STRATEJİK ÇIKMAZ

22-11-2021

STRATEJİK ÇIKMAZ

Avrupa Birliği ülkelerinin enerji tedariğinde, bilhassa doğal gaz ithalatında Rusya’ya bağımlılık gelinen süreçte bilhassa Almanya’da %51 gibi tehlikeli bir boyut kazanmıştır. Öncelikle yaşanan jeopolitik mücadelede Soğuk Savaşı’n sonunda, Rusya kaybettiği coğrafi etki alanını tekrar geri kazanmak isterken, NATO ve AB’nin eski Varşova Paktı ülkeleri ve eski Sovyet Baltık cumhuriyetlerini 2004’te örgütlerine dahil ederek Rusya’ya meydan okumuştu.

Yeniden güçlenen Rusya ilk tepkisini Gürcistan ile olan 2008 yılındaki savaşla ortaya koymuştu. Bir liman şehri olan Poti’ye kadar ilerleyerek AB’nin Türkiye ve Rusya’yı baypas edip sözde ‘Yeni İpek Yolu’ olarak tasvir edilen Orta Asya ve Kafkasya ticaretini Romanya’nın Köstence limanına bağlamak amacıyla AB paraları ile yeniden inşa edilen Poti limanını, Rusya savaş dolayısıyla tahrip etmişti.

Aslında 2008 savaşı Rusya’nın reflekslerinin Ukrayna ve Belarus üzerindeki emellerinin kaçınılmaz olduğunu göstermeliydi. Fakat maalesef AB tarafında gereken dersler çıkarılmadı.

Türkiye AB’nin çapsız ve önyargılı politikaları ile uzaklaştırılırken, Rusya’ya var olan enerji bağımlılığı bilhassa Almanya’da Kuzey Akımı projesiyle daha vahim hale gelmiştir. Büyüyen ticaret hacmi jeopolitik kutupları yumuşatmaya yetmedi.

İlk başta Ukrayna Batı ile Doğu arasındaki rejim mücadelesinin kurbanı oldu. Rusya Batı bloğu ile yakınlaşma cüretini gösteren Ukrayna’yı cezalandırmakta acele edip bir oldu bittiye getirerek Kırım’ı 2014’te ilhak etmekle kalmadı, ayrıca Kırım’ı Kerç Boğazı üzerinden yeni inşa edilen bir köprü ile Rusya’ya fiziken de bağladı ve devamında Rus yanlısı milislere Donbas bölgesinde isyan hareketi başlattırdı. Halbuki Batı bloğu 1991’de Sovyetler Birliği’nden bir nükleer güç olarak ayrılan Ukrayna’ya nükleer silahlarını Rusya’ya bırakma karşılığında ülkeyi olası bir Rus tecavüzüne karşı koruma vaadinde bulunmamış mıydı? Bulunmuştu fakat iş başa düştüğünde Batı bloğu Rusya ile doğrudan silahlı mücadeleye girmekten imtina etti. Daha önce Ukrayna’yı NATO’ya almakta tereddüt ettikleri gibi. Ukrayna Batı bloğuna göre artık maalesef fiilen kaybedilmiştir.

Ukrayna ve Gürcistan olaylarından ders çıkarmayan AB Belarus’taki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Lukaşenko yönetimine karşı doğrudan muahelefeti desteklemekle kalmadı, aynı zamanda Lukaşenko rejimine ambargo uygulayarak, Belarus’u Putin Rusyası’nın kucağına attı. Zaten daha önceden de Belarus’u sistemli olarak Lukaşenko’nun otokratik yönetim şeklinden dolayı Avrupa’dan dışlayarak rejimin katılaşması için dolaylı olarak yardımcı olmuştu.

Gelinen durumda bu kış arefesinde Rusya AB’yi doğal gaz akımını durdurarak bir enerji krizi ile başbaşa bırakmakla tehdit edebiliyor. Belarus üzerinden gelen tranzit boru hatlarını durdurmayı ifade edebiliyor. AB Türkiye’yi dışlayageldiği süreçte doğalgazda Rusya’ya yoğun bağımlığın artık bir bedeli olacığını bir şantaj aracına dönüşebileceğini hesaba katmamıştı. Halbuki Türkiye üzerinden geçen boru hatlarından en başta Azerbaycan olmakla beraber İran, Kazakistan, Türkmenistan ve İran doğalgazına ulaşmak mümkündü.

Jeopolitik çapsızlık Breksit sonrası salgın sürecinde AB’nin hem ekonomi hem güvenlik alanında zor durumda kalacağını gösteriyor. Batı’dan umduğu desteği bulamayan Ukrayna’nın askeri ve teknoloji işbirliği alanında Türkiye’ye yanaşması gibi sınırları ciddi bir tehdit altında bulunan Polonya ve Baltık ülkelerinin de aynı yolu izlemeleri mümkündür. Bütün bu olumsuzluklara rağmen görev süresi yakında dolmakta olan Alman şansölyesi Merkel’in Lukaşenko ile AB teamüllerini bir kenara bırakıp doğrudan konuşup ortamı yumuşatması çok doğru bir adımdır.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?