Karabahtlı Vatan Toprağı

Karabahtlı Vatan Toprağı
17-10-2023

Avşarların Sarıcalı oymağından Civanşir Penah Ali Han Avşar şahı Nadir Şah’ın 1747’deki katlinden sonra hızlı bir şekilde idaresindeki Karabağ bölgesini devletleştirme yolunda teşkilatlandırmıştı. Aynı boya mensup olsalar da Nadir Şah Horasan Avşarlarına mensup idi ve meşhur 1736 Nevruz’unda gerçekleşen Büyük Muğan Kurultayı’nda yine bir Avşar soylusu olan Penah Ali Han’ın Nadir Şah’ın şahlığına muhalefetiyle karşılaşmıştı.

Nadir Şah’tan sonra Gence ve Karabağ beylerbeyliğinde yine başka bir Oğuz boyu olan bölgenin eski hakimleri Kacar boyunun Ziyadoğulları’ndan Karabağ topraklarını kopararak Penah Ali Han kendi hanlığını ilan etmişti. Nadir Şah’ın halefi Adil Şah 1748’de bu durumu tanımıştı. Artık bundan sonra Penah Ali Han ve onun halefi İbrahim Halil Han’ın Karabağ’daki mahal ve nahiyelerdeki mahalli yöneticiler, mahal melik, hakim ve binbaşıları, nahiye beyleri ve köy ve de oba ağaları ile mücadele ederek, bu küçük fakat muhkem hanlığın temellerini sağlam attılar.

Penah Ali Han Bayat ve Şahbulak kalelerinden sonra bölgenin en stratejik yerine bugün Türk Dünyası’nın kültür başkenti Şuşa olarak bildiğimiz Penahabad şehrini kurarak burayı kendisine başkent yaptı. Bu yerleşim yeri öyle stratejik bir mevkide idi ki, buraya hakim olan bütün Güney Kafkasya’ya hakim olur denilirdi. Bundan dolayı hanlık en kısa zamanda Nahçıvan’dan Erdebil’e kadar başka hanlıkları kendine tabi kılmıştır. Fakat 1780’lere geldiğimizde bölgede Kacarların İran şahlığı yolunda yükselişi Karabağ’ı hedef haline getirmiştir. Çünkü İran’daki şahlık geleneğine göre Tebriz’e hakim olan şahlığını Karabağ’da ilan ederdi.

Bundan dolayı Kacarların lideri ve şah namzedi Ağamuhammed Han Karabağ’a sefer ederek Şuşa’yı kuşattı. Muvaffak olamayınca bir istisna olarak Nadir Şah gibi Muğan düzlüğünde 1796 yılında şahlığını ilan etti.

İbrahim Halil Han devrinde Kacar tehlikesi o kadar büyüdü ki, Rusya’nın himayesinden başka çare kalmamıştı. Ruslar bölgeye Doğu Gürcistan’daki Kartlı krallığını kendine bağlayıp 1804’te Gence Hanlığı’nı işgal ederek Karabağ Hanlığı’na sınır olmuşlardı. 1805’te Rusya ile Kürekçay’da himaye anlaşması yapılarak bölge yaşanacak olan felaketlere doğru yol almaya başlamıştı. Bu anlaşmaya göre Karabağ Hanlığı her sene 8.000 Çervon altınını haraç olarak vermek zorundaydı. 10 bin askerle Şuşa’ya yerleşen Ruslar burayı çok sevdiler. İlk fırsatta bütün Türk devletleri ile yaptıkları antlaşmaları ve himaye sözleşmelerini bozdukları gibi 1806’da İbrahim Halil Han ve ailesini yakalayıp idam ettiler. Onun yerine yeğeni Mehdikulu Han’ı geçirselerde hanın 1822’de İran’a kaçması üzerine Ruslar hanlığı o yılda tamamen ilhak edip feshettiler.

Aynı şekilde 1828’de Revan ve Nahçıvan hanlıkları da işgal edilerek burası Erivan Eyaleti’ne dönüştürülmüş, dış ülkelerde yaşayan Ermeni kökenlilere Rusya Ermenistanı olarak tanıtılarak bilhassa Osmanlı Devleti ve İran’dan Ermeni göçü teşvik edilerek nüfus yapısı Müslümanlar aleyhine bozulmaya başlamıştır. 1832’de çarlık fermanı ile Erivan eyaletindeki Ermeni Kilisesi ile Azerbaycan’ın kadim topluluğu olan Alban/ Arran kiliseleri birleştirilerek tek bir kilise ve tek bir kimlik altında Müslüman ahaliye karşı bir blok oluşturulması sağlandı. Arranlıların büyük kısmı aslında 9. yüzyıldan itibaren ekseriyeti Müslüman olmuş, sonradan gelen Oğuz ve Kıpçak Türk göç dalgaları ile beraber bugünkü Azerbaycan’ın Müslüman Türk kimliğine dahil olmuşlardı. Bu topluluktan bugün sadece 10 bin nüfuslu Hristiyan Udiler yadigar olarak kalmıştır.

