Çırpınırdı Karadeniz

24-04-2022

1801’den itibaren İran’daki Türk asıllı hanedan Kacar hakimiyetinden Rusya’nın himayesine sığınan Azerbaycan’daki Bakü, Şirvan, Gence, Şeki, Derbent, Kuba, Karabağ gibi Türk hanlık veya Dağıstan, Şuragel ve Car-Balaken gibi cemaat devletleri varlıklarını korumaya çalışmışlardı. 1813’te Karabağ’da bulunan Gülistan köyünde imzalanan antlaşma ile Rus himayesi tescillenmiş, bunun neticesinde 1827’ye kadar Revan ve Nahçıvan hanlıkları da himaye alanına girmişti.

1828’de Rusya’nın İran ile yaptığı Türkmençay Antlaşması ile İran bu topraklardan nihayet vazgeçince Rusya artık himaye anlaşmasına bağlı kalmayı gerek görmemiş ve himayesinde bulunan Azerbaycan Türk devletlerini doğrudan işgal ve ilhak etmişti. Azerbaycan Türkleri için çileli Rus işgali bu şekilde başlamıştı.

Rusya Revan ve Nahçıvan topraklarını birleştirerek Erivan guberniyasını yani eyaletini kurmuş ve buna gayriresmi olarak Rusya Ermenistan’ı adını vererek, Osmanlı Türkiyesi ve İran’dan Ermeni nüfusunu cezbedip bölgenin nüfus yapısını değiştirmeye başlamıştı. Hatta Hristiyanlık için kutsal sayılan Ağrı Dağı (Ararat) topraklarına ciddî anlamda Orta Avrupa’dan bilhassa Alman Vürtemberg krallığındaki Şvaben halkına mensup dindar Hristiyan nüfusu getirmeyi bile başarmıştı. Azerbaycan topraklarında Helenendorf (Göygöl), Traubenfeld (Tovuz), Annenfeld (Şemkir) gibi yerleşim yerlerini kurmuşlardı.

18., 19. ve 20. Yüzyıllar Türk milleti için en karanlık dönem olarak tarihe geçmiş. Aslında bu ölümcül gelişme Kırım Hanlığı’nın Rusya tarafından yine himaye sözleşmesi fakat gerçekte işgali ile başlamış, aradan 10 yıl geçmeden hanlığı ortadan kaldırmıştı. Bu fiilî ilhak ile birlikte toprak sahibi 30 bin Türk işkencelerle katledilmiş toprakları Rus yerleşimcilere açılmıştır.

Rusya için devletlerarası anlaşmalar geçici olarak toparlanma aracı olarak kullanılır, fırsatını bulunca anlaşmayı bozan taraf olur. Bu tarihte defalarca tescil edilmiştir. Suriye ve Karabağ için yapılan mutabakat ve anlaşmalarda da bu durum gözlenmektedir. Kırım’da yaşanan soykırım ve sürgünü, Kafkasya, Yedisan ve Bucak takip etmiş, akabinde Türkistan’a uzanmış, bilhassa Andican ve Taşkent’te Rusya’nın gerçekleştirdiği katliamlar tarihin karanlık sayfalarında yerini almıştır. 1905 ile 1907 arasında Ermeni Taşnak hareketince örgütlenip silâhlanan Ermeniler ve Azerbaycan Türkleri arasında katliamlara varan olaylar olmuş, olaylar Bakü, Şuşa, Nachçıvan, Revan (Erivan) ve Rus işgal adı Elizavetpol olan Gence’ye yayılmıştır.

En son yaşanan Balkan Faciası’nın gölgesinde işgal altındaki bölgelerdeki Ahmed Cevad gibi genç Türk aydınları için bir Enver Paşa ve Alman ortak tezgahı ile Cihan Harbi’ne dahil edilen Osmanlı Türkiyesi kurtuluş umudu olmuştu. Ekim 1914’te Türk bayrakları ile donatılan ve satın alındığı iddia edilip fakat mürettebatı Alman kalan Yavuz (Alm. Goeben) ve Midilli (Alm. Breslau) gemileri Osmanlı donanmasından Hamidiye kruvazörünün dahil olduğu dokuz savaş gemisi ile Rusya’nın Odesa (Hacıbey/ Hocapaşa), Sivastopol (Akyar), Feodosiya (Kefe) ve Novorossiysk (Soğucak) gibi limanlarını bombalamıştı. Hamidiye’nin komutanı daha sonra Mondros Mütarekesi’ni imzalayacak olan Rauf Orbay’dır.

