecek ve yine 6. Tümen tarafından düşmanın Banaz’da bulunan grubunun harekâtı dahi keşfolunacaktır.

   Sandıklı’dan ba­tıya doğru bütün cephede ordu tarafından kararlaştırılan ve hazırlanan taarruzî faaliyetler tatbik olunacak,

-  Süvari Tümeni Uşak genel doğrultusunda taarruz edecektir.

   2. Kolordu 26 Ağustos 1922 sa­bahı 3. Tümeniyle Sandıklı kuzeyindeki Kızık, Karacaören; 4. Tüme­niyle Dadak civarında; 7. Tümeniyle Efesultan ve batısında hazır bulunacaktır. Bu karargâhı ve tümenleriyle 1. Ordu her an sürat ve emniyetle muharebe edebilmelidir.

-   2. Ordunun 26 Ağustos 1922 günü için asıl vazifesi Afyon doğu cephesindeki düşmanın 12. ve 5. tümenleriyle düşman ihtiyat grubunu taarruz harekâtıyla tespit ve işgâl etmektir.

-  Kocaeli Grubu, karşısındaki düşmanı tespit etmek üzere, kararlaştırıldığı gibi, özellikle Göksu ile

Karasu vadileri arasında taarruzî faali­yette bulunacaktır.

- Cephe karargâhı 25 Ağustos 1922 akşamından itibaren Kocatepe güneyinde bulunacaktır.

-  93 numaralı bu cephe emri 25 Ağustos 1922 saat 12.30’da 1. Ordu Komutanlığına yazılı olarak,

(karargâhı Bolvadin’de [1] bulunan) 2. Ordu Komutanlığına 2. Ordu Kurmay Başkan Yardımcısı

Yarbay Ali Rıza vâsıtasıyla te­lefonla ve Kocaeli Grubuna şifreyle yazılmıştır.

Garp Cephesi Komutanı

İsmet”

Gazi ve Müşir Başkumandan, Büyük Taarruz'un son hazırlık çalışmalarını Hacı Veli Konağında yapmış ve "Anadolu ile dış dünya arasındaki bütün haberleşmenin kesilmesi" emrini de bu konakta vermişti. 25 Ağustos Cuma. Afyon güneybatısından başlatılacak ve baskın tarzında yapılacak Büyük Taarruz’un bekâsı ve başarısı için Gazi ve Müşir Başkumandan’ın emri gereğince, Anadolu Ajansı ve postânelerin dış dünya ile bağlantısı kesildi, sınırlar kapatıldı ve Anadolu adetâ bir ölüm sessizliğine büründü.

Gazi ve Müşir Başkumandan’ın bizzat sevk ve idare edeceği Büyük Taarruz için Batı Cephesindeki kutlu ordular kuzey batıya bakan bir hilâl şeklinde kuzeyden güneye şu şekilde tertiplenmişti:

-  Bilecik bölgesi kuzeyinde bir piyade tümeni ve bir süvari tümeni ile birkaç müfrezeden oluşan Albay Halit (Karsıalan) Bey komutasında Kocaeli Grubu, [2]

-  Eskişehir – Afyon hattı doğusunda 3. ve 6. Kolordulardan oluşan Yakup Şevki (Subaşı) Paşa komutasında 2. Ordu,

-  Afyon güneyi ve doğusunda 1., 2. ve 4. Kolordu, üç müstakil tümeniyle Ege Denizine kadar Menderes nehri kıyısında da 3. Süvari Tümeni müstakil müfrezeleriyle de tertiplenen Nurettin (Konyar) Paşa komutasındaki 1. Ordu ile

-  Afyon güneybatısında cephe ihtiyatı olarak Mirivâ Fahrettin (Altay) Paşa komutasında 5. Süvari Kolordusu.

Yunan Küçük Asya Ordusu ise genel olarak, karargâhı İzmir limanında demirli olan Averof zırhlısındaki General Georgos Hacıanestinin emrinde, üç kolordu ve bir süvari tümeni ile ordu bağlısı birliklerden ibaretti. Buna göre;

-  Bilecik Grubu bir piyade tümeni ve bir müstakil alay ile kuzeyden güneye Bursa-Bilecik bölgesini savunma mevziindeydi.

