Kazak Edebiyatının Zirve İsmi: Abay Kunanbayoğlu

Kazak Edebiyatının Zirve İsmi: Abay Kunanbayoğlu
07-07-2023

Ünlü yazar Cengiz Aytmatov’un

Goethe ve Tolstoy ile kıyasladığı Abay (İbrahim) Kunanbayoğlu,

kendi halkını tüm yönleriyle eserlerine yansıtabilen

ender şair ve yazarlardan biridir.

Özellikle Kazak edebiyatında yeni bir çığır açmasıyla tanınan Abay

sadece Türk kültürüne değil, dünya kültürüne mal olmuş bir şahsiyettir.

Bu sebeple, 1995 yılı UNESCO tarafından bütün dünyada

“Abay Yılı” olarak ilan edilmiştir.

Bu etkinlikler dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi,

Türkiye’de de kutlanmıştır.

 

6 Temmuz 1904, Kazak edebiyatının zirve ismi olan Abay Kunanbeyoğlu’nun (1845-1904) vefatının 119.  yıldönümüdür. 6 Temmuz’un bu önemine binaen bugünkü yazımda Merhum Abay hakkında bilgi paylaşımında bulunmanın uygun olacağını düşündüm.   

Abay Kunanbayoğlu (1845-1904) Kazak edebiyatının en seçkin ismi ve mümtaz şahsiyetidir.  Edebiyat ve kültür araştırmacıları Abay’ın hem manzum ve hem de nesir yazılarında, Kazak kültürünü her yönüyle ortaya koyduğu konusunda hemfikirdirler. Abay’ın yetiştiği çevreye baktığımızda bunun bir tesadüf olmadığını görmekteyiz. Çünkü Abay hem iyi bir aile hem de iyi bir okul eğitiminden geçmiştir. Abay aldığı eğitimde, sadece mensup olduğu Türk-İslam kültürünü öğrenmekle kalmamış, aynı zamanda Rus ve diğer halkların kültürünü de yakından tanımıştır. Böylece çevresindeki olaylara her zaman geniş açıdan bakabilmiş ve ardında kalıcı eserler bırakabilmiştir.

Şair, yazar, filozof, eğitimci ve Kazak edebiyatının modern, realist ve yenilikçi yüzü Abay 22 Ağustos 1845 tarihinde Karkaralı ilindeki Şıngıs dağının Kaskabulak yaylasında (şimdiki Semey ili Abay ilçesi Karavıl köyü) doğdu. Abay, annesi Ulcan Hatun’dan ziyâde, babaannesi Zere Hatun’un elinde büyüdü. Abay’ın dedesi Öskenbay (1778-1850) zeki ve âdil bir Kazak beyi idi. Öskenbay Bey, orta yaşlara geldiğinde, beylik yetkilerini ikinci oğlu (Abay’ın da babası olan) Kunanbay’a devretti. Kendisi ise sadece oğluna zaman zaman tecrübelerini aktarmakla yetindi. Dedesi Öskenbay 1850 yılında öldüğünde, Abay beş yaşındaydı. Abay’ın doğduğu 1845 yılı ve çocukluk yılları Kazak topraklarının Rus istilasına mâruz kaldığı ve tamamen Rusya hakimiyetine girdiği (1854) yıllardır. [1]

Babaannesi Zere Hatun çok akıllı, iyi huylu, kalp kırmaktan çekinen, edebiyata ve şiire de düşkün bir kişiydi. Zere nine torunu Abay’ı hikâye, masal ve destanlar anlatarak büyüttü. Abay’daki edebiyat aşkı bu şekilde yerleşmiş olmalıdır. Çünkü, Abay daha çocuk yaşlarda hikâye ve destanlara ilgi duymaktaydı. Eve gelen misafirlerin bu konulardaki konuşmalarını can kulağıyla dinlerdi. Zere nine, torunları içinde en çok Abay’ı severdi. Hatta torununun asıl ismi İbrahim olmasına rağmen İbrahim diye adıyla değil, şımartarak “Abay” diye çağırmaktan haz alırdı. Böylece zamanla İbrahim isminin yerini Abay aldı. Zere nine, kocası Öskenbay’dan 23 yıl sonra 1873 yılında vafât eder. Abay’ın annesi Ulcan Hâtun da (1810-1887) Zere Nine gibi, kültürlü ve iyi mizaçlı bir insandı. Şefkatli ve alçakgönüllü bir karaktere sahip olan Ulcan Hâtun aynı zamanda hazır cevap ve hatip olup annesinin bu özellikleri Abay’a da geçmiştir.

