KAZAKİSTAN’DA SİYASÎ DEĞİŞİM

07-06-2022

Kazakistan’da Rusya’nın müdahalesi ile 230 kişiden fazla insanın ölümüyle sonuçlanan üzücü Ocak olaylarından sonra Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması ve devam eden işgal savaşının gölgesinde Kazakistan’ın iç mücadeleden galip çıkmış olan yönetimini yeni arayışlara itti. Rusya için artık bir bataklık haline gelen Ukrayna savaşı dolayısıyla zaman zaman dile getirilen Rusya’nın sözde müttefik Kazakistan’dan asker talepleri haber konusu olurken, ciddî bir Rus yerleşimci nüfusa sahip Kazakistan devletinin orta ve uzun vadede Rusya’nın hedef dairesinde olma ihtimalini hayli yüksek kılmaktadır. Nitekim Rusya Kazakistan’ın en az 400 senedir yakından tanıdığı defalarca işgaline ve katliamlarına maruz kaldığı aşırı saldırgan komşu ülkedir. Ukrayna savaşının uzaması ise Kazakistan’a biraz olsun zaman kazandırmaktadır. Ülkenin kuzeyinde Rus kökenli veya Rusya irtibatlı nüfus bilhassa Sovyetler Birliği Hruşçov döneminde 1950’li yıllardan başlayarak Kazakistan’ın nüfus yoğunluğu az olan bozkırlarına ‘Yeni Toprak Kazanma’ kampanyası ile milyonlarca genç nüfus buralara akın ettirilip yerleştirilmişti. Sözde sovyet cumhuriyeti olan Kazakistan bu şekilde yabancı nüfus yapısı ile ipotek altına alınmıştı. Şimdiki başkent de bu kampanya neticesinde Akmola (Akmolinsk) adında küçük bir belde iken Sovyet yönetimi tarafından bu modern sömürge hareketine binaen Tselinograd adı verilerek orta büyüklükte bir şehir durumuna gelmişti. Daha sonra bağımsız olunca yeniden Akmola ve başkent olması söz konusu olduğunda ise Osmanlıca Asitâne’yi çağrıştıran Astana olmuştu. Nazarbayev ‘Elbaşı’ fahrî ünvanı ile başkanlıktan fiilen çekildiğinde onun adı Nursultan bu şehre verilmişti. Kazakistan bağımsızlığa yelken açtığında en az 1.500 nükleer başlıkla Dünya’nın dördüncü büyük nükleer gücüydü. Ayrıca şimdi adı Semey olan Semipalatinsk şehrinde Sovyetler Birliği’nin araştırma, üretim, yenileme ve deneme birimleri bulunmaktaydı. Burada 18 bin kilometrekare üzerinde 1949 ile 1989 arası 456 tane atom bombası deneyi yapılmıştı. Aslında bu durum yüzyıllar sonra ilk defa ülkenin elinde bağımsızlığın teminatı sayılabilecek bir araç olabilirdi. Ülke yönetimi maalesef bunu o tarihlerde göremedi. Ülke Nazarbayev öncülüğünde çok erkenden bu silahları Rusya’ya devretmek için harekete geçerek 1993 yılında Nükleer Silahların Yayılmasını Önlenmesi Antlaşması’nı meclisten geçirerek onayladı. 1996’ya kadar bütün nükleer başlıklar ve gerekli araç ve teçhizat Rusya’ya iade edilmişti. Benzer kadere sahip olan Ukrayna bugün Rusya’nın yayılmacılığının kurbanı olarak amansız bir işgal savaşının içine çekildi. Bu da tabii ki bugünkü Kazakistan yönetimini tedirgin etmektedir. Şüphesiz Kazakistan yeni arayışlara yönelmek zorunda kaldı. Bu yeni arayışlardan biri Türkiye ve kanlı Ocak olaylarında baypas edilen Türk Devletleri Teşkilatı’nın hatırlanması olabilir. Rusya Kazakistan’a müdahaleyi Sovyetler Birliği’nin bir şekilde devamı kabul edilebilecek olan ‘Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’ bünyesinde yapmıştı. Müdahaleye katılan askerlerin geri çekildiği açıklansa da bu konuda belirsizlik devam etmektedir. İşin ilginç yanı müdahalenin baş aktörü Rusya bu eylemi Sputnik haber kanalı üzerinden İran’a yönelik Farsça yayınında olası ‘Turan’ı engelleme’ olarak duyurmuştu. Fakat Ukrayna’ya yapılan saldırı ve hunharca katliamlar yeni bir durum oluşturmaktadır. Cumhurbaşkanı Tokayev 10 Mayıs’ta Ankara’da cumhurbaşkanlık düzeyinde karşılanmış, iki cumhurbaşkanı Tokayev ve Erdoğan’ın samimi ‘masa tenisi’ pozları basına yansımıştı. Bu buluşmada iki ülke stratejik işbirliği kararı almış ve ortak ticaret hacim hedefini 10 milyar Dolar olarak belirlemişti. Matbuatta göze çarpan fakat ayrıntıları henüz belli olmayan savunma sanayiinde işbirliği niyetidir. Ancak yukarıda bahsedilen samimî görüntülere rağmen olaya temkinli yaklaşmakta fayda vardır. Azerbaycan ve Türkiye arasında görülen samimiyet ve kardeşlik