22 yaşında genç şair Ahmed Cevad bu Karadeniz baskını ile alevlenen kurtuluş heyecanı ve ümidini şöyle dile getirmişti:

 

Çırpınırdı Karadeniz Bakıp Türk’ün bayrağına Ah derdim, hiç ölmezdim Düşebilsem ayağına

Ayrı düşmüş dost elinden, Yıllar var ki, çarpar sinen!.. Vefalıdır geldi, giden,

Yol ver Türk’ün bayrağına!

İnciler dök, gel yoluna, Sırmalar serp sağ, soluna! Fırtınalar dursun yana, Selâm Türk’ün bayrağına!

Baskında Kırım’daki Kefe (Feodosiya) limanının bombalanmasına katılan Hamidiye, buradan Batı Karadeniz yönünde seyrederek birkaç Rus sivil vapuru batırarak İstanbul’a geri dönmüştür. Yine Nilüfer ve Samsun isimli Türk mayın gemilerinin Rusya’nın Karadeniz sahiline döktükleri mayınlardan birine çarpan Rusya’nın en büyük savaş gemilerinden sayılan Kazbek gemisi de batmıştır. Kazbek şu an Gürcistan’da olan adını Türkçe Gazibey’den alan 5047 m ile Kafkasya’nın sekizinci büyük dağıdır.

Kazbek gemisinin Hamidiye tarafından batırıldığını düşünmektedir Ahmed Cevad. Bundan dolayı şöyle devam eder:

“Hamidiye” o Türk kanı! Hiç birinin bitmez şanı! “Kazbek” olsun ilk kurbanı! Hayran Türk’ün bayrağına!

Ahmed Cevad’ı artık kurtuluş umudu tamamen etkisi altına almıştır. Şiirini şu şekilde tamamlar:

Dost elinden esen yeller, Bana şiir, selam söyler. Olsun bizim bütün eller Kurban Türk’ün bayrağına! Yol ver Türk’ün bayrağına!

Bu şiir o tarihlerde yine Azerbaycanlı olan usta bestekâr Üzeyir Hacıbeyli tarafından bestelenmiş ve günümüze kadar bildiğimiz ‘Çırpınırdı Karadeniz’ eseri olarak söylenegelmiştir.

Ancak tarihî süreç şairin beklediği gibi geçmez. Savaş Osmanlı Türkiyesi için büyük yıkım olmuştur. Çanakkale’de büyük fedakârlıklarla bir destansı direniş sergilense de, savaşın bitimine yakın Azerbaycan ve Dağıstan beş tümenden teşkil edilen Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu tarafından kurtarılsa da, Türkiye savaştan Mondros Mütarekesi ile tamamen teslimiyet içinde ayrılmış, savaşın baş müsebbibleri Enver, Talat ve Cemal paşalar ise yurtdışına kaçmışlardı. Ahmed Cevad 1918’de Bakü’nün Osmanlı Ordusu yani Kafkas İslam Ordusu tarafından fethini dile getiren ‘Bismillah’ şiirini yazmıştı.

Azerbaycan iki senelik bağımsızlığını Moskova yanlısı komünist muhalefet ile mücadeleyle geçirmiş ve nihayet 1920’de Sovyet işgaline uğramıştı. Sovyet işgali o dönemde türlü türlü vaatlerle başlasa da 1924’ten itibaren tüm eski Rusya İmparatorluğu topraklarında Polonya, Finlandiya ve Baltık ülkeleri hariç kontrolü sağlandığında esir aldıkları toplulukların önce kültür, dil, yazı ve dinî kodları ile uğraşmış, otuzlu yıllara gelindiğinde artık temizlik adı altında yerel aydınları sürgün, sindirme ve katletme yoluyla hizaya getirmeye çalışmışlardır. Bu gelişmeden maalesef Ahmed Cevad da nasibini almış. Rus devlet aklı ‘Çırpınırdı Karadeniz’ şiiri ile ‘Kazbek’ gemisinin akıbetine sevinen şairi unutmamıştı.

