Ekonomi, Ekonomi Politikalarıyla Çözülür

Ekonomi, Ekonomi Politikalarıyla Çözülür
22-09-2023

Serbest piyasanın kurallarına göre oynayacağım diye tüm bilinenin aksine yapılan yanlışlar sonrası zaten pamuk ipliğine bağlı olan Türkiye ekonomisi iyice uçurumun dibine sürüklendi. Önce kamu mülkiyetindeki malların ve işletmelerin satışı ardından garantili mal ve hizmet alımı ve en son bir hedef olmadan alıp başını giden Kuru önlemek adına çıkartılan ve uygulanan Kur Korumalı Mevduat adı verilen uygulama. Amaç; Türk Lirasını itibarlı hale getirmek ekonomik aktörlerin dövize yönelmesini engellemekti. Bunu yaparken de Hazine ve Merkez Bankası garanti gösterildi.

Uygulama mantığı olarak bazı çevrelerce ilk başta olumlu karşılansa da gün geçtikçe görüldü ki serbest piyasa kurallarının bile tersine tutumla birlikte istenilen amaca ulaşılamadı. TL’nin değerlenmesini bırakın bir yana; tam tersi sonuç oldu. Bunların yanında bir de Merkez’in garantisi zaten yüksek olan enflasyonu ‘’Parasal Tabanlı Genişleme Politikasıyla’’ arka kapıdan da olsa yükseltti. Halbuki; genel kabul görmüş iktisat politikası şunu söyler: Yüksek enflasyonist ortamda hiç yapılmaması gereken iş Merkez Bankası’ndan borçlanmak. Evet bizde direkt bu uygulama olmadı ama gizli kapaklı yollardan M3 (En geniş para arzı) artırılarak yaşanan enflasyonu parasal tabanda gerçekleşmesine yol açtı.

Bu uygulama ile pek konuşulmayan bir başka konuda şuydu: ‘’ Kur alıp başını gidince mevduat sahipleri de onun peşine takılınca çaresiz kalan ekonomi yönetimi kur korumalı mevduat hesabı diye bir hesap uydurdu. Bu hesaba geçenler Türk Lirasının döviz karşısında yaşadığı kayıptan etkilenmeyecek ve bankadan alacağı faizle de kazançlı çıkacaktı. Başlarda bu iş işe yaramış gibi göründü. Zaman içinde çeşitli düzenlemelerle veya düzenleme dışı baskılarla kuru olduğu yerde tutmaya yöneldi. Bu durumda ilk bakışta bir şey değişmemiş gibi oluyordu. Çünkü kur kaybı olmuyor üzerine bankanın ödediği faiz alınıyordu. Burada en kritik nokta şuydu: Alınan faiz enflasyondan düşüktü. Bir süre sonra insanlar kurun yapay bir şekilde tutulduğunu görünce risklerin büyüdüğünü fark ederek bu işten vazgeçmeye başladılar. Bu kez çaresiz kalan ekonomi yönetimi bankaların vereceği faiz için koyduğu tavanı kaldırdı. O zaman da faizi düşürmek üzerine kurgulanmış olan model tamamen tersine döndü.

Son bir buçuk yılımızı elin parasına garanti vererek yani onu korumaya çalışarak geçirdik. Oysa kendi paramızı korumaya çalışsaydık bugün bambaşka bir yerde olacaktık. Faizi düşürerek enflasyonun ve kurun yükselmesine yol açtık, ihracatçı bundan mutlu oldu ama sonra kurun daha fazla yükselmesinden korkarak bu kez bir yandan eldeki dövizleri piyasaya satarak bir yandan da çeşitli baskılar ve engellemeler yaparak kura müdahale etmeye başladık. Bankalara alış – satış kuru farklarını açtırdık, döviz mevduatı tuttuklarında ya da kredileri artırdıklarında ceza olarak düşük faizli devlet tahvili aldırdık. Bu zorunluluğu getirince tahvil faizleri zorlamayla düştü ve gösterge olma anlamını yitirdi. Bütün bunları elin parası bizim paramıza karşı değer kazanmasın diye yaptık. Kendi paramızla ilgili olarak doğrudan bir şey yapmadık. Amaç faizi yükseltmemekti ama faize söz geçiremedik, Merkez Bankası’nın faizini yüzde 8,5’e düşürmemize karşın, mevduat faizi yüzde 35’lere, kredi faizi de yüzde 45 – 50’lere yükseldi. İhracat arttı artmasına ama ithalat çok daha fazla arttı ve cari açık yükseldi. Ekonomi, ekonomi politikasıyla yönetilir. Biz polisiye önlemlerle yönetmeye kalktık. Oysa yapmamız gereken tek şey enflasyonla birlikte faizi yükseltip gerisini piyasaya bırakmaktan ibaretti. O zaman kendi paramızın değerini korumuş, elin parasıyla uğraşmamış olacaktık.

Başlangıçta kurun yükselmesinden mutlu olan ihracatçı bugün kurun daha fazla yükselmemesinden şikâyetçi. Türk Lirasının daha fazla değer kaybetmesini talep ediyor. Enflasyon yükselirken faizi düşürerek bozduğumuz sistemde yarattığımız inanılmaz yanlışlardan birisi de bu. İhracatçı, Türk Lirası değer kaybetsin istiyor, tüketici daha çok para istiyor, hükümet de daha yüksek büyüme istiyor. Ve enflasyon bu üçlünün arasında kaynayıp gidiyor.  Ne yazık ki bugün artık sadece faizi artırarak enflasyonu düşürecek noktada değiliz. Çok daha fazlasını yapmamız, baştan sona bozduğumuz sistemi düzeltmeye başlamamız gerekiyor. Herkes olmayanı harcamak istiyor, herkes bir mucize bekliyor, yapılması gerekenler konusunda biraz ayrıntıya girseniz kimse dinlemek istemiyor. Şimdi zorunlu olarak faizi artırdığımızda neler olacağı ise çok yakın bir zamanda ortaya çıkacak.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?