derecesine ulaşmak maalesef daha çok zaman ve gayret gerektirecektir. Kazakistan kendi içinde ise Tokayev yönetiminin ‘Elbaşı’ yani ‘ülke başı’ ünvanına sahip 81 yaşındaki eski cumhurbaşkanı Nazarbayev ve onun çevresi ile mücadelesine şahit olmaktadır. Bu mücadelenin bir parçası 5 Haziran’da yapılan anayasa değişikliği ile ilgili halk oylaması görülebilir. Halkın yüzde 77’sinin kabulü ile sonuçlanan referanduma göre meclisin yetkileri görece olarak artırılsa da buna fazla itibar etmemek lâzım. Çünkü halkoylamasının ana hedefi bu şekilde ‘Elbaşı’ resmi ünvanı ve yetkisini kaybeden Nazarbayev’dir. Bu gelişme Nazarbayev’in kanlı Ocak olayları neticesinde Milli Güvenlik Kurulu başkanlığından istifa etmesinin ardından şeref ünvanı olan Elbaşı’nı da elinden alıp onu alelâde bir vatandaş konumuna indirgemektir. Fakat bu aynı zamanda Nazarbayev’in çevresini de tehlikeye atacaktır. Çünkü Nursultan Nazarbayev yönetiminde onun şahsını ve çevresini koruma amaçlı mekanizmalar oluşturulmuştu. Ocak olaylarının devamında yeni cumhurbaşkanı Tokayev bu yetkileri teker teker toplamaya kararlı görünmekte. Halbuki Nazarbayev Tokayev’i başkan tayin ettiğinde kamuoyu ona Rusça mobilya anlamına gelen mebel’ yakıştırması yapmıştı. Yani Nazarbayev’in istediği gibi kontrol edip yönlendirebileceği aday olarak görülmüştü. Fakat zaman geçtikçe durum Nazarbayev ve çevresinin aleyhine gelişmektedir. Elbaşılığı elinden alınan Nazarbayev’in büyüsü ve dokunulmazlığı darbe almıştır. Siyasi düzeni kırılgan bir zemin üzerine kurulu Kazak yönetimi milli birlik ve beraberliği ‘Elbaşısız’ sağlamakta zorlanabilir. Öte taraftan iki başlılığın da uzun vadede hayırlı olmayacağı aşikârdır. Kazakistan’daki değişim sadece bir ünvanın kaldırılmasından ibaret değil, zamanla Nazarbayev ve çevresinin etkili olduğu bütün kurum, şirket ve oluşumları da kapsayacağı aşikârdır. Ancak bu Nazarbayev’den kurtulma işi nereye kadar gideceği henüz belli değil. Ülkenin başşehri bile Nazarbayev’in adı olan Nursultan ile anılmakta, ülkenin her tarafını ona atfedilen heykeller süslemektedir. Şu an Nazarbayev çevresine ait olan şirketler hedefte olduğu gözlemlenmekte. Nazarbazev’in kızı Aliya’ya ait olan bir hurda geri dönüşüm şirketi kapatıldı. Oğlu Bolat (Polat) ‘gönüllü’ olarak kripto para ticaretinden geri çekildiğini açıkladı. Nazarbayev’in yeğeni Kayrat Satıbaldı ise rüşvet suçlamasıyla tutuklandı. Halihazırda Nazarbayev’in kızı Dinara ve onun eşi Timur Kulibayev’e ait olan şirketlerin etkisi yoğundur. Bunların zarar alması bütün ülke ekonomisini tehlikeye atabilir. Bankacılıktan enerji sektörüne kadar vahim bir krizi tetikleyebileceği söylenmektedir. İdari yapıda ise Tokayev üç tane yeni il oluşturarak kendi siyasi düzenini sağlamlaştırmaya çalışmaktadır. Yeni idari yapılanma bilhassa Orta ve Doğu Kazakistan’ı kapsayacak şekildedir. Yeni illerden Uludağ (Ulutau) ilinin merkezi Jezkazgan şehri. Abay ilinin merkezi ise eski nükleer silâh deneme ve üretim merkezi Semey (eskiden Semipalatinsk) şehridir. Yine ülkenin doğusunda Balkaş gölü cevresinde Yedisu (Jetisu) ili teşkil edilmekte. Bu ilin merkezini ise Taldıkurgan şehri oluşturmaktadır. Yedisu bölgesi Türkiye Türkleri’nin tarihte batıya doğru göç serüveninde bilhassa ‘Otuz Oğuz’ olarak adlandırılan tarihi topluluğun bir dönem konakladığı ve yurt edindiği bölgedir. İdari reformlar neticesinde üç özel statülü şehir dahil 17 il varlığına devam etmekte. Nüfus yapısı yoğun ve bilhassa ‘Ulucüz’ gibi en etkili Kazak topluluğunun yaşadığı doğu bölgesi kontrol altına alnmış olacaktır. Cumhurbaşkanı Kasım-Cömert Tokayev bu gelişmelerin neticesinde ‘Yeni Kazakistan’ vizyonunu ve fikrini nasıl hayata geçireceğinin zorlukları ile yüzleşmektedir. Bilhassa nispeten darbe alan istikrar yeniden nasıl tesis edilecek? Devam eden Rus tehlikesi ve baskısı nasıl hafifletilecek? Maalesef belirsizliklerin ve dolayısıyla istikrarsızlık tehlikesinin görünürde devam edeceği hissedilmektedir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?