ŞAHMERAN

26-01-2022

ŞAHMERAN

 

  • Kimi evlerde koruyucu olarak baş köşede yer alan, 

  • Kimi evde evlenecek kadınların çeyizinde bereket ve uğur getirdiğine inanılan,

  • Zaman zaman bir yöneticinin çalışma odasında güç ve ilham kaynağı olarak duran, 

  • Bazen de bir babaanneden torununa hediye ettiği nakış işlemenin üzerinde yer alan efsanevi karakter… 

 

Bize zamansızlığı, direnişi hatırlatan; akıllı, iyicil, Maran’ların başında bulunan ve hiç yaşlanmayan, ölünce ruhunun kızına geçtiğine inanılan; Şahmeran.

Benim Şahmeran ile tanışmam geçtiğimiz yıllarda Mardin’e ziyaretimle başladı; kahve içip uçurtmaları seyrederken evlerin dış cephelerinde bulunan  Şahmeran motiflerinin çokluğunu görüp sebebini sorduğumda, işletmecinin anlatısıyla başladı. 

O gün Mardin tarihi dokusunun yanı sıra efsaneleriyle de  beni kendine hayran bıraktı.

Bundan yüzyıllar önce Mezopotamya’da yaşadığı var sayılan bir mitolojik varlık Şahmeran. Halk anlatılarına göre yarısı yılan yarısı kadın bir Tanrıça...Canlıların var olduğu ilk andan itibaren dünyada var olan bir mağarada yaşayan, var olan diğer yılanların başı. 

İnanışa göre bütün hastalıkların dermanını bilir, şifa dağıtırmış. Başı dara düşen kadınların hazırı olur, yardıma koşarmış. Hakkında çıkan birçok rivayet vardır, nerede yaşadığına ve nasıl öldüğüne dair. Hepsinde de bilinegelen şudur ki Şahmeran kendisine nefret güdenler tarafından öldürülmüştür.

Bazen ölümsüzlüğün sırrına ermek isteyenler, bazen iktidar hırsına yenik düşenler, bazen Şahmeran’ın marifetlerini çalmak isteyenler, bazen şifa bulabilmek için yola düşenler...Kadınlar Şahmeran’ı anlatıldığı bu topraklarda evlerin duvarlarında konuk etmekte, resimlerini saklamakta ve çeyiz sandıklarına koymaktadır.

Okuduğum ve dinlediğim farklı Şahmeran efsaneleri  Şahmeran ile ilgili hep aynı mesajı iletti aslında :  

Şahmeran unutturulmaya çalışılan ana tanrıça kültünün günümüze kadar ulaşan bir parçası. Karşılaştığı tüm zorluklara rağmen mücadele eden ve güçlü kalabilen kadınların hikayesi; Şahmeran…

Şahmeranla ilgili bakacağım pencere normalden biraz farklı olacak bugün; 

Şahmeran’ın hala yaşadığını ve onu zaman zaman gördüğünü söyleyen Tarsus’lu kadınlardan bahsetmeyeceğim,

Ya da İstanbulun fethi sırasında bulunan Abdülhamit zamanında tekrar gün yüzüne çıktığı düşünülen Şahmeran ile özdeştirilen  lahit içindeki yaratığın mumyasının halen İstanbul’da saklandığı iddialarından da bahsetmeyeceğim. 

Dönemin yönetim merkezleri olan Yıldız Sarayı ya da Beylerbeyi Sarayı’nda saklanıyor olması muhtemelliğinden de...

Ya da yılanları yenilmez gücü ile Tanrıça Medusa’nın arkadaşı olabileceğine dair iddialardanda bahsetmeyeceğim.

Şahmeran hikayesiyle bağlantılı mitolojik imgeler ve simgelerin karşılık geldikleri anlamları inceleyeceğiz bugün. 

Mitler, ilahi öykülerdir ve bünyesinde kültürel kodlar taşır.Mitlerin derinlendeki hikayelerin yansımalarını yaşayan bizlerin efsaneleri incelemeside bir görev sayılmalı esasen. 

Batı dünyasında küresel şirketler, sinema, televizyon, reklam gibi çeşitli sektörlerde mitoloji alanından olabildiğince faydalanmakta. Avatar filminin yapımcısının konuşmasını dinlediğiniz de tüm mitolojileri incelemesinin ardından projeyi hayata geçire bildiğini dile getiriyor. Peki  bizim mitlerimiz sadece  zengin oğlan fakir kızdan yada kabadayılardan mı ibaret?

Şahmeran efsanesi yöreden yöreye değişiklik gösterse de bugün Tarsus bölgesini de söylenen versiyonuyla efsanemizi hatırlayarak başlayalım incelememize;

Binlerce yıl önce yedi katlı yeraltında yaşayan yılanlar varmış. Meran adı verilen bu yılanlar, akıllı, şefkatli ve barış içinde yaşarlarmış. Meranların kraliçesine Şahmeran genç ve güzel bir kadınmış.

Efsaneye göre, Şahmeranı gören ilk insan Cemşab'mış. Cemşab geçimi için odun satan fakir bir ailenin oğluymuş. Bir gün Cemşab ve arkadaşları bal dolu bir mağara keşfetmişler. Balı çıkarmak için Cemşab'ı aşağıya indiren arkadaşları paylarına daha çok bal düşmesi için onu orada bırakıp kaçmışlar. 

