
Bir asker düşünün; girdiği hiçbir savaşı kaybetmeyen... Bir asker düşünün; yenilmez denilen orduları önüne katıp kovalayan ve denize döken... Bir siyasi lider düşünün; öngörüleri ve bilimsellikten ayrılmamayı hayatı boyunca kendisine ilke edinen... Bir devlet adamı düşünün; sözleri çağları aşan, çağdaşlarının bugün adı bile iyi anımsanmaz iken tüm dünyaya rehberlik eden, mazlum devletlere ışık ve ilham olan, örnek alınan, caddelere adı yazılan, yabancı ülkelerde bile heykeli dikilen, saygı ile anılan... Bir önder düşünün; hayatını bağımsızlığa ve milletine adayan, son anlarında bile sadece ulusuna hizmet eden... Bir ideolog düşünün; 57 yıllık kısacık hayatına 4000’e yakın kitap okumayı sığdıran... Ümmet ve kul olarak asırlardır yaşayan toplumu Ulus bilincine ulaştıran.... Kurduğu ülke, attığı temeller her ne kadar yarım asra yakındır -ki bunun 23 yılını tek bir iktidar yapmaya çalıştı- yıkılmaya çalışılsa da sapasağlam ayakta... Ve bir devlet adamı düşünÜ; tıpkı hayattayken girdiği hiçbir savaşı kaybetmediği gibi hayatta değilken bile kabrinden kendisine karşı açılan her savaşı kazanan.... İşte bu büyük liderin aramızdan ayrılışının hüznünü yaşadığımız bir 10 Kasım daha....
Ve yine şöyle bir noktaya geldiğinizi hayal edin şimdi... Her yapılan haksızlığa ve adaletsizliğe karşı sesi çıkmayan bir ulusun O’nun ve eserinin etrafında birleştiğini......
Ve yine bir ülke düşünün; bu kutsal toprakları anası gibi mukaddes görüp ona Anavatan diyen, bu topraklar için sorgusuz sualsiz şehit olan, tertemiz kanını bu kutsal topraklara kana kana içirip şehadet mertebesine ulaşanların varlığını düşünün... Bunların karşında öyle bir düşünce hayal edin ki şehitlerimize ‘’kelle diyen’’, 40.000’den fazla masum vatan evladını şehit eden, yavruları babasız eşleri kocasız, anne ve baları evladından ayıran mahluku adam yerine koyanların var olduğunu aklınıza getirin....

Ve öyle bir iktidar düşünün ki; vatan toprağını bölmeye çalışan zihniyetlerle, Sevr hasreti ile yanıp tutuşan fikirlerle pazarlığa oturan, teröristlerin meydan okurcasına sınırımızdan geçerken durakladığı yerde yediği lahmacun parasını bile bu milletin kasasından ödeyen, bu rezilliği görüpte ‘’Umutlanmamak elde mi?’’ diyen.... Teröristleri tanık, vatansever Atatürkçü subaylarımızı sanık yapan bir iktidar düşünün şimdi... Mustafa Kemal’den o kadar korkuyorlar ki; O’nun askeri olduğunu söyleyenlere bile tahammül edemiyorlar. Burada bir parantez açayım... (O günlerde hatırlayın bu gencecik subaylarımızı vatan haini ilan ettiklerinde -ki burda satın aldıkları medyanın da payını unutmayın- aynı günlerde yine bir subayın yakasına Atatürk rozetini takmayı reddettiğinde nasıl yülseltildiğini de belirteyim)... Bebek katilini şirin gösterecek kadar aciz duruma düşen bir iktidar düşünün... İnan bunu Sevr’i imzalayanlar bile hayallerine getiremezdi....
Her ne kadar biz onu sadece tarih kitaplarından okusakta, yüzünü sadece siyah beyaz film karelerinden görsekte ‘’Her 10 Kasım’da karşısında put gibi dikilmeye gerek yok’’ diyen öremcek beyinlilere inat, 29 Ekim’de kulağı ağırayan ve bir gün sonra ceylan gibi ortada sekmeye başlayan Cumhuriyet düşmanlarına inat, Çanakale Zaferin de bile onu adını anmadan geçen dar görüşlü zihniyete inat nefes aldıkça onun bu eserine sahip çıkmaya ant içtik.
Bugün 10 Kasım 2025.. O büyük dahinin aramızdan ayrılışının 87. Yılı... Taaa çoçukluktan beri söz verdik, yemin ettik. ‘’Açtığın yolda, gösterdiğin ilkeden durmadan yürüyeceğimize ant içerim’’ diye... Bizler; bu vatanın gerçek sahibi olanlar, O’nun gösterdiği hedeften şaşmayacağız. Çünkü; O’un tüm umudu bizleriz.. Bizlerin umudu da çocuklarımız, gençlerimiz...
Bize bu vatanı armağan eden, çağdaş bir ülkede yaşama olanağı sağlayan, büyük devlet adamı, ezeli ve ebedi başkomutanımız Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatük’ü saygı özlem ve minnetle anıyorum....
