ERICH FROMM VE ANLAM ARAYIŞI

ERICH FROMM VE ANLAM ARAYIŞI
03-09-2025

Fromm’a göre, insanın anlam arayışı,

Varoluşunun merkezinde yer alır.

İnsan, doğası gereği,

Sadece biyolojik ihtiyaçlarını karşılamakla yetinemez

Aynı zamanda yaşamına bir amaç ve

Anlam kazandırma ihtiyacı duyar.

GENEL

Ocak 2025 ayında başlattığım zaman zaman bir yazar ve eserini tanıtma uygulaması kapsamında eura24 haber sitesi için hazırladığım bu makalem “Erich Fromm” ve onun öne çıkan eserlerinden biri (ve sözlerinden özenle derlenmiş bir seçki) olan “Anlam Arayışı” hakkında olacak…

YAZAR HAKKINDA

20. yüzyılın en etkili psikolog, filozof ve sosyologlarından biri olarak tanınan Erich Fromm (1900-1980), insan doğası, özgürlük, sevgi ve modern toplumun birey üzerindeki etkisi gibi konuları ele alarak entelektüel dünyaya önemli katkılarda bulunmuştur. Psikanaliz ve toplumsal eleştiriyi birleştiren çalışmaları, onu hem akademik çevrelerde hem de genel okuyucular arasında popüler hâle getirmiştir.

Yahudi bir ailede 1900 yılında Frankfurt’ta dünyaya gelen ve genç yaşlardan itibaren din, etik ve insan ilişkilerine ilgi duymaya başlamış olan Fromm, Heidelberg Üniversitesi’nde sosyoloji eğitimi aldıktan sonra, psikanalize yönelmiş ve Freud'un teorileri üzerine yoğunlaşmıştır. Ancak, Freud'un biyolojik determinizmine karşı eleştirel bir duruş sergileyerek psikanalize kendi özgün yaklaşımını kazandırmıştır. Aynı zamanda Karl Marx'ın fikirlerinden de etkilenen Fromm, bireysel psikoloji ile toplumsal yapı arasındaki ilişkiyi analiz etmeye odaklanmıştır.

Nazilerin iktidara gelmesiyle (1933) birlikte Almanya'dan ayrılan Fromm, ABD’ye taşınmış, burada akademik çalışmalarını sürdürmüş ve eserlerini yayımlamış, özellikle 1940'lı ve 1950'li yıllarda yazdığı kitaplarla da geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmıştır.

Çalışmaları, insan doğasını anlamaya yönelik derin bir sorgulama içeren Fromm’a göre, insanlar sadece biyolojik varlıklar değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel varlıklar olup bu bağlamda, bireyin ruhsal sağlığı ile toplumun yapısı arasında güçlü bir bağ bulunduğunu savunur. 

Fromm'un en önemli kavramlarından biri "özgürlük paradoksu"dur. Modern toplumlarda bireyler fiziksel olarak özgür olabilir ise de bu özgürlük çoğu zaman yalnızlık, yabancılaşma ve anlamsızlık duygularını da beraberinde getirir. İnsanlar bu duygulardan kaçınmak için otoriter figürlere boyun eğebilir ya da tüketim kültürüne sığınabilir. Fromm'a göre gerçek özgürlük, bireyin kendi potansiyelini keşfetmesi ve yaratıcı bir yaşam sürmesiyle mümkündür

Toplumsal eleştirilerini özellikle kapitalizm üzerine yoğunlaştıran Fromm, kapitalist sistemin bireyleri yabancılaştırdığını ve insanları sadece üretim ve tüketim süreçlerinin bir parçası hâline getirdiğini, bu durumun da bireylerin kendilerini değersiz hissetmelerine ve yaşamlarında anlam arayışına girmelerine neden olduğunu savunur. 

Fromm'un eserleri bugün bile hâlâ geniş bir okuyucu kitlesi tarafından ilgiyle okunmaktadır. Psikoloji, sosyoloji ve felsefe alanlarında yaptığı çalışmalar, insan doğasına dair derin bir anlayış sunan Fromm'un düşünceleri, bireylerin toplumsal yapılar içindeki yerini sorgulamalarına ve daha anlamlı bir yaşam arayışına yönelmelerine ilham vermektedir. 

Fromm'un insan doğası üzerine yaptığı analizler ve eleştiriler, modern dünyanın karmaşıklığını anlamak isteyen herkes için değerli bir rehber fikirleri de bireylerin kendilerini keşfetmelerine ve daha bilinçli bir yaşam sürmelerine imkân sağlamaktadır. 

Fromm'un eserleri arasında "Özgürlükten Kaçış", "Sevme Sanatı" ve "Sahip Olmak ya da Olmak" gibi kitaplar öne çıkmakta olup bu eserlerle hem akademik çevrelerde hem de genel okuyucular arasında büyük yankı uyandırmıştır. 

