Derin Savaş

Derin Savaş
11-06-2025

Rusya’nın 2022’de başlattığı Ukrayna Savaşı, üçüncü yılına girerken yalnızca cephede değil, toplumlar, ittifaklar ve ideolojiler arasında da derin fay hatları oluşturmaya devam ediyor. Savaş, hem Rusya hem de Ukrayna’yı ağır bir yıpratma sürecine sokmuş durumda. Her iki ülke de genç nesillerini her gün yüzlerce kayıpla feda ederken, savaşın bedeli giderek artıyor.

Ukrayna, Kırım Tatarlarının da parçası olduğu çok uluslu bir devlet olarak, Türk asıllı Savunma Bakanı Rüstem Ömerov’un (Umerov) önderliğinde meşru müdafaa hakkını kullanıyor. Öte yandan Rusya, tarihsel yayılmacılık misyonunu sürdürerek onlarca cepheden silah ve insan gücü yığınağıyla saldırılarına devam ediyor. Rusya’nın cephe hattında son aylarda sağladığını iddia ettiği ilerlemeler, binlerce Rus vatandaşı ve Rusya adına savaşan Kuzey Koreli, Çinli, Hintli ve İranlı paralı askerlerin yaşamları pahasına gerçekleşti.

Mart 2025’te Türkiye’nin arabuluculuğuyla İstanbul’da düzenlenen barış görüşmelerinde, Rusya temsilcileri Ukrayna’ya “şartlarımızı kabul edin, aksi takdirde sonuçlarına katlanırsınız” mesajı verdi. Ancak, beklenenin aksine toplantıya Rusya’dan düşük düzeyli bir heyetin katılması, Kremlin’in diplomatik gücünü dayatmaya çalıştığını ancak bu gücün giderek zayıfladığını gösterdi.

Bu sert çıkıştan kısa süre sonra Ukrayna’nın başlattığı ve “Örümcek Ağı” olarak adlandırılan özel harekât devreye sokuldu. Ukrayna, Rusya’nın iç bölgelerinde stratejik hava üslerini hedef aldı. Kamyonlara gizlenmiş dronlarla gerçekleştirilen saldırılar, Rus toprakları içindeki hava üslerine büyük zarar verdi. 1 Haziran 2025’te; İrkutsk yakınlarındaki Belaya Üssü, Ryazan’daki Cagilevo, İvanovo’daki üs ve Murmansk’taki Olenya Üssü vuruldu. Bu saldırılarda, 41 ağır bombardıman uçağı henüz kalkış yapamadan imha edildi. Rusya’nın uzakdoğusunda Amur’daki saldırı ise başarısız oldu.

Stratejik köprülerin de hedef alınması, Rusya’nın lojistik sistemine ağır bir darbe indirdi. Kremlin’in “dokunulmazlık ve üstünlük” imajı büyük yara aldı. Sosyal medyada yayılan görüntüler, Rus halkında endişeyi artırdı ve savaşın artık ülke içinde de hissedildiğini ortaya koydu. Vurulmayan bazı uçakların Sibirya'nın kuzeydoğusunda karayolu bağlantısı olmayan üslere taşındığı bildiriliyor.

2025’in ilk beş ayında yaklaşık 40 bin Rus askeri hayatını kaybetti. Kayıpların büyük kısmı Tuva, Buryatya, Dağıstan ve Çeçenistan gibi azınlık bölgelerinden gelen gençlerden oluşuyor. Toplam kayıp sayısının 950 bine ulaştığı, bunların 120 bininin çeşitli kaynaklarla teyit edildiği ifade ediliyor. Bu tablo, Moskova’nın etnik azınlıklar üzerindeki kontrolünü sarsarken, bu bölgelerde özerklik ve ayrılma taleplerini yeniden gündeme taşıyabilir.

Sosyal medyada yayılan “Bu bizim savaşımız değil” konulu içerikler, Rusya’nın federal yapısında çözülmelere yol açabileceği yönünde ciddi sinyaller veriyor. Sahada güvenlik zaafı içinde yakalanan Kremlin’in, diplomasi masasında “racon kesme” yaklaşımı gayriciddi olarak algılanmakta. Giderek sembolik tehditlerle sınırlanan diplomatik manevra alanı, Kremlin’in gerçeklikten kopmaya başladığı yönünde yorumlanıyor.

Savaş uzadıkça Rusya’nın ekonomik direnci aşınıyor. Enerji gelirine dayalı ekonomik model, Batı yaptırımları ve Asya’daki fiyat rekabeti nedeniyle sürdürülebilirliğini yitiriyor. Ruble son altı ayda %18 değer kaybetti. Temel tüketim maddelerinde fiyatlar hızla artarken, savunma sanayi tedarik sorunlarıyla boğuşuyor. İran ve Kuzey Kore’den gelen düşük kaliteli silahlar cephede etkisiz kalıyor. Artan işsizlik ve gelir kaybı, özellikle büyük şehirlerde sosyal gerilim riskini artırıyor. Uzmanlara göre bu tempo devam ederse, Rusya 2–3 yıl içinde ciddi bir iç krizle karşı karşıya kalabilir.

Savaşın bir diğer yansıması ise Türk Dünyası’yla olan ilişkilerde görülüyor. 25 Aralık 2024’te Bakü’den Çeçenistan’a gitmekte olan bir Azerbaycan yolcu uçağı, Dağıstan semalarında Rus hava savunması tarafından vuruldu. Uçak, büyük hasar almasına rağmen Hazar Denizi’ni geçerek Kazakistan’a acil iniş yaptı. 67 kişiden 38’i hayatını kaybetti. Olay, Karabağ Savaşı’nın galibi Azerbaycan’a bilinçli bir gözdağı olarak yorumlandı.

Diğer taraftan Kazakistan’dan 70'ten fazla vatandaşın Rusya'ya girişi yasaklandı. Bu kişilerin ortak noktası, 1932–33’de takriben 2 milyon kişinin öldüğü Kazak Açlık Felaketi (Holodomor) hakkında araştırmalar yapmalarıydı. Kremlin’in bu tarihî olayın üzerini örtme çabası, Kazak kamuoyunda büyük tepkiyle karşılandı. Bu gelişmeler, Türk Devletleri Teşkilatı içinde daha bağımsız ve ortak savunma temelli iş birliklerinin hız kazanmasına neden oldu.

Sovyetler’in 1979’da Afganistan’a müdahalesi kısa vadede bir zafer gibi görünmüş, ancak uzun vadede birliğin çözülmesine zemin hazırlamıştı. Bugün benzer bir tablo, Ukrayna Savaşı’nda da gözleniyor. Kremlin, 2022’de Kiev’i günler içinde almayı planlarken, 2025’e gelindiğinde bir yıpratma bataklığına saplanmış durumda. Etnik azınlıklar cepheye sürülürken, ordunun altyapısı taşeron çözümler ve dış destekle ayakta tutuluyor.

Ukrayna’nın uyguladığı “örümcek ağı” stratejisi, yalnızca askeri başarı değil, aynı zamanda Rusya’nın iç kırılganlıklarını ve uluslararası yalnızlığını da gün yüzüne çıkardı. Cephede azınlıkları feda eden, ekonomide sıkışan ve diplomaside blöf yapan bir Rusya, giderek daha izole, daha savunmasız ve daha öngörülemez bir aktöre dönüşüyor. Bu çok cepheli yıpranma süreci durdurulamazsa, Kremlin yalnızca Ukrayna’da değil, kendi içinde de çözülme riskiyle karşı karşıya kalacak.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?