Ayrıca 1847’den itibaren ise hanların yazlığı olarak kurulan Hankendi dışarıdan taşımayla getirilen Rus ve Ermeni yerleşimciler ile burası kısa zamanda Karabağ’ın yeni hakimiyetinin merkezi oldu. 1918’de Bakü olaylarında 12 bin Müslüman Türk’ü katleden komünist lider Stepan Şaumyan’ın adı bu tarihi beldeye 1920’lerde Stepanakert olarak verilerek, Azerbaycan insanına 100 yıl psikolojik eziyet çektirildi.

1918 ve 1920 seneleri arasında Osmanlı’nın Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu’nun zaferiyle birlikte kurulan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti 3 Mayıs 1920’de yıkılarak yeniden Sovyet etiketiyle Rus işgaline uğramış, fakat 1922’ye kadar işbaşına gelen Neriman Nerimanov gibi liderler sosyalist olmalarına rağmen yine de milli ve vatansever yöneticilerdi. Neriman Nerimanov’un özel gayretleri ile komünist yönetime rağmen Türk Kurtuluş Savaşı’na silah, para ve akaryakıt temin edilerek büyük destek sağlanmıştı. Neriman Nerimanov Ruslar tarafından Moskova’ya çağrılıp orada meçhul bir şekilde vefatından sonra, Azerbaycan Ermenistan ve Gürcistan ile birlikte Transkafkasya Sovyet Cumhuriyeti’ne bağlanarak Müslüman ahali kendi ülkelerinde parya haline getirilmiştir. Bu yeni dönemde artık Türk olmayanların idareceliği önplana çıkmış, Türk asıllıların yanına yardımcıları mutlaka Ermeni veya Rus olarak verilerek ikinci plana itilmiştir. Bilhassa Stalin döneminde 70 bin vatandaş büyük temizliğe kurban gitmiş. Bunlar arasında Çırpınırdı Karadeniz şiirinin şairi Ahmed Cevad da vardır.

Bu durum aslen Gürcü olan Stalin tarafından Ermenilere hediye verilen, tarihi Karabağ’ın batı ucu Zengezur’dan olan Haydar Aliyev’in 1969’da Azerbaycan’da yönetime gelmesiyle değişmeye başlamıştır. Bu dönemde Azerbaycanlıların Türk olduğunu söylemek suç teşkil etmeye devam etse de bu dönemde bir çok milli eserler meydana getirilmiş, ‘Azerbaycan’ın yeşilçamı’ güzel filmlere imza atmış, sonradan milli hareketi canlandıracak Elçibey namıyla bilinen Ebülfez Aliyev, İtibar Memmedov veya şair Halil Rıza Ulutürk gibi aydınların yetişmesi sağlanmıştır. Ayrıca katliamlardan dolayı 200 yıldır sürekli gerileyen Müslüman Türk nüfusu toparlanmaya başlamış ve artık nüfus ciddi büyüme kaydetmişti.

Haydar Aliyev 1982’de Moskova’da komünist parti merkez bürosuna çekilerek zamanla bakanlar kurulu yardımcılığına kadar yükselmişti. 1985’lerden itibaren Ermenilerin Karabağ’ı alma talepleri Haydar Aliyev’in Sovyet lideri Gorbaçov tarafından 1987 Kasım’ında azliyle beraber kontrolden çıkmış, artık durum bölgede iç savaş halini almıştı. Bu gidişle Gorbaçov’un kontrolü tamamen kaybetmesiyle 20 Ocak 1990’da Azerbaycan’a Sovyet askerlerini göndererek tarihe Kara Ocak olarak giren katliamları yapmıştı. Bu süre zarfında Ermenistan’ın muhtelif bölgelerinde kalan Azerbaycan Türkleri katliamlarla beraber yurtlarından kaçmak zorunda kalmış, buna mukabil bilhassa Bakü ve Sumgait’te yaşayan Ermeniler de kaçmışlardı.