- Tümgeneral Petros Sumilas komutasında 3. Kolordu emrindeki üç tümen ile Eskişehirin kuzey, doğu ve güneydoğusunda savunma mevziinde, bir alayı ile de ihtiyatta bulunuyordu

- Tümgeneral Kimon Diyenis komutasındaki 2. Kolordu üç tümeni ile Afyon kuzeybatısında ordu ihtiyatı olarak bulunuyordu.

- General Nikolas Trikupis komutasındaki 1. Kolordu iki tümeniyle Afyon kuzeyinde, iki tümeniyle de Afyon batısında savunma mevziindeydi.

- Yunan ordusunun bunlardan başka, bir piyade tümeni savunma mevziinde, bir süvari ihtiyatta olmak üzere, Uşak bölgesinde iki tümeni daha vardı.

Açıklanan bu duruma göre Türk ve Yunan kuvvetleri aslî unsurlarıyla Eskişehir - Afyon arasındaki cephede tertiplenmişti.

Büyük Taarruz öncesi, Yunan İçişleri Bakanı, "Anadolu’da yeni bir askerî harekât söz konusu değildir" derken “düşman (Türkler) da taarruzu hatırından geçirmiyor” diye gerçeklerden ve olacaklardan habersiz bir tespitte bulunmayı da ihmâl etmiyordu.

Cephedeki bazı emâreler tecrübeli Yunan Cephe Komutanı ve 1. Kolordu Komutanı General Trikupis’i iyice endişelendirmişti. Tedbîren tümenleri alarma geçirdi, ihtiyat görevindeki 2. Kolordu’dan takviye olarak 7. Tümen’i istedi. Kolordu kurmayları Türklerin, Afyon önünde en fazla altı tümen toplayabileceğini hesap etmiş, bu kadarlık bir kuvvetin de Afyon Yunan Müstahkem Mevkii için bir tehlike oluşturmayacağını düşünmüştü. Lâkin, Afyon güneyinde bunun iki katı cesâmetinde Türk kuvveti toplanmış ve ertesi sabah da taarruz etmek üzere tertiplenmişlerdi. Trikupis, bu durumu bilmediği için Afyon orduevinde iştahla yemek yedi, keyifle şarap içti.

Gün batarken tuğu kaldırmış 1. Ordunun kutlu askerleri de Afyon güneyinde taarruz hattının az berisindeydiler. Sesi güzel askerler iri kayaların, topların ve mühimmât sandıklarının üzerine çıkarak ezan okudular. Cephe boyunca tabur tabur akşam namazı kılındı, zafer için dua edildi, sessizce sıcak yemek yenildi.

4. Kolordu birliklerini dolaşan asker kaputlu, ak yazmalı ve “Gül Ana” diye bilinen kutlu bir hatun da kutlu savaşçıların kulağına küpe olacak şu sözleri söyledi:

“... Hiç yakınmadan silahınıza cephâne, size ekmek taşıdık, siperlerinizi kazdık. Severek yaranızı yıkadık, kırığınızı sardık. Ateş altında suyunuzu yetiştirdik, yolunuza adeta saçımızı serdik. Gün bugündür. Şimdi bunca kadının hakkını, erkek olmanızın da bedelini ödeme vaktidir. Eğer bu sefer kardeşlerinizi kurtarmadan dönerseniz, bilin ki ananız da bacınız da yavuklunuz da hakkını helâl etmeyecektir...”

23. Tümen’de bir nefer, onbaşısına fısıldayarak sordu: “Alay, sabahleyin sancak açacak mı?”  Bu suale onbaşıdan ve diğerlerinden “Öyleymiş ellaham.”  [3] “Açarsa, askere rüzgâr bile yetişemez.”  “Herhâlde.” şeklinde cevaplar aldı.

Büyük Taarruz'da sağ kolunu kaybeden şanlı gazimiz Mehmet Ali Soy anlatır:

“Sancağımızın önünden bir kurt geçince cümle asker ‘Zafer bizim inşallah, zafer bizim!’ diye bağırdı.

Bölük komutanları hepimizi topladı. Nasihâtte bulundular cümlemize:

‘Bu gece harbe gireceğiz, birbirinizle helâlleşin, alacağınız, vereceğiniz varsa helalleşin’ dediler...

Bunun üzerine biz de ‘hadi bakalım, helâl ettik’ dedik ve mevzilerimize yürüdük.”