Şairin daha sonra yazdığı Göygöl şiiri Rus devlet aklının çok korktuğu Turancılık olarak algılanmış ve buna istinaden 1925 yılında ilk defa tutuklanmıştı. Bu şiir Türk bayrağına bir güzelleme ve Sovyet düzeninden kurtuluş çağrısı olarak yorumlanmıştı.

“Senin güzelliğin gelmez saymaya, Koynunda yer vardır, yıldıza, aya. Oldun sen onlara sevimli diye, Felek pusatını kuralı Göygöl!”

Ahmed Cevad için her geçen sene daha büyük baskı ve zulüm demekti ve 1930’lu yıllarda baskıcı Sovyet rejimi artık bir terör rejimine dönüşmüştü. Şair de artık hayatını kurtarma ümidiyle Moskova hükümetini yumuşatma için son çare olarak şöyle demektedir:

Ben bugünkü görüşten evveller çok uzaktım, Bilmedim, Moskova’ya düşman gözüyle baktım Uyarak gençliğimde Müsavat’ın sözüne,

Yıllar boyu göz yumdum hakikatin özüne.

Maalesef bu mısralar Sovyet rejimini yumuşatmamış, Ahmed Cevad 13 Ekim 1937’de şehit edilmiştir. Daha sonra Türk Dünyası’nda bir çok alim, şair, profesör gibi aydınlar yok edilmişti. Örneğin 1938’de Simferopol (Akmescit) hapishanelerinde türlü işkencelerden sonra Hasan Sabri Ayvazoğlu, İlyas Tarhan, Osman Akçokraklı, Hüseyin Bodaninski, Yahya Bayraşevski, Süleyman İdrisov, Abdullah Latifzade, Mahmud Nedim və Abdülkerim Cemaleddinov gibi Kırım Türk aydınları kurşuna dizilmişti.

Karadeniz’de savaş çanları 2022’ye geldiğimizde yeniden çalmakta. Bu sefer Rusya Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasıyla kaybettiği kendi toprağı olarak kabul ettiği ve varlığını tarihten gelen bir kanaatle sorguladığı Ukrayna’ya saldırıp yerleşim yerlerini tahrip gücü yüksek füzelerle vurarak, katliam yaparak işgal etmeye başladı. Zaten daha önce 2014’te Kırım’ı yeniden işgal ve ilhak etmiş, bölgede yaşayan sayıları sürgün ve katliamlarla hayli azalmış olan Kırım Türkleri için çileli günler yeniden başlamıştı.

Fakat bu savaşta Ukrayna için Türk yapımı Bayraktar isimli silahlı insansız hava aracı üstün Rus askeri gücüne karşı ümit olmuştu. Rus ordusuna verilen tahribatın etkisi ve sevinciyle şarkı bile bestelenmişti.

Ukrayna’ya işgalciler geldi

Askerî araçlar, üniformalar yepyeni, Ama bizde donanımlarını yok eden var Bayraktar, Bayraktar...

Bu şarkı Ukrayna Silahlı Kuvvetleri resmî sosyal medya hesabından "Ukraynalı çocuklar, Gürcüler, Suriyeliler, Çeçenler ve Kırım Tatarları adına ceza Bayraktar", yani onların intikamı olarak paylaştı.

Bu savaş neticesinde 1914’te batırılan Kazbek gibi yine önemli bir Rus savaş gemisi, Karadeniz donanmasının sancak gemisi olan Moskova kruvazörü Karadeniz’in serin sularına gömüldü. Moskova battığında ise içinde iki nükleer silâhın bulunduğu sözleniyor. İstihbarat birimleri haftalardır Rusya’nın savaşın seyri beklediği gibi gitmediği için taktiksel nükleer bomba kullanabileceği söylemektedir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?