Fethi Gemuhluoğlu’nun Taşıdığı Sancak

30-07-2022

Örnek insan model insan anlamında zengin bir ülkede yaşıyoruz. Her devirde bu ülkede özüyle sözüyle duruşuyla çığır açan insanlar olmuştur. Bu insanlar yaşadıkları zamanı güzelleştiren bereketlendiren öncü şahsiyetlerdir. Herbirinin özgün yanları kendilerine has mücadele metodları vardır. Bu şahsiyetler mum misali hem yanmışlar hem aydınlatmışlardır. İşte onlardan biridir Fethi Gemuhluoğlu.

Çağdaş bir evliyadır. Kıravatıyla modern giyimiyle modern dünyanın içinde tasavvuf erenlerinden bir eren kalbini ve zihnini insanlığın iyiliğine adamış hakiki bir alperendir. Yunusumuz nasıl “Benim bir karıncaya ulu nazarım vardır” diyerek yaratılan her şeye karşı mükemmel ötesi bir bakış açısı sunuyorsa Gemuhluoğlu da “Ben şimdiye kadar herkese evliyâ imiş gibi muamele etmekten hiçbir zarar görmedim.” diyor. Peygamber ahlakından bahsedip ahlak sıkıntısı çekenlerin tam tersine haliyle kaliyle asr-ı saadet huzurunu peygamber ahlakını hakkıyla bu çağda yaşayan adamdır o. Peygamberine tam bağlıdır. Peygamberi aradan çıkaran din anlatıcılarının, proje misyonerlerinin aksine bütün yolların resule bağlılıkla aşılacağını iyi bilir. Bu sebepten sıkça şunu söyler: “Peygamber-i Ekber’e bağlanmadan yürünmez, aşılmaz hiçbir engel.”

Fethi Gemuhluoğlu vatanseverdir. Vatansız yurtsuz olmanın acılarını iyi bilir. Esir Türkler’le, vatansız Müslümanların dertleriyle dertlenir onları anlatır onları yazar. Yaşadığı topraklara bağlılığı aşk derecesindedir. Tavsiyesine uyan onun ırmağından beslenen delikanlıları millî ve manevî değerlere bağlılık noktasında uyarır aydınlatır. Vatan, bayrak ve memleket sevgisinin yüreklerinde kök salması için ince ince işler onları. Yanından ayrılan her gencin gönlünde bir bayrak aşkı, vatan aşkı bir aşı gibi damarlarına girer. Coğrafyaya, tarihe, insana ve vatana dost olma uyarısını her seferinde hatırlatır.

Yanına gelen gençlere, “Cebinizde kalan son lirayla simit alıp da karnınızı doyurmayın, gidin onunla bir film yahut bir tiyatro seyredin”  diyen bir insandır Fethi Gemuhluoğlu. Bakınız bu tavsiyeyi bu ülkenin çocukları hangi hocadan aldı, başka hangi kanaat önderinden gördü. Eğer altmışlı yetmişli yıllarda bu yönlendirme ve kültür sanat aşılaması Gemuhluoğlu’nun yaptığı gibi bütün gençlere yapılsaydı bugün sinemada, tiyatroda, kültürde ve sanatta zirvede olacaktık. Sanatın gücünü bilen nadir adamlardandır. Sanat ve edebiyatın toplumları etkileyen çok etkili bir araç olduğunu iyi bilir, sanat ve edebiyatı destekler. Sanat ve edebiyatla uğraşanları teşvik eder.

Çok yazmamıştır. Bazen insanın keşke çok yazsaydı, sular seller gibi okusaydık diyesi geliyor. Ama çok yazmadığının gerekçesini de yine kendisi latif bir şekilde belirtiyor. Niye yazmıyorsun denilince, “Oku emri var, yaz emri yok” diyor. Yazmanın nefisten olunca ego olacağını işaretliyor. Nefsinden yazılanların kimseye tesir etmediği ortada. 

İyi şiirlere âşıktır. Sağlam şairleri tutar. Dünya görüşüne bakmadan sıkı yazılmış şiir bulduğunda defterine zihnine o şiirleri yazar. Kırmızı bir defteri vardır. Sevdiği şiirleri oraya yazar. Ehl-i beyt muhabbeti muhteşemdir. Ehl-i Beyt üzerine yazılmış şiirleri ciğer yanıklığıyla okur.  Kırmızı defterinden Hz. Ali’den özdeyişler okurken ağlar. Gözyaşları sel olur. Muharrem ayı geldi mi  bir aşk fırtınası olur yakar ortalığı. Muharrem geldi mi, üç aylar girdi mi kimse tutamaz onu. Ağlamaktan utanır ama kendini tutamaz yine ağlar. Efendilerine sarsılmaz bir aşkla bağlıdır. Ahmet Tahir Efendi, Türbedar Ahmet Amiş Efendi, Özeren Efendi… Tasavvuf yolunun hal yolu olduğunu haliyle herkese gösterir. Riyadan uzak durur, riya saltanatının ömrünün uzun olmadığını sıkça vurgular. Dünyalıklardan, makam, mevki sarhoşlarından derdi dünya olanlardan hiç hazzetmez. Dert aşılamaya çalıştığı insanlardan da dünyaya meyledenleri gördüğünde kahrolur, üzülür ve üzüntüsünü şöyle dile getirir:

“Şevki seçiniz. Aşkı seçiniz. Ben aşksız insanlar görüyorum. Huzur içinde uyuyorlar, gidiyorlar, gülüyorlar, vitrinlere bakıyorlar, hâlâ büyük büyük pazarlıklar peşindeler. Türkiye’nin içinde bulunduğu felaketi idrak etmiyorlar.”