Cemşab mağarada bir delik görmüş ve buradan ışık sızdığını farketmiş. Cebindeki bıçak ile deliği büyütünce, ömründe görmediği kadar güzel bir bahçe görmüş. Bu bahçede eşi benzeri olmayan çiçekler, havuz ve pek çok yılan görmüş. Uzun yılar burada yaşamış ve Şahmeran'ın güvenini kazanmış.Birbirlerini çok seven iki aşık olarak yıllarını geçirmişler. 

Cemşap yıllar sonra, ailesini çok özlediğini söyleyip gitmek için yalvarmış. Bunun üzerine Şahmeran kendisini salıcağını, ancak yerini kimseye söylemeyeceğine dair söz vermesini istemiş. Şahmeran'a söz verip ailesine kavuşan Cemşab uzun yıllar verdiği sözde durarak Şahmeran'ın yerini kimseye söylememiş. 

Bir gün ülkenin padişahı hastalanmış. Ülkenin veziri hastalığın çaresinin Şahmeran'ın etini yemek olduğunu söylemiş ve her yere haber salınmış. 

Cemşab kuyunun yerini söylemeye zorlanmış. Cemşab mecbur kalıp kuyunun yerini gösterince Şahmeran bulunup dışarı çıkarılmış. Şahmeran Cemşab'a; "Beni toprak çanakta kaynatıp suyumu Vezire içir, etimi de Padişaha yedir başımdan bir parçayı da sen ye" demiş. Şahmeranın başını ısıran Cemşap dünyanın tüm sırlarına hâkim “lokman hekim” olarak bir başka efsane kahramanına dönüşmüş.  Böylece vezir ölmüş padişah da iyileşip Cemşab'ı veziri yapmış.

Efsaneye göre Şahmeran'ın öldürüldüğünü yılanlar o günden beri bilmemektedirler. Tarsus'un, Şahmeran'ın öldürüldüğünü öğrenen yılanlar tarafından bir gün istila edileceği rivayet edilir.

Tarihler ve kültürler değişse de belli simgeler aynı kalır hep. 

Kadınlar hayatımızın farklı yaş dönemlerinde farklı zorluklar yaşar. Ataerkil yanılgıların içinde hayatta kalmaya mücadele etmeye çalışırken daha çok kendinden veren kendini ispatla uğraşan mükemmel kadın olma çabalarının içinde evrimleşir ki ya pasifleşirler ya da bir tanrıçaya dönüşürler. 

Hikayemizde Şahmeran’ın bedeni iki parçaya ayrılıyor. Bir parça zehirli. Kötülerin sonunu getiriyor.    

Diğer parça ise şifalı. Hikâyenin kahramanına sonsuz bilgeliğin yolunu açıp lokman hekim efsanesini doğuruyor. İlla ki çevrende duymuşsundur; “Lokman Hekim Hastanesi, caddesi…” Lokman Hekim anlatısı Dünyanın bütün sırlarına hâkim bir varlığın sırlarına erme çabası insanoğlunun ölümsüzlük “ab-ı hayat” suyunu bulma saplantısını hatırlatmıyor mu size de?   

İyi ve kötü- şifa ve zehir bir arada. Biri varsa diğeri de vardır hayatta hep.Şahmeran bu ikililiğin bedene bürünmüş hali adete.

Yılanla karşılaşmak uğursuz kabul edilse de yılanların şahı Şahmeran’ın insanları koruduğuna inanıldığı gibi. Zıtlıkları seviyoruz.

Mitlerde kötü olmakla suçlanan yılan ve kültürlerde eksik olmakla suçlanan kadın ortak bir kader paylaşır ve mücadele eder. İkisinin de gücünden korkulur. 

Kadın, yılan ve Şahmeran arasındaki bağlantının tüm negatif anlamlandırmalara rağmen kadınlığı güçlendirdiği içindir sanırım seviyorum Şahmeran’ı dinlemeyi.

Kadına yönelik şiddete karşı bir öz savunma öyküsü olarak da anlatılır Şahmeran. Bu hikâye hem derdin hem dermanın sahibi olan şifacılığı ile yaşam ve ölümü birlikte simgeleyen kadın ve yılanın ortak bir özelliği olarak karşılık buluyor. Yarısı yılan yarısı kadın bedeni ile Şahmeran, bizlerin geçmişinin en güzel hikayesidir.

Umarım farklı coğrafyalarda farklı toplumlara zamanın çok farklı dönemlerinde ulaşır ve ulaştığı herkese güç verir.

Muriel Rukeyser’ın dediği gibi ‘’Evren atomlardan değil, hikayelerden oluşuyorsa"

Aslında Hepimiz hayatta birer hikâye anlatıcısıysak ve Aramızda yarattığımız en kuvvetli bağlar hikayeler sayesinde oluşuyorsa… Tüm serüvenimiz bizi sarmalayan bir hikâye ağının içinde gerçekleşiyorsa. 

Eğer öyleyse anlattığımız,dinlediğimiz her hikâye aslında kendi hikayemizdir.peki sen bir prens tarafından kurtarılmayı bekleyen pamuk prenses misin yoksa kale kurtarılmayı bekleyen Rapunzel mi yoksa tüm olumsuzluklara rağmen güçlü ve iyi kalmayı başaran Şahmeran mı ? 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?