Abay ilk eğitimini köyün imamı Gabithan Molla’dan aldı. 10 yaşına geldiğinde, babası Kunanbay onu Semey ilindeki Ahmet Rıza Medresesine yatılı verdi. Abay burada dinî bilgilerin yanı sıra Arapça ve Farsça öğrendi. Çok zeki olan Abay dersleri, hocalarının ilk anlatışında kavrardı. Böylece ders çalışmak için ayrıca bir zaman harcamazdı. Bu da onun boş vakitlerini arttırıyordu. Böylece Abay ders dışı saatlerini, edebî eserler okumakla değerlendirme cihetine girmiş, bu çerçevede Medrese kütüphanesindeki Doğu’nun klasikleri olan Nizamî, Nevaî, Saidî, Hafız ve Fuzulî’nin eserlerinden eline ne geçerse okumuştur.

Abay gençlik döneminde yazdığı şiirlerinden birinde şöyle demektedir:

 

“Fuzulî, Şemsî, Seyhalî

Nevaî, Saidî, Firdevsî

Hoca Hafiz - bu hemmesi

Medet ber yâ şairi feryad.”

 

Medresedeki üçüncü yılında Abay, şehirdeki bir Rus okuluna devam ederek Rusça öğrenmeye başlarsa da bu bu fazla sürmez. O yıl babası Kunanay Bey, Abay’ı kendisine yardım etmesi için yanına aldırır. Kunanbay Bey, oğulları içinde kendisinin beylik işlerine en yatkın olanının Abay olduğunu fark etmişti. Böylece Abay daha 13 yaşındayken Kazak halkının idarî işlerine karışmış olur.

Abay babasının yanında Kazakların birçok meselesine âşinâ olur. Dönemin ileri gelenleriyle tanışır. Onların sohbetinde bulunur. Özellikle, Kazak şair ve ozanlarının çalıp söylediği eserleri zevkle dinler. Böylece Abay, daha gençlik yıllarında Kazak edebî eserleri, örf-âdetleri, sosyal olayları ve ekonomik hayatına vakıf olur.

Güçlü bir hafızaya sahip olan Abay, duyduğu bir şeyi unutmazdı. Ozanlardan ve tecrübeli aksakallardan duyduğu ilginç ve ibretli hadiseleri, kendi konuşmalarında ustalıkla kullanmasını bildi. Böylece genç yaşlarda çevresinde iyi bir hatip ve şair olarak tanınmaya başladı.

Abay bu yıllarda, Semey ile bağlantısını kesmedi. Sık sık şehrin kütüphanesine giderek edebî, felsefî ve tarihî eserleri okudu. Bu sıralarda Rusça kitaplara merak sardı. Mihaelis isimli bir Rus demokrat aydını Rusça’sını ilerletmesine yardımcı oldu. Böylece Abay, modern Rus edebiyatının kurucusu olarak kabul edilen gazeteci, şair, oyun yazarı ve çevirmen Ivan Krılov (1769-1844), yazar ve şair Aleksandr  Puşkin (1799-1837), yazar ve şair Mihail Lermantov (1814-1841),  devrimci demokrat, materyalist filozof, eleştirmen ve sosyalist Nikolay Çernışevski (1828-1889) ve eserlerinde   çağdaşlarından önce Rus İmparatorluğu'nun içinde bulunduğu çöküşü dile getirren şâir ve yazar Nikolay Nekrasov (1821-1878) gibi Rus yazar ve düşünürlerinin kitaplarıyla tanıştı.

Aynı zamanda Alman edebiyat ve bilim insanı Johann Wolfgang von Goethe (1749-1832), Anglo-İskoç şair ve Romantizm akımının önde gelen simalarından George Gordon Byron (1788-1824) ve İngiliz filozof ve sosyolog Herbert Spencer (1820-1903) gibi Avrupalı yazarların Rusça’ya çevrilmiş eserlerini de okumak fırsatını buldu. Bütün bunlar, Abay’ın ufkunun genişlemesine yol açtı. Okuduklarının ışığında Abay, Kazak toplumundaki sosyal ve siyasal olayları daha iyi değerlendirecek bir hâle geldi.