Tenkit etmez tebliğ eder. Uyarısı uyanık olmamız içindir, uyandırmak içindir. Size, “Coğrafyaya da dost olamadığımız için, Anadolu Beylerbeyliği’ni artık çok görüyorlar” der bağrı yanarak. Elimizde kalan son toprak parçasının kıymetini bilmemizi ister.

Fethi Gemuhluoğlu olaylara bir noktadan bakmaz geniş bir perspektifle yaklaşır. Bir ayağı Anadolu üzerinde sabitken bir yandan yeryüzünü tarar. Hiç kimsenin anmadığı zamanda, hiç kimsenin gündeminde yokken Afrika üzerine gürül gürül yazılar yazar. O yazıların yaktığı ateşle onlarca yıl sonra Türkiye Cumhurbaşkanı Afrika’ya gider ve Fethi Gemuhluoğlu’na selam durur. Dedikleri birer birer çıkar. Sezgileri güçlüdür. Arifane hissedişin, arifane bakışın tezahürüyle olayları incelikli derinlikli bir şekilde yorumlar. “Bıraktığımız Irak'ı görüyorsunuz. Bıraktığımız Suriye'yi görüyorsunuz. Fitnenin evveli Şam, âhiri Şam” der.

Fethi Gemuhluoğlu insan hizmetini en esaslı bir şekilde yürüttü. Gençlerin dertleriyle dertlendi. Yüreğinin coğrafyasında her renkten her meşrepten insan konakladı. Bugün ülkemizin içine düşürüldüğü ayrışma ortamında onun gibi birleyen birleştiren isimlere ihtiyacımız var. Yine bugün yurdun her yanında açılmış yüzlerce üniversite; üniversitelere giden yüz binlerce gencimiz var. Hepsi de kendilerine uzanacak bir Fethi Gemuhluoğlu eline, Gemuhluoğlu gönlüne ihtiyaç duymakta. Bizler Gemuhluoğlu’nu anmakla birlikte Gemuhluoğlu gibi olmayı, onun insan sevgisini dostluk anlayışını sürdürebilmeyi de konuşmalıyız. Çünkü gençliğimizin duygu düşünce dünyası modern zamanların gel-gitleriyle sürekli hırpalanmakta, derin yaralar almakta. Yazarlar, akademisyenler olarak şehir şehir dolaşıp gençlere ulaşmalıyız. Onlara dost olmayı, ağaca, çiçeğe, tarihe ve geleceğe dost kalabilmeyi aşılamalıyız. Fethi Gemuhluoğlu’nun da bizden beklediği budur. Biz onun aziz ruhunu şad etmek arzusundaysak yarından tezi yok gençliğe yönelik çalışmalara imza atmalıyız. Gün bugündür. Kaybolan her gencin, teröre ya da diğer negatif organizasyonlara giren her gencin mesuliyeti bizim üzerimizdedir.

Gemuhluoğlu, mesuliyetimizin ne denli ağır olduğunu bize hayatıyla öğretmiş ve vazifesini tamamlamıştır.

Ülkemiz için safları sıklaştırmamız gerekmektedir. Aynı safta mesuliyet hareketini genişletmemiz gerekmektedir. Anadolu’nun masum ve saf çocukları bizleri beklemektedir. Saf deyince aklıma bir sohbette dinlediğim Fethi Bey’in bir hatırası geldi:

Fethi Ağabey bir gün bir yerde birisiyle tanıştırılıyor. Tanıştırıldığı kişiye, “Ben sizi bir yerden tanıyorum” diyor. Adam anlamıyor. Fethi Ağabey devam ediyor, “Biz sizle bir dost cenazesinde aynı safta durmuştuk. Ben aynı safta durduğum kişiyi unutmam. Bilmediğim kişiyle de aynı safta durmam.”

Bizler Fethi Bey’in safında olan insanlar olarak onun izinden yürümeli, memleket evlatları için gecemizi gündüzümüze katmalıyız. Aksi takdirde ruz-i mahşerde Fethi Bey’in celalli haliyle bizi karşılayacağını unutmalıyım.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Ali Şeyh Özdemir
Ali Şeyh Özdemir 2 yıl önce
Vefanın, kadirşinaslığın, samimiyetin, dostluğun, vatan sevgisinin, Allah ve Peygamber aşkının zirvesi olan “Fethi Ağabey”i anlatan bu yazınız için minnettarız.
Bu ülkenin çocuklarına Fethi Ağabey’i rol model yapabilsek hiçbir şeye ihtiyacımız kalmayacaktır.
Onun şiirinden bir bölümle sonlandıralım:
“ Dağıt saçlarını şimallim dağıt,
Rüzgar dağıtsın, erkar dağıtsın,
Ver saçlarını şimallim ver,
bayrak olsun ellerime!
Ger saçlarını şimallim ger,
önüne koy kalbimi.
Siper doğacak yavrularına,
Siper dağ çocuklarına,
Siper toprağımıza!…”
Hümeyra
Hümeyra 2 yıl önce
Oku emri var, yaz emri yok... Ne güzeldi. Kaleminize sağlık.