Mutlu Bir “Biz” İçin Sağlıklı Bir “Ben” Gerekir

Mutlu Bir “Biz” İçin Sağlıklı Bir “Ben” Gerekir
22-06-2025

Evlilik, iki kişinin sadece hayatı paylaşması değil, birlikte büyümesi, gelişmesi, destek olması ve zorluklarla birlikte baş etmesi anlamına gelir. Ancak bu yolculukta gözden kaçan bir gerçek vardır; Her birey, ilişkisi içinde bile olsa, kendi iç dünyasına çekilme, nefes alma ve kişisel alanlarını koruma ihtiyacı duyar.

Psikoloji bilimi, insanın zaman zaman yalnız kalmaya, kendini dinlemeye ve içsel bir yenilenmeye ihtiyaç duyduğunu söyler. Bu, bir lüks değil, zihinsel ve duygusal sağlığın sürdürülebilmesi için bir gerekliliktir. İşte tam da bu yüzden evlilikte “biz” olabilmenin yolu, bireylerin “ben” kalabilme becerisine sahip olmasından geçer.

 

“Ruhun sessiz desteği kendine alan açmak”tan geçer

Gün içinde karşılaşılan stres, beklentiler, kalabalıklar ve sorumluluklar bireyin iç dünyasını yorar. Bu yorgunluk, ancak bireysel alanlarda dinlenerek giderilebilir. Sessizlik, yalnızlık, bir yürüyüş, kitap, hobi ya da sadece kendiyle baş başa sessiz bir ortamda geçirilen bir saatlik zaman bile zihinsel bir detoks etkisi yaratır.

Bu bireysel alanlar, kimliğin korunması kadar ruhsal dengenin yeniden sağlanması açısından da önemlidir. Kendiyle zaman geçiren kişi sadece dinlenmez, aynı zamanda düşünür, üretir, yenilenir ve bu içsel yenilenme, bireyin ilişkiye daha anlayışlı, sabırlı ve yapıcı bir biçimde dönmesini sağlar.

 

Birliktelikler bireysellikten beslenir           

Evlilikte “her ânı birlikte geçirme” fikri, romantik görünebilir, ancak zamanla kişisel sınırların silinmesine, bireysel doyumun azalmasına ve psikolojik tükenmişliğe neden olabilir. Oysa ki güçlü bir evlilik, yalnızca birlikte geçirilen zamandan değil, bireylerin kendi alanlarına duyulan saygıdan da beslenir.

Bir eşin “bugün biraz yalnız kalmak istiyorum” demesi, ilişkide bir sorun olduğu anlamına gelmez. Bu, bireyin kendine özen gösterme, zihnini toparlama ve kendi potansiyelini yeniden inşa etme ihtiyacını ifade eder. Diğer eşin bu talebi anlayışla karşılaması ise ilişkiyi sağlamlaştırır, güven duygusunu pekiştirir.

 

Duygusal yatırımın üç sihiri; “İlgi, Takdir ve Şefkat”tir

Evlilikte bireylerin yalnızca “partner” değil, aynı zamanda “birey” olarak görülmeleri, ilişkinin kalitesini doğrudan etkiler. Kültürel olarak kadınlar sevgiyle, erkekler ise takdirle motive olur denir. Ancak cinsiyetten bağımsız olarak, her insan ilgiye, sevgiye ve görülmeye ihtiyaç duyar.

Bu nedenle eşinizi övmekten, takdir etmekten, onu ilgiyle şımartmaktan çekinmeyin. Küçük bir iltifat, bir teşekkür ya da sadece göz temasıyla verilen “seninleyim” mesajı bile ilişkinin duygusal bağlarını güçlendirir. Unutmayın ki; destek gören, takdir edilen eş hem özgüvenli hem de daha verici olur.

 

İç huzurun kaynağı bazen gönüllülük ve sosyal katılıma ihtiyaç duyar

Özellikle evde daha çok zaman geçiren bireyler için sosyal sorumluluk projeleri, gönüllü çalışmalar ve üretkenlik fırsatları, içsel doyumun anahtarıdır. Karşılıksız yardım etmek, insanın yaşam amacına katkıda bulunur ve psikolojik dayanıklılığı artırır.

Bu anlam arayışı ve üretkenlik hali, bireyi beslerken, evliliğe de pozitif bir enerji taşır. Durağan, monoton ve kapalı bir hayat, zamanla ilişkileri de içten içe tüketebilir. Oysa sosyal katılım, bireyin kendini değerli hissetmesini ve duygusal dengesini korumasını sağlar.

 

İyi yada kötü, çocuklarınızın “Rol Modelisiniz”

Çocuklar, ilişkileri öğrenirken en büyük referansını anne-babalarının evlilik dinamiklerinden alır. Ebeveynlerinin hem birlikte vakit geçirdiğini hem de birbirlerinin bireysel alanlarına saygı gösterdiğini gören çocuklar, ileride sağlıklı sınırlar koyabilen bireyler haline gelirler.

Bu da sadece mevcut ilişkilere değil, gelecekteki nesillere de uzanan olumlu bir etki yaratır. Sağlıklı bireyler, sağlıklı ilişkilerin olduğu bir toplumun temelidir.

 

“Biz” olmak, “Ben” olmaktan vazgeçmek değildir.

Evlilikte mutluluğun sırrı, sürekli yan yana olmakta değil; gerektiğinde birbirine mesafe tanıyabilme cesaretinde saklıdır. Nefes alan bireyler, birbirlerine daha sağlıklı bir şekilde sarılır. Kendi iç huzurunu yakalayabilen biri, bu huzuru eşine ve evliliğine de yansıtır.

Nitekim;

  • Sevgi, alan tanıyabildiğinde büyür.
  • Saygı, sınır koyabildiğinde derinleşir.
  • Mutluluk, bireysellikten beslenen bir ortaklıktır.
  • Huzur, kendini bulabildiğin ve kendinle bütünleşebiliğinde hissedilir/ruhuna dokunur. 

 

Son Söz:
Evlilik, yalnızca birlikte yaşamak değil; birlikte gelişmek, hayatı paylaşmak ve zorluklar karşısında omuz omuza durabilmektir. Ancak bu güçlü birliktelik, birey olma kimliğini silmemeli, aksine onu koruyarak desteklemelidir. Çünkü sağlıklı bir “biz”, ancak güçlü bir “ben”den doğar.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?