Abay, kitaplar vasıtasıyla, Kazakistan bozkırlarından hiç çıkmamasına rağmen, dünyadaki siyasî ve sosyal gelişmelerden haberdar olmuştu. Böylece Çarlık Rusyası’nın yönetiminde halkının çektiği sıkıntıları ve geri kalmışlıkları çok iyi anlamış bulunuyordu.

Özellikle halkının yerel yönetimler tarafından çok büyük haksızlıklara uğratıldığını fark ediyordu. Abay, halkının uğradığı haksızlıkları azaltmak maksadıyla yerel seçimlere de katıldı. Konırkökşe ilçesindeki seçimleri kazanarak “bolıs”, yani kaymakam seçildi. 1876-1878 yıllarında başarılı bir yönetim sergiledi. Mazlumların koruyucusu oldu. Hırsızlık ve gasp yapanları şiddetle cezalandırdı. 1885 yılında Semey iliyeti Kazakları için ceza kanunları hazırlama komisyonuna başkan seçildi. Abay’ın başkanlığındaki komisyon Kazak örf ve adetlerine dayalı kanunları çok kısa bir sürede hazırladı. Bu durum bize Abay’ın sadece bir düşünür ve yazar değil, aynı zamanda iyi bir devlet adamı olduğunun bilgisini vermektedir.

Gördüğü yanlışları şiir yazarak tenkide ve halkı uyarmaya çalıştıysa da şairlik o dönemde Kazak soyluları arasında hakir görülüyordu. Bu yüzden Abay 1886 yılına kadar şiirlerinde takma ad kullandı. Semey’e sürgüne gönderilen Çarlık karşıtı Rus aydınlarından E. P. Mihaelis gibi Rus arkadaşlarının ve Saint Petersburg’da bir askerî okulda öğrenim görmekte olan kardeşi Halilolla Öskenbayev’in yardımıyla Rusçasını ilerletti. Rus edebiyatının önde gelen yazarlarının eserlerini okudu, ayrıca dünya edebiyatı klasiklerinin Rusça çevirilerini okuma imkânı buldu.

1880'li yıllarda şiirleri sanatça olgunlaşmış ve sevilmeye, tanınmaya başlanmıştır. Şairin, kişinin toplum içindeki yeri hakkındaki düşünceleri boy göstermiş, şiirlerinde toplum hayatının problemlerini ele almıştır. "Büyük Ülkem, Kazak'ım, Görkemli Yurdum" şeklinde başlayan şiirinde halkın bütün kaygı ve hasretini, hayatının zorlu yanlarını, aşklarını dile getirdi. Ağır hayat tarzına maruz kalan halkın bu yanını yansıtma başarısını gösterdi. "Yaşlandık, kaygı duyduk, uyku seyrek" ve "Gönlüm gitti dosttan da düşmandan da" biçiminde başlayan şiirlerinde toplum hayatının ayrıntılı yanlarını verdi. Onun şiirlerinde bilimsel gerçeklik, adalet, eşitlik, ruhun kendisiyle mücâdelesi, güzellik, tabiat, toplum yaşayışı, Kazak tarihi, dili, gelenekleri gibi konular yer almaktadır.

Kırk yaşına geldiğinde kendini edebiyata veren Abay 1886 yılında yazdığı “Jaz” (yaz) adlı şiirinde ilk defa kendi adını kullandı. Bu tarihten sonra kaleme aldığı şiirlerle Kazak halkını uyandırmaya ve ilerletmeye çalıştı. Çağın gerisinde kalan halkı için kaygılanıyor, toplumu değiştirmenin yollarını arıyordu. 1890’lı yıllarda artık halk arasında beğenilen ve fikirlerine güvenilen bir şair olmuştu. Çeşitli yerlerden pek çok kişi Abay’dan istifade etmek üzere yanına gelmeye başladı. Bu şekilde birçok şair ve yazar yetiştirdi. Muka, Magaviya, Akılbay, Kekitay ve Şakerim gibi genç yetenekler Abay’ı kendilerine örnek alarak onun takipçisi oldular. Abay, oğlu Magaviya’nın ölümünden kırk gün sonra 6 Temmuz 1904 tarihinde Semey’de vefat etti. Naaşı Şıngıs dağındaki Jidebay kışlağında kardeşi Ospan’ın kabrinin yanına defnedildi.