Karabağ’da ise vaziyet kontrolden çıkmış, Hocalı, Malıbeyli, Kuşçular’da yaşanan katliamlarla Karabağ bölgesinden 1994’ e kadar takriben bir milyon vatandaş yurdundan olmuştur.

Karabağ’ın işgaline sonlandırmak için uluslararası hiç bir girişim maalesef Batılı ülkelerin ve Rusya’nın Ermenistan’a örtülü veya açık desteklerinden dolayı sonuç vermemiştir. 2020’de Rusya güdümündeki Ermeni birlikleri Azerbaycan’ı Gürcistan’a ve oradan Türkiye’ye bağlayan demiryolu, karayolu ve petrol ve de doğal gaz boru hatlarının geçtiği stratejik Tovuz şehrine saldırınca Azerbaycan’ın savaşmaktan başka çaresi kalmamıştır. 44 günlük savaş neticesinde Rusların araya girmesiyle bir ateşkes sağlanmış, işgal altındaki topraklar büyük ölçüde kurtarılmıştır.

Geri kalan bölümü almak artık pazarlık işiydi ki Ermenilerin faaliyetlerinin barışçı çözüme yanaşmaması, 2020’den bu yana 500 bin mayın döşenmesi ve Azerbaycan güvenlik güçlerinin bu mayınlardan dolayı ciddi şehit vermesinden sonra askeri seçenekten başka çare kalmamıştı. Ermenistan hükümeti yıkım siyasetine 30 senedir yön veren Karabağ çetesinden kurtulma fırsatı olarak gördüğünden Rusya ve Türkiye’nin ikazlarına binaen meseleyi Azerbaycan’ın iç meselesi olarak gördüğünü beyan ederek ilk defa bu sorunla arasına mesafe koymuştu. 24 saatlik bir yoğun çatışma neticesinde Karabağ Ermenileri teslim olmuşlar, yine Rusların araya girmesiyle bir ateşkes sağlanarak, bölgede çetelerin silahsızlanması sağlanmış. Azerbaycan’ın kalın çağrılarına rağmen Ermeni ahalinin büyük kısmı Karabağ’ı terk ederek Hankendi’ne girişi kolaylaştırmıştır. Ayrıca ayrılıkçı liderlerin bir kısmı Vakıf Haçaturyan gibi işkence ve katliamlara karışmış sorumlular yakalanarak mahkemeye çıkarılmaktadırlar. Şu an bu caninin mahkemde eziyet verdiği insanlarla 30 yıl sonra yüzleşmesi ve ağlamasına şahit oluyoruz.

Mayınların temizlenmesi üç senedir devam etmesine rağmen Karabağ kaçkınlarından ilk aileler Laçin ve Fuzuli kasabalarına yerleşmeye başlamışlardır. Görünen o ki kamuoyu ne kadar acele etse de, yeniden iskânın mayınların temizlenmesine bağlı olarak uzun bir süre alacağı görülmektedir.

Artık bundan sonra bölgeye kalıcı barışın gelebilmesi için hâlen var olmaya devam eden bazı pürüzlerin giderilmesi icab etmektedir. Bilhassa Kazak ilçesine bağlı yedi köy ile Nahçıvan’a bağlı Kerki köylerinin işgalden arındırlıp Azerbaycan’a iadesi gerekmektedir. Buna mukabil Ermeni tarafı şu an Azerbaycan’ın kontrolünde olan Başkend isimli köy ve arazisini isteyebilir.

Ayrıca sınırların tespit çalışmaları tamamlanmalı, Nahçıvan ve Azerbaycan ana toprakları arasında 2020’de vaat edilen Zengezur koridoru açılmalıdır. Azerbaycan Karabağ’da yaşadığı yıkım ve bilhassa altın madenlerinin yağmalanmasıyla ile ilgili haklı tazminat taleplerini dile getirecektir. Ermenistan bu ara Türkiye ile sınır kapılarının açılmasını talep etmektedir. Bunun önşartı her zaman dile getirildiği gibi Azerbaycan’ın taleplerini karşılamaktır. Fakat bu yerterli olmayabilir. Çünkü Ermenistan’ın Türkiye’ye yönelik toprak veya herhangi bir başka taleplerinin olmadığına dair bir antlaşma yapması ve dahi mevcut sınırların teyit edilmesi önem arz eder.

Buna rağmen bölgeye barış aslında çok yakın fakat araya nifak sokan bazı çevreler olmasa. Bütün bu zorluklara rağmen artık insanların kaşılıklı nefret ve kin algılarının değişmesi için uzun yıllar sürecek olan çalışmaların yapılması elzemdir. Asıl zor olan budur maalesef.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?