Kavgasız Ev, Güvenle Çarpan Küçük Bir Kalp

Kavgasız Ev, Güvenle Çarpan Küçük Bir Kalp
03-10-2025

Bir çocuğun beyni, tıpkı yumuşak bir hamur gibi sürekli şekil alır. Onlar için her ses, her bakış ve her söz bir iz bırakır. Ancak ne yazık ki bu izler her zaman sevgi ve güvenle dolu olmayabilir. Ev içerisinde süregelen tartışmalar, bağırışlar ya da gergin sessizlikler, çocuğun ruhunda ve beyninde derin yaralar açabilir.
Bilim bize önemli bir gerçeği hatırlatıyor: Çocuklukta yaşanan stres, beynin gelişim yönünü değiştirir. Beyin taramaları, yoğun çatışma ortamlarında büyüyen çocukların, askerler ya da savaş gazileriyle benzer nörolojik değişiklikler yaşadığını göstermektedir. Korku ve stresle ilgili bölgeler (özellikle amigdala) aşırı aktifleşirken; öğrenme, hafıza ve dikkatle ilgili alanlar zayıflar. Yani çocuk, derslerine odaklanmak yerine sürekli tehlikeyi sezmek için “alarm halinde” kalır.

Ev, bir çocuğun dünyayı tanımaya başladığı ilk yerdir; onun için güvenli, duygularını keşfettiği ve kişiliğini inşa ettiği bir “yuva”dır. Ancak bu yuvada sürekli tartışmalar yaşanıyorsa, çocuğun beyni bu durumu bir “tehdit sinyali” olarak algılar. Beynimizin en önemli bölümlerinden biri olan amigdala, tehlike hissettiğinde otomatik olarak “kaç ya da savaş” tepkisini devreye sokar. Bu mekanizma kısa süreli tehditlerde koruyucudur; fakat evdeki gerginlik sürekli hale geldiğinde bu sistem kalıcı bir alarm durumuna dönüşür.

Çocuk, anne babasının ses tonlarını, yüz ifadelerini ve vücut dilini sürekli tarar. Küçük bir gürültüde bile kalbi hızla çarpabilir, “şimdi ne olacak?” diye tetikte bekler. Bu durum, psikolojide “hipervijilans” olarak adlandırılır — yani aşırı tetikte olma hali. Böyle bir ortamda büyüyen çocuklar küçük değişikliklere bile aşırı tepki verebilir, duygularını bastırmayı öğrenebilir, ki bu içine kapanmasına yol açar; ya da tam tersi öfke patlamalarıyla dışa vurabilir. Güvenli ilişkiler kurmakta zorlanabilir, beyinleri rahatlama moduna geçmekte güçlük çekebilir. Uzun vadede bu sürekli alarm hali, amigdalada ve prefrontal kortekste yapısal ve işlevsel değişikliklere yol açabilir. Sonuç olarak dikkat sorunları, kaygı, özgüven eksikliği, öğrenme güçlükleri, uyku problemleri, sosyal ilişkilerde zayıflık, bağımlılık riskleri ve bağlanma sorunları ortaya çıkabilir. Güven sorunu yaşadığından dolayı; ya hiç kimseye güvenmeyip arkadaşlık kuramaz ya da gerçek güven ve sevgi ortamını tatmadığından hiç tanımadığı yanlış insanlara kapılabilir.

Fakat bu tablo umutsuz değildir. Beyin, yeniden şekillenebilme özelliğine sahiptir. Sevgi, güven ve şefkat dolu bir ortam, çocuğun sinir sistemi için adeta bir “ilaç” etkisi yaratır. Ses tonunun yumuşaması, öngörülebilir bir ev düzeni, sabırlı bir dinleyiş, istikrar, sıcak bir sarılma ve duygulara yer açan samimi konuşmalar çocuğun beynine “artık güvendesin” mesajını verir.
İnsan ruhu son derece dayanıklıdır. Doğru destekle, çocuklar yeniden denge bulabilir; güven duyguları, öğrenme becerileri ve sosyal ilişkileri güçlenebilir. Çünkü sevgi, hem bilimin hem de maneviyatın söylediği gibi, kalbin ve beynin en güçlü ilacıdır.
Çocuklar sadece geleceğimiz değil, bugünümüzün de aynasıdır. Onlara sunduğumuz ortam, aslında yarının dünyasını şekillendirir. Kavgasız, huzurlu bir ev yalnızca büyüklerin değil, küçük bir kalbin güvenle çarpabilmesi için de gereklidir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?