ESER HAKKINDA

20. yüzyılın en etkili düşünürlerinden biri olarak, insan doğası, özgürlük, sevgi ve anlam arayışı gibi temel konular üzerine derinlemesine çalışmalar yapmış olan Fromm’un, psikanaliz, sosyoloji ve felsefeyi bir araya getiren yaklaşımı, bireyin hem kendi iç dünyasında hem de toplumsal bağlamda anlam bulma çabasını kapsamlı bir şekilde ele alır. Fromm’un eserleri, modern insanın karşılaştığı varoluşsal sorunları anlamak ve çözümlemek için önemli bir rehber niteliğindedir.

Fromm’a göre, insanın anlam arayışı, varoluşunun merkezinde yer alır. İnsan, doğası gereği, sadece biyolojik ihtiyaçlarını karşılamakla yetinemez; aynı zamanda yaşamına bir amaç ve anlam kazandırma ihtiyacı duyar. Bu ihtiyaç, insanı diğer canlılardan ayıran en belirgin özelliklerden biridir. Ancak modern dünyada, bireyin bu anlam arayışını gerçekleştirmesi çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalır.

Kapitalizmin ve tüketim kültürünün hâkim olduğu çağdaş toplumlarda, bireyler genellikle kendilerini maddî başarılar ve statü üzerinden tanımlar. Bu tür bir yaşam tarzının insanı derin bir tatminsizlik ve yabancılaşma içine sürüklediğini savunan Fromm’a göre anlam arayışı sadece başarılarla değil, aynı zamanda içsel gelişimle ve bireyin kendisiyle olan ilişkisiyle mümkündür.

Fromm’un düşüncesinde özgürlük kavramı, anlam arayışı ile doğrudan ilişkilidir. İnsanlık tarihindeki gelişmeler, bireylere daha fazla özgürlük sunarken aynı zamanda onları yalnızlık ve yabancılaşmayla da yüz yüze bırakmıştır. Özellikle modern toplumlarda insanlar, geleneksel bağlardan ve topluluklardan kopmuş; ancak yerine koyabilecekleri güçlü bir anlam sistemi geliştirememiştir. Fromm, bu durumu “özgürlükten kaçış” olarak adlandırır. İnsanlar, özgürlüğün getirdiği sorumluluklardan kaçınmak için otoriter sistemlere boyun eğebilir veya kendilerini tüketim alışkanlıklarıyla oyalayabilirler. Ancak bu tür davranışlar, bireyin gerçek anlam arayışını engeller ve onu daha da derin bir boşluğa sürükleyebilir.

Fromm’un düşüncesinde sevgi, anlam yaratımının en temel unsurlarından biridir. Ona göre sevgi, sadece romantik bir duygu değil; aynı zamanda bireyin kendisiyle, başkalarıyla ve dünya ile kurduğu derin bir bağdır. Fromm’a göre sevgi, insanı yabancılaşmadan kurtardığı gibi ona varoluşsal bir bütünlük de sağlar.

Fromm, sevginin dört temel özelliğini vurgular: bilgi, saygı, sorumluluk ve ilgi. Bu unsurlar, bireyin hem kendisiyle hem de çevresiyle sağlıklı ilişkiler kurmasını mümkün kılar. Sevgi yoluyla insan, sadece kendi varoluşuna değil; aynı zamanda daha geniş bir toplumsal bağlama da anlam kazandırabilir.

Fromm’a göre anlam arayışı pasif bir süreç değil aksine bireyin aktif katılımını gerektiren bir çabadır. İnsan, yaşamına anlam kazandırmak için yaratıcı olmalı ve kendi potansiyelini gerçekleştirme yolunda da çaba göstermelidir. Bu yaratıcı süreç, sadece sanatsal ya da entelektüel faaliyetlerle sınırlı olmayıp aynı zamanda günlük yaşamın her alanında kendini ifade etmeyi de içerir. 

Fromm’un “olmak” ve “sahip olmak” kavramları bu noktada önem kazanmaktadır. Modern insan genellikle “sahip olma” odaklı bir yaşam tarzını benimser yani mutluluğu ve anlamı sahip olduğu şeylerde arar. Ancak Fromm’a göre gerçek anlam, “olmak” üzerinden inşa edilir yani gerçek anlam bireyin kim olduğu ve nasıl bir hayat yaşadığıyla ilgilidir

SONUÇ…

Fromm’un anlam arayışı üzerine düşünceleri, muhataplarına, modern insanın varoluşsal sorunlarına ışık tutan kapsamlı ve derinlikli bir bakış açısı sunar. Ona göre insanın gerçek mutluluğu ve tatmini, sadece dışsal başarılarla değil aynı zamanda içsel gelişimle, özgürlükle ve sevgi dolu ilişkilerle mümkündür. Fromm’un bu konudaki fikirleri, bireyin hem kişisel hem de toplumsal düzeyde daha bilinçli bir yaşam sürmesine katkıda bulunabilir.

Fromm’un çalışmalarını anlamak ve hayata geçirmek, bireylerin kendi yaşamlarına daha derin bir perspektiften bakmalarına imkân sağlar. Onun fikirleri, günümüz dünyasında hâlâ geçerliliğini korumaktadır.

© 2025. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?