19. yüzyılda ilk örnekleri ortaya çıkmaya başlayan Kazak yazılı edebiyatının kurucusu sayılan Abay modern Kazak edebiyatının en önemli temsilcisidir. Hem edebiyat hem sosyal hayatla ilgili yenilikçi düşünceleriyle kendinden sonraki Kazak aydınlarının örnek aldığı bir kişi olmuştur. Üslûp ve konu bakımından pek çok yenilik getiren Abay’ın eserleri Kazak edebiyatının klasikleri arasına girmiştir. Sovyetler Birliği devrinde birçok yazar ve şairin eserleri yasaklandığı hâlde Abay yasaklamanın dışında tutulmuş, bu sayede 20. yüzyıl Kazak edebiyatında önemli bir yere sahip olarak hakkında en çok araştırma yapılan edebiyatçılar arasına girmiştir.

Abay’ın eserleri günümüzde iki cilt hâlinde basılmaktadır. Birinci ciltte onun manzum yazılarıyla çevirileri, ikinci ciltte ise nesir yazıları yer almaktadır.

Abay’ın eserlerinin temel kaynağı milli kültürdür, özellikle içinde doğup büyüdüğü Kazak sözlü edebiyatıdır. Köklü bir geçmişe sahip halk edebiyatında akınlar ve ozanların ruhundaki inceliği, coşkuyu ve bilgeliği kendi kodlarına da almıştır.

Abay’ın yazdığı şiirler, Rus şairlerinden yaptığı çeviriler ve nesir yazıları üç şekilde okuyucularına ulaşmıştır; birincisi matbû eser olarak, ikincisi halk arasında ağızdan ağıza yayılarak, üçüncüsü birbirinden kopya edilen elyazmaları şeklindedir. Abay’ın şiirleri toplu olarak ilk defa, ölümünden beş yıl sonra, 1909 yılında kitap olarak yayınlanmıştır. Daha sonra bu kitap, bulunan başka şiirleriyle ikmâl edilerek tekrar tekrar basılarak günümüze kadar gelmiştir. Abay’ın 200 civarındaki şiirinde ve Rus şâirlerinden yaptığı manzum çevirilerde, tabiat, birlik-beraberlik, dürüstlük, bilimin aydınlığı, sevgi, aşk, yardımseverlik, ölüm, yaşam, örf-adetler, tarih ve efsâne gibi çeşitli konular ele alınmaktadır. O şiirlerinde Kazak halkını geri kalmışlıktan ilerlemeye, câhillikten ilim ve bilime, tembellikten çalışmaya ve güzel huy ve ahlâk sahibi olmaya öğütlemiş, böylece sözlü edebiyatı çok zengin Kazak edebiyatının yazılı türünün oluşmasına da büyük bir katkı yapmıştır.

Hayatı hakkında yazılan en önemli eser Muhtar Avezov’un [2] Abay Jolı” (Abay Yolu) adlı dört ciltlik biyografik romanıdır. Kazak halkı için millî bir simge hâline gelen Abay’la ilgili çalışmalar SSCB’nin dağılması üzerine 16 Aralık 1991 tarihinde Kazakistan’ın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından da yoğun şekilde devam etmiş, özellikle doğumunun 150. yıl dönümü münasebetiyle UNESCO’nun 1995 yılını Abay yılı olarak ilân etmesi hem Kazakistan’da hem Türkiye’de Abay hakkındaki çalışmalara hız kazandırmış, Kazakistan’ın para birimi "Tenge"nin ikinci büyük parasına da Abay'ın fotoğrafı konulmuştur.

Makaleyi sonlandırırken şiirlerinin asıl etkileyiciliği ve güzelliğinin Kazak Türkçesinde olduğunu münhasıran belirterek Abay’ın sanatının güzelliğini ve kudretini gösteren şiirlerden Türkiye Türkçesine çevrilmiş üç şiirini de bu vesile ile paylaşalım.

 

1

 

Gösteriş yapma her şeye,

Hünerli olsan olur arkan.

Sen de bir kerpiçsin dünyaya,

Gediğini bulolsun faydan.

 

Gayret ile akıı yol alır,

Kaçana da kovana da.

Adâlet, şefkât kimde var,

Bu yaraşır doğana.

 

Başlangıcı iki sonuçsuz,

Oluverse Kazak'a,

Önü alev, arkası buz,

Varır idi hangi yana?

 

Faydayı görsen koşturma,

Övgü arayıp boşuna.

Eksikliğini gizleyip,

Meydana çıkma, ödül alma.

 

Varlığına bakarak,

Üstünüm deme yâd elden.

Kıskançlığını açarak,

Azaba düşme ezmeden.

