
Bazı insanlar vardır… Her yere yetişmeye çalışırlar. Kimseyi üzmemek için kendilerini unutur, herkesin yükünü sırtlanırken kendi omuzlarının ne kadar ağırlaştığını fark etmezler. "Ben hallederim" derler, ama o "ben" zamanla kırılır, yorulur, hatta bazen içten içe sessizce çığlık atar.
Evet, güçlü olmak güzeldir. Ama güçlü olmak her şeyi tek başına halletmek zorunda kalmak demek değildir.
Kimseye muhtaç olmamak kadar daha güven verici bişey olabilir mi derken, farkında olmadan kendimizi duvarların arasında yalnız kalmaya hapsediyoruz. Zamanla kendimizden başka hiç kimseye güvenemez hale geliyoruz. Halbuki insanız. Yoruluruz, üzülürüz, kırılırız, zaman zaman tükeniriz. Ve bu bir zayıflık değil; tam tersine, insan olmanın en gerçek halidir.
Sürekli bir şeylere yetişme hissi, psikolojik olarak büyük bir yük getirir. Bu yükün adı çoğu zaman konmaz ama etkisi derindir: Duygusal emek yorgunluğu.
Dışarıdan bakıldığında her şey kontrol altındaymış gibi görünürken, içeride birikmiş stres, bastırılmış öfke, ertelenmiş gözyaşları birer birer kapıyı çalmaya başlar. Zamanla beden ve ruh birlikte alarm verir. Aniden patlayan bir öfke, nedensiz gibi görünen bir ağlama krizi, ya da sabah yataktan kalkmakta zorlanma... Bunlar, bedenin ve ruhun yardım çağrısıdır aslında, rastlantı değildir, ruhunun “beni artık duymak zorundasın” deyişidir.
Destek istemek, yardım istemek; zayıflık değil, farkındalıktır. Kendi sınırlarını bilmek, taşmak üzere olan bardaktan biraz su boşaltmak gibidir. Bazen bir dostla konuşmak, bazen bir uzmandan destek almak, bazen sadece “hayır” diyebilmek, “bugün iyi değilim” diyebilmek bile iyileştiricidir. Sessizlik içinde boğulmak yerine, ses vermeyi seçmek hayat kurtarır.
Şimdi dönüp kendimize sormamız gerek: Gerçekten iyi miyim? Yoksa sadece güçlü olmak zorunda olduğum için kendimi mi parçalıyorum?
Ben bu saatten sonra değişir miyim, herşeye herkese yetişmeye çalışmaktan vazgeçer miyim bilmiyorum. Sınır koymayı öğreniyorum hâlâ. Öğrenmeye devam ediyorum büyük bir zevkle. Belki sen de öğreniyorsundur. Belki de yeni başlıyorsun. Ama bil ki bu bir yolculuk. Yorulsan da, dursan da, yardım istesen de bu yolda yürümeye devam edebilirsin.
Eğer bu satırları okuyan sen, benim geçtiğim yollardan geçiyorsan... Lütfen aynı tuzağa düşme. Her şeyi tek başına halletmek zorunda değilsin. Bazen durup dinlenmek gerekir, hiç bir sorumluluk almadan durmak. Nefeslenmek, dinlenmek. Yorulduğunda dur. Ağlamak istersen ağla. Olmadığında, yapamadığında, yetişemediğinde ise kendini suçlama ve en önemlisi: Yardım istemekten korkma. Çünkü sen de insansın ve insan olmak, bazen sadece "hayata koşarak da yetişemeyeceğinin" farkına varmakta saklıdır. Bazen yavaşlamak gerekir. Sen de yavaşla…. ve ses ver, çünkü ses vermek bazen hayat kurtarır.
Bazen en büyük güç, bir dost elini tutmayı kabul edebilmektir.