Askerler köyden gelmiş mektup, cıgara tabakası, yavuklu yâdigârı çevre, işlemeli çorap gibi değerli eşyalarını bölük emanetine teslim ettiler, ardından da birbirleriyle helâlleştiler. Dargınlar da barıştı. “Toplan!” ikazı verilince teçhizâtlarını kuşanıp ve pusatlarını alıp düzene girdiler. Hareket hâlindeyken de tedbiren ses çıkaracak ne varsa alayını sıkıca bağladılar.

Takımlar, bölükler, taburlar, alaylar, bataryalar, cephâne ve yiyecek kolları, sıhhiyeciler, muhabereciler ve istihkamcıların cümlesi, gündüzden yolları öğrenmiş kılavuzların rehberliğinde, taarruza hazırlık yerlerine doğru büyük bir sessizlik ve dikkatle yürümeye başladılar.

Gizlilik çok önemliydi. Bu nedenle yürüyüş öncesinde huysuz atların ağzı bağlanmış, topların demir tekerleklerine ve atların ayaklarına ses çıkarmaması için bez bağlanmış mataraların kapağı da kontrol edilerek sıkıca kapatılmıştı.

Kısa bir yürüyüş yapılacaktı. Gökyüzündeki üç günlük hilâl de adeta ince kollarıyla bir yıldızı kucaklamıştı. Ak saçlılar ak sakallılar ve ak yazmalılar bu latif durumu hayra ve zafere yordular...

Kutlu savaşçılar Kocatepe’de ve diğer taarruz yerlerinde savaş düzeni almak üzere ağır ağır hareket ettiler. Paşalar ve karargâhlarının savaş kademeleri, halkın “Hızır yoldaşınız, kılıcınız da keskin olsun. Allah’a emanet olun!” duaları arasında Şuhut’tan ayrılıp Kocatepe’nin eteğindeki Çadırlı Ordugâha taşındılar.

25 Ağustos Cuma günü Başkumandanlık, Genelkurmay ve Batı Cephesi karargâhları, 1. Ordu karargâhının bulunduğu Şuhut’tan [4] Kocatepenin güney batısındaki Çadırlı Ordugâha nakledildi. 1. Ordu komuta yeri de Çakırözü deresinin hemen yanına kuruldu. Burada sadece telgraf ve telsiz sesleri ile su değirmeninin hafif gıcırtısı duyuluyordu. Kutlu savaşçılar emredilen yerde tertiplendiler. Hatta bazı yerlerde düşman siperlerine dört yüz metre kadar yaklaştılar ve taarruz emrini beklemeye koyuldular…

Bu esnada Türk Yunan kuvvetlerine göz atılacak olunursa…

TBMM Orduları 8.659 subay, 199.283 er, 100.352 tüfek, 2.025 hafif makineli tüfek, 323 top, 5.282 kılıç, 10 uçak, 198 kamyon ve 35 otomobilden ibaretti.

Yunan Kuvvetleri ise 6.565 subay, 218.432 er, 90.000 tüfek, 3.139 hafif makineli tüfek, 1.280 ağır makineli tüfek, 418 top, 1.280 kılıç, 50 uçak, 4.036 kamyon ve 1.770 otomobilden ibaretti.

Devam edecek…

 

© 2023. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

 

SONNOTLAR

[1] Bolvadin, Afyon’un doğusunda bulunan ilçelerinden biridir.

[2] Kocaeli Grubu, I. İnönü Zaferi’nden sonra Batı Cephesi Komutanlığının 24 Ocak 1921 tarihli emriyle kurulmuştur. Böyle bir grubun kurulmasının sebebi, Yunanların Bursa ve civarındaki kuvvetlerini takviye etmeye başlaması ve yeniden İnönü istikâmetine bir taarruzuna karşı geniş Batı Cephesi’ni ikiye bölerek kuvvetlerini daha derli toplu tutarak asıl muharebe merkezini İnönü bölgesinde toplamak düşüncesiyle Kocaeli Grubunun komutanlığına da Albay Halit (Karsıalan) Bey tayin edilmiştir.

[3] Ellaham: Literal olarak Allah-u âlem, Allah en iyisini bilir anlamına gelen bir kısaltma olmakla birlikte “kuvvetle muhtemel” anlamında kullanılan bir kelimedir.

[4] Şuhut, Afyon’un ilçelerinden biri olup Afyon’un güneyinde yer almaktadır.

KAYNAK

Makale, İrfan Paksoy’un “Büyük Taarruz Destanı” isimli (basılmamış) eserinden derlenmiştir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?