 

Yavaş yürü, doğru bas,

Emeğin gitmez boşuna,

Ustalık yapan usanmaz,

Öğretmekten çocuğa.

 

 

2

 

Çocukluk öldü, bildin mi?

Delikanlılığa geldin mi?

Delikanlılık geçti, gördün mü?

Yaşlılığa girdin mi?

Kim biliyor budala,

İstikrardan düştün mü?

Kararsızlığa döndün mü?

Yine, etrafını dönüp, kim bilir,

Yavrulu deve gibi,

Ahırdan çıkmadan öldün mü?

 

 

3

 

Yüreğim neyi sezersin,

Senden başka can yok mu?

Dünyayı, gönlüm, gezersin,

Rahatla, bu dünyanın sonu mu?

 

Sezdiğini sezdirip,

Ulaşamadın dostluğa.

Diri candan bezdirip,

Götürürsün hangi yana?

 

Arkadaşlık, barış dostlukmuş,

Bunların kadrini kim bilir,

Kime güzel söz koştuksa boşmuş,

Hepsi aldatıcı bir tüccar.

 

Halkın ünü gerekmiş,

Ya övgüye ya yergiye.

Ne çıkar, hepsi zekiymiş,

Hepsi gereksiz dinlemeye.

 

Dostu nerden bulursun,

Danışmaya adam yok.

Şöyle böyle gidersin,

Yalnızlıktan yaman yok.

 

Akıl versen birine,

Ağlarsın, için erir.

Utanmaz hak dilenmeye,

Vermesen, kalır ümitsiz.

 

Parayla dinletilen

Söz akıla girer mi?

Fikrini satanı Tanrı çarpar,

Ondurur mu onar mı?

 

Yan yakıl yürek yan yakıl,

Yandığından ne çıkar?

Dünyada neyi seversin,

Ömür hani, dost ne yanda?

 

 

© 2023. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

 

SONNOTLAR

[1] Rusya İmparatorluğunun Türk illerinde yayılma ve istila girişimlerine mâruz kalan yerlerden biri de Kazak topraklarıdır. Rusya İmparatorluğunun Kazak topraklarında 1836 yılında başlattığı istilâ 18 yılda tamamlanır. Son büyük Kazak Hanı Abılay Han’ın (1711-1781) torunu olan Kene Sarı Han bu dönemde Kazak Hanlığını ihyâ etmeye çalışırsa da imkanların fevkalâde yetersizliği nedeniyle bunda başarılı olamaz. Kazak Hanlığını canlandırmak isteyen Kene Sarı Han önce kendisine tâbi olan boylara dayanarak güçlü bir ordu kurar. Gayesi Kazak Hanlığı'nı tekrar kurmaktı. Bunun için önce Rusya'ya müracaat ederek dedesi Abılay Han zamanında olduğu gibi dış siyasette Rusya himâyesinde olan bir Kazak Hanlığı kurulmasını talep eder ise de bu isteği Rusya tarafından reddedilir.  Bunun üzerine (1836) Kene Sarı Han, Rusya'ya karşı isyan edip silâhlı istiklâl mücâdelesini başlatır. 1838 yılında üzerine gönderilen Rus kuvvetlerini yener. Rusların kontrolüne daha önce girmiş olan Torgay ve Irgız bölgelerini geri alır. Onun bu başarısı bütün Kazaklar arasında büyük bir heyecan ve sevinç yarattı, kendisine olan destek artar. Kendisine tâbi olan Kazak topraklarında yeniden devlet teşkilâtı kurar. Güneydeki (Orta Asya’daki) Hive Hanlığı ve Buhâra Emirliği de onun hanlığını tanır. Bu gelişmeler sonucunda Ruslar, Kazak bozkırlarındaki hakimiyetlerini büyük ölçüde kaybeder. Ancak 1840 yılı kışında büyük bir hayvan kırgını olması Kene Sarı Han’ın kuvvetlerini zayıflatır. Bunun üzerine kuvvetleriyle güneye, Seyhun boyuna çekilir. Burada iken Ruslar kendisine elçiler gönderip Orenburg civarında şahsına verilecek geniş mâlikâneler ve çiftlikler karşılığında onu istiklâl dâvâsından (Kazak Hanlığı’nı tekrar kurmaktan) vazgeçirmeye çalışırlarsa da Kene Sarı Han bu teklifleri şiddetle reddeder. Hive Hanlığı'ndan aldığı destekle tekrar Rus kuvvetleri ve kalelerine saldırır. Yine bazı başarılar elde ettiyse de Rusların getirdikleri topçu takviyeli yeni kuvvetlere yenilerek tekrar güneye, Seyhun havzasına çekilir. Rus kuvvetlerinin takibi karşısında burada da duramayarak 1846 yılında Doğu Kazakistan'a Çu ırmağı havzasına gider. Gayesi burada tekrar kuvvet toplayıp Ruslarla mücâdeleye devam etmekti. Nitekim Doğu Kazakistan'daki Ulu Cüz Boyları da kendisine tâbi olup onu han kabul ederler. Kene Sarı Han, burada bir taraftan da Çin'le temas kurar. Bundaki gayesi, Rusya'ya karşı olan mücâdelesinde Çin'den destek almaktı. Bu arada Kene Sarı Han, Çu havzasına komşu olan Kırgız boylarını da kendisi ile birlikte Ruslara karşı mücâdeleye davet eder. Fakat bu Kırgız boyları, bir taraftan Rusların bir taraftan da Hokant Hanlığı'nın teşvikiyle Kene Sarı Han'a karşı çıkar. Kene Sarı Han ve kardeşi Navrız-bay, Kırgızlardan saldırı beklemedikleri bir sırada (1847 yazı) iki Kırgız boyunun beyi tarafından pusuya düşürülerek öldürülünce onlara bağlı olan kuvvetler de dağılır ve Kazak Hanlığı'nı tekrar kurma mücâdelesi de sona erer. Kene Sarı Han İsyanı’nın sona ermesinden sonra Rus Çarı I. Nikola 1854 yılında bir ferman yayımlayarak bütün Kazak topraklarının Rusya hâkimiyetine girdiğini ve Kazakların artık Rusya kanunlarına tâbi olduğunu ilân eder.

