Zarifoğlu’nun Ardındaki Kahraman

25-06-2022

Büyük düşünürler şairler vefatlarının ardından da eserleriyle yaşamaya devam ediyorlar. Yazdıkları yıllar sonra bile ellerde duruyor gönüllerde yankı uyandırmaya devam ediyor. Eserleriyle yaşamaya devam eden şairlerden birisi de Merhum Cahit Zarifoğlu'dur. Son yıllarda  Üsküdar sırtlarındaki Küplüce Mezarlığı'nda düzenlenen anma programlarının çoğuna gittim. Gerçekten de herkese nasip olmayacak bir güzellikte yediden yetmiş yediye seçkin bir kalabalık orada buluşuyor. Ailesinin ve akrabalarının dışındaki çoğunluk okurlarından oluşuyor. Kimisi çocuk kitaplarıyla tanımış O'nu kimisi şiirleriyle kimisi denemeleriyle. Her yaştan bu okur kitlesinin ondan aldığı beslendiği birçok güzellik olmuş.

 Zarifoğlu Edebiyatçılarımızın neredeyse genelinin aksine çocuk edebiyatı türünde de eserler vermiş. Bu eserler okuru daha çocukluktan alıp yetiştirmeye diğer eserleriyle de tanıştırmaya vesile olmuş. Bugün şairin çocuklar için yazdığı eserlerden okuma serüvenine başlayıp şiirlerine yelken açmış çok okuyucusu bulunmakta. Keşke çocuklar için Zarifoğlu'nun gösterdiği bu duyarlılığı bütün edebiyatçılarımız gösterebilse.

Zarifoğlu'nun merhum kayınpederi Kasım Efendi'den nakille Şairin namazlarına dikkatli olduğunu hatta teheccüdlerini bile kaçırmadığını özellikle vurgulamak gerekiyor. Onun okuyucusu olmanın yanında Onun mümin duyarlılığının da örnek alınması gerek diye düşünüyorum. Zarifoğlu’nu sıkı takip eden genç okurları açısından bu hatırlatmaların önemli olduğunu düşünüyorum.

Çünkü Zarifoğlu anlatımlarına baktığımız zaman herkes farklı bir cephesinden yaklaşıyor. Özellikle ''artist'' yönünün öne çıkarılması da sözkonusu. Bence her şeyden önce Müslümanca duruşun ve yaşayışın öncüsü olmuş bir şairi bu yönünü öne alarak gençlere tanıtmak gerekiyor.

Günümüz şairlerinin çoğunda maalesef şiiri önceleştirme bir nevi putlaştırma hastalığı var. Şairlikten önce Müslümanız yarın şiirlerimize değil amellerimize bakılacak diyen bir şairin mütevekkil duruşu gözden kaçırılmamalı hatta özellikle vurgulanmalı diye düşünüyorum. İnşallah genç kuşak şairler bu hususiyetlerde daha dikkatli davranırlar.

 

Zarifoğlu okumalarımdan ve hakkında yazılanlar da dahil  olmak üzere kendisiyle hayattayken yapılan söyleşilerden edindiğim birikimle şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Zarifoğlu kahraman bir kadınla evlenmiş ve evlatlarını bu asil kadına emanet ederek huzur içinde ebedi aleme göçmüş diye bir hisse kapıldım.

 Berat Hanım imkânsızlıklar ve yalnızlıklar içinde bile merhum kocasından kalan emanetler olan yavrularına büyük bir titizlikle ömrünü adamış onları İslam ahlak ve terbiyesiyle yetiştirebilmeyi başarmıştır. Büyük insanların ardında büyük ruhlu kadınların olduğu gerçeğinin en bariz örneklerinden biridir Berat Hanım.

Hemen her programda etrafını saran gençlere naif bir şekilde eşiyle olan hatıralarını anlatırken bile bir anne titizliğiyle onlara merhum şairin inceliklerini güzelliklerini anlatması kendi ruhundaki güzelliklerin yansıması gibidir. Berat Hanım genç kızlarımız tarafından özellikle ziyaret edilmeli kız öğrencilerimize daha çok konuşmalı. Eş olmanın Anne olmanın asaletini taşıyan bu güzel hanımefendi içindeki ışıklı birikimleri güzellikleri yeni nesillerle paylaşmalı.

Mesela kendisiyle yapılan bir mülakattaki cevabın derinliğine güzelliğine bakar mısınız. ‘’Dönemin siyasî çalkantıları bir yana ekonomik olarak da sıkıntılı dönemler yaşadık. On bir yıl boyunca sekiz ev taşıdık, çok iyi evlerde de kötü evlerde de oturduk. Hiçbir zaman Cahit Bey'e bu zorlukların sebebini sormadım, yanında olmaya çalıştım. Tek göz odada bir yandan çocuklar bir yandan Cahit Bey daktilosu ile çalışırdı. Ayrı bir odası olsun çok isterdim.’’

Günümüz kadınlarının kaldıramayacağı hatta anlayamayacağı bir tevekkül bir dayanışma bir kahramanlık.

 Nice bakanlar milletvekilleri valililer iş adamları unvanları isimlerinden  büyük nicesi yaşadı ve dünyadan göçtü gitti. Şimdi ne hatırlayan var çoğunu ne de ardından Fatiha yollayan. Yaşamak canın bedende olması değil. Yaşamak canın gönüllerde kalmasıdır. Zarifoğlu bu anlamıyla Yaşamaya devam ediyor ve eserleriyle de ebediyen amel defteri açık bir halde yaşayacaktır.  Ne demişti Yunus'umuz ''Ölürse tenler ölür canlar ölesi değil''

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?