
Azerbaycan’da “Sputnik” medya ofisine düzenlenen son operasyon, yalnızca bir istihbarat meselesi değil; aynı zamanda Rusya’nın medya kılıfı altında yürüttüğü hibrit savaş stratejisinin, eski Sovyet coğrafyasındaki gerçek yüzünü açığa çıkaran bir dönüm noktasıdır.
Geçtiğimiz haftalarda, Bakü merkezli “Sputnik Azerbaycan” ofisinin baş editörü Yevgeniy Belousov ve genel yayın koordinatörü İgor Kartavıh dahil olmak üzere yedi kişi, Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB) adına yürütülen casusluk, yasa dışı mali ilişkiler ve kara para aklama suçlamalarıyla Azerbaycan Devlet Güvenlik Hizmeti (DTX) tarafından gözaltına alındı. Azerbaycan Baş Savcılığı bu kişilerin medya görünümlü istihbarat faaliyetlerinin aktif unsurları olduğunu kamuoyuna açıkladı.
Bu olay, bölgedeki birçok aktör için sürpriz değil. Çünkü 2014’te Kırım’ın ilhakıyla birlikte Rus askeri ve dış politika stratejilerinde öncelik kazanan “Gerasimov Doktrini”, klasik savaş yöntemlerinden ziyade dezenformasyon, psikolojik harp, etnik ayrımcılık, medya ve siber saldırılar gibi asimetrik araçlara dayalı yeni bir savaş anlayışını temel almıştı. Bu anlayışta medya yalnızca propaganda üretmekle kalmaz; aynı zamanda hedef ülkede bilgi toplama, kamuoyunu yönlendirme ve istihbarat devşirme için bir zemin olarak değerlendirilir.
Rusya’nın bu stratejiyi özellikle eski Sovyet cumhuriyetlerinde uygulamaya koyduğu biliniyor. Sputnik gibi devlet kontrollü medya organları, bu ülkelerde bir tür “beşinci kol” görevi görüyor. Yayın politikaları, yerel halkın zihninde Kremlin’in tarih anlatılarını yerleştirmeye, Batı karşıtlığını körüklemeye, yerel kurumların ve liderlerin meşruiyetini tartışmaya açmaya yönelik kurgulanıyor. Özellikle Rusça konuşan azınlıkların yaşadığı bölgeler, bu propaganda ağının doğrudan hedefinde.
Azerbaycan güvenlik birimlerinin açıklamalarına göre, Belousov ve Kartavıh 2022’den bu yana FSB ile sistematik ilişki içinde. Sadece medya içerikleriyle değil, aynı zamanda Bakü’deki Rus okulları, kültür merkezleri ve bazı sivil toplum kuruluşları aracılığıyla istihbarat devşirme faaliyetlerine de katıldıkları düşünülüyor. Özellikle başkentteki Nerimanov ve Yasamal bölgelerinde faaliyet gösteren medya ve kültür ofislerinin bu yapılarla doğrudan bağlantılı olduğu yönünde ciddi bulgular mevcut. Belousov’un Moskova’da, FSB bünyesindeki Stratejik Bilgi Desteği Merkezi ile doğrudan temasta olduğu da iddialar arasında.
Bu yalnızca Azerbaycan’a özgü bir vaka değil. 2023’te Moldova’da “Sputnik Moldova” yayınları, hükümeti hedef alan nefret söylemleri ve yalan haberler nedeniyle kapatıldı. Baş editör Vitali Denisov, Kremlin bağlantılı gruplarla ilişkisi nedeniyle sınır dışı edildi. 2022’de Gürcistan’da “Alt-Info” adlı Rus destekli medya kanalı, Batı yanlısı protestoları provoke etmekle suçlandı. Gürcistan meclis raporları, bu grubun “Rusya adına çalışan medya ağı” olduğunu açıkça belirtti.
2021 yılında Rusya Devlet Duması üyeleri Vyaçeslav Nikonov ve Yevgeni Fyodorov’un Kuzey Kazakistan’ın aslında “Rusya’dan bir hediye” olduğu yönündeki açıklamaları Kazak kamuoyunda büyük tepkiyle karşılandı. Kazakistan Dışişleri Bakanlığı, bu söylemlerin dostane ilişkilere zarar verdiğini belirterek resmi nota verdi. Aynı yıl Rus devlet televizyonlarında Kazakistan’ın iç siyasetine dair eleştirel ve yönlendirici yayınlar dikkat çekti. Tüm bu gelişmeler, Rusya’nın medya ve siyasi aktörler aracılığıyla Kazakistan’da da bilgi temelli nüfuz kurma çabalarının sürdüğünü ortaya koydu. Görüldüğü üzere, aynı senaryo farklı ülkelerde farklı aktörlerle sahneye konuluyor. Amaç net: Demokratik süreçleri zayıflatmak, toplumsal güveni sarsmak, bilgi kirliliğiyle siyasî alanı bulanıklaştırmak ve Moskova’nın çıkarlarına uygun bir kamuoyu inşa etmek.
Azerbaycan, bu operasyonla sadece bir medya ofisini kapatmadı; FSB’nin bölgedeki nüfuz girişimlerine karşı açık bir tavır aldı. Üstelik bunu, Rusya ile diplomatik ilişkilerin en gergin olduğu dönemde gerçekleştirdi. Son dönemde Yekaterinburg’da Azerbaycan vatandaşlarına yönelik yaşanan ölüm olayları, zaten kırılgan olan ilişkilere yeni bir boyut kazandırmıştı.
Bakü’nün verdiği mesaj açık: Bilgi güvenliği, egemenliğin ayrılmaz bir parçasıdır. Haber alma özgürlüğü, başka devletlerin istihbarat aygıtlarının faaliyetleri için kalkan haline gelemez.
Sputnik ve benzeri yapılar artık gazetecilik faaliyeti yürüten klasik medya kurumları olarak değerlendirilemez. Bunlar doğrudan veya dolaylı olarak Kremlin’in psikolojik operasyon merkezleridir. Haber başlığı, yorum köşesi ya da bir röportaj üzerinden bile hedef ülke toplumlarında bölünme yaratmak, yönlendirme yapmak, hassas dönemlerde gerilimi tırmandırmak mümkündür.
Rusya, Sovyet sonrası coğrafyada bilgi akışını denetim altına alarak nüfuz alanlarını genişletmeye çalışıyor. Bu strateji yalnızca medya araçlarıyla değil; aynı zamanda Avrasyacı düşünceyi benimseyen çevreler aracılığıyla da destekleniyor. Bu gruplar, Sputnik gibi yapıların yayın politikaları üzerinden konsolide edilerek Kremlin’in ideolojik söylemlerine angaje ediliyor. “Ortak tarih”, “ortak kültür”, “Batı karşıtlığı” gibi konularla beslenen bu ağlar, yerel siyasete nüfuz etme aracı haline geliyor.
Bu nedenle Azerbaycan’ın attığı adım sadece kendisi için değil; Gürcistan, Moldova, Kazakistan ve hatta Ermenistan gibi ülkeler için de örnek olmalıdır. Zira hibrit savaş çağında çatışmalar artık sadece cephede değil; ekranlarda, sosyal medyada ve haber akışlarında yaşanıyor. Bu cephede güçlü olmak, yalnızca tank ve top değil; medya okuryazarlığı, siber güvenlik ve kararlı bir kamu politikası gerektiriyor.