[2] Muhtar Omarhan oğlu Avezov (1897-1961), Kazak eğitimci, yazar, çevirmen, eleştirmen, siyasetçi, düşünür. Kazakların en verimli yazarlarından biridir. Kazak destanları ve genel Türk edebiyatı ile araştırmalar yapmış; hikâye, çeviri, deneme, roman türlerinde eserler vermiştir.

 

KAYNAKLAR

Ayan, Ekrem, Bir Devrin Aynası Abay Kunanbay ve Kara Sözler, Ahmet Yesevî Üniversitesi, Ankara 2017.

Ayan, Ekrem; “Abay, İ.Kunanbayev”, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/abay-kunanbayev, Erişim Tarihi: 16.01.2021.

Çınar, Ali Abbas; “Büyük Kazak Şairi Abay Kunanbayev”, https://tdk.gov.tr/wp-content/uploads/2014/09/ 1997_03_12_Cinar.pdf, Erişim Tarihi: 12.02.2021.

Gündoğdu, Abdullah; Güler, Cafer; “Kazakistan’ın Bağımsızlığının Tanınma Süreci   ve Türk Kamuoyundaki Etkileri”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, C. 36, S. 61, 2017.

Hopaç, Mustafa; “Kazak Aydınlanmasında Abay Kunanbayev Düşüncelerinin Etkileri Üzerine Bir Deneme”, http://earsiv.odu.edu.tr:8080/xmlui/handle/11489/421, Erişim Tarihi: 11.01.2021.

Kalkan, İbrahim; “Kunanbayev, Abay”, TDV islam Ansiklopedisi, C. 26, İSAM, İstanbul 2002.

Kara, Abdulvahap; “Kazak Edebiyatının Zirvesi Abay Kunanbayoğlu”, http://www.dibace.net/ portreler/ kazak-edebiyatinin-zirvesi-abay-kunanbayoglu, Erişim Tarihi: 22.02.2020.

Kara, Abdülvahap, “Bir Söz Sanatı Ustası Kazak Milli Şairi Abay Kunanbayoğlu”, Arman Dergisi, Kazak Türkleri Vakfı Yayını, Aralık 2004.

Kibar, Zafer; “Abay’ı Doğru Anlamak”, Türk Dünyası Bilgeler Zirvesi: Gönül Sultanları Buluşması. 26-28 Mayıs 2014. Eskişehir, 2014_KIBARZ.pdf (isamveri.org),  Erişim Tarihi: 12.22.2020.

Öztürk, Rıdvan; Sembi, Nurbolat; “Kazak Millî Şairi Abay (İbrahim) Kunanbayev’in Pedagojik Görüşleri Üzerine Bir İnceleme”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Bahar 2017.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?