ŞUBATTA TL REEL OLARAK DEĞER KAZANDI (!)

ŞUBATTA TL REEL OLARAK DEĞER KAZANDI (!)
08-03-2023

Türkiye’nin temel makroekonomik sorunların başında elbette ki kur artışları geliyor. Ebetteki bu sadece ir tanesi. Cari açık, enflasyon, bütçe açığı gibi diğer değişkenlikleri de görmezden gelmeyiz. Ülkelerde para politikasını yöneten, paranın son kaynağı olan Merkez Bankaları izlediği yâda izleyeceği para politikaları ile birlikte ülkedeki ve piyasadaki likiditeyi kontrol eder. Tabi bunun dışında birçok görevi var elbette. Belki de en önemlisi ulusal paranın değerini korumak. Eğer bu olmazsa bir süre sonra paranın değeri daha doğrusu alım gücü düşer. Peki, bilinçli olarak bu yapılabilir mi? Teknik ve uygulamalı olarak bu sorunun cevabı evet. Paranın değerinin bilinçli olarak düşürülmesine iktisatta Devalüasyon’ denir. Anacak; serbest piyasa ekonomilerinde uygulanmaz. Daha açık söylemle “Serbest Piyasa ekonomisinin” fıtratına aykırıdır devalüasyon. Hele birde cari açık ve dövize ihtiyacınız varsa. Bu daha da zor olur.

 

Geçtiğimiz günlerde bir veri açıklandı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından. Reel efektif kur. Nedir bu tabir? Reel efektif kur en basit anlatımla Reel Efektif Döviz Kuru, Türk Lirası’nın satın alma gücünde olan değişimleri daha gerçekçi olarak ortaya koyan bir verdir. Açıklamaya göre Türk Lirası Şubat ayında değerlendir. Şimdi şu soruyu sormak lazım? Madem TL değerlendi, o zaman nasıl oldu da bu seviyeye geldi, nasıl oldu da dolar karşısında diğer para birimi değer kaybederken TL değerlendi. Daha teknik bir açıdan Reel efektif kuru şöyle tanımlayabiliriz: Kurun artışı Türk Lirası’nın değer kazandığını, Türk mallarının yabancı mallar cinsinden fiyatının arttığını gösteriyor. Reel efektif kurdaki düşüş yabancı mallar cinsinden fiyatın düşüşüne işaret ediyor. TCMB tarafından yayımlanan geçici verilere göre, 2003=100 bazlı reel efektif döviz kuru endeksi, TÜFE bazında şubatta bir önceki aya kıyasla 1,66 puan artarak 58,73’e çıktı. Endeks, Ocakta 57,07 düzeyinde bulunuyordu.

Bu dönemde Yİ-ÜFE bazında reel efektif döviz kuru endeksi de 0,21 puan artışla 87,82’den 88,03’e çıktı. Türk lirasının değeri, şubatta bir önceki yılın aynı ayına göre TÜFE bazında 4,92 puan, Yİ-ÜFE bazında 12,83 puan arttı.

 

 Birde borsa tarafına bakalım. 6 Şubattaki üzücü olaydan sonra zaten pamuk ipliğine bağlı olan ekonomi ciddi anlamda etilendi. Devre kesiciler uygulandı, belli bir süre işleme kapatıldı. Sonra açılır açılmaz ilk yükselen hisseler nasıl olduysa inşaat, çimento firmalarının hisseleri oldu. Borsa ulaşabildiği en yüksek değere ve işlem hacmine ulaştı. Son 3 haftada borsadan 128 bin yatırımcı daha çıktı. Son bir aya baktığımızda bu rakamın 150 bine yaklaştığı belirtiliyor. Bu arada hemen şunu da söylemek lazım. Deprem öncesi dönem olan 3 Şubat haftasında borsadaki yatırımcı sayısı, 3 milyon 999 bin 226 seviyesindeydi. Burada bir gariplik var. Sürekli değer kazanan ve yükselen bir piyasadan yatırımcı neden çıkıp gitmek istesin ki? Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK), 24 Şubat haftalık kapanış itibarıyla nezdinde kayden saklanan menkul kıymetlerin piyasa değerini, yatırımcı ve hesap sayılarını yayımlandı. Buna göre, 24 Şubat tarihi itibarıyla Borsa İstanbul’da yatırımcı sayısı 3 milyon 870 bin 740 olarak açıklandı. Son verinin yayımlandığı 3 Şubat ile biten haftada ise, Borsa İstanbul’daki yatırımcı sayısı 3 milyon 999 bin 226 olarak gerçekleşmişti. Buna göre, 3 haftada Borsa İstanbul’da yatırımcı sayısı 128 bin 486 azaldı. 24 Şubat itibarıyla hisse senetlerinin piyasa değeri 5,58 trilyon lira olarak açıklanırken; 3 Şubat ile biten haftada bu veri 5,5 trilyon lira olmuştu. Öte yandan Hazine ve Maliye Bakanlığı, bugün düzenlediği tahvil ihalesiyle 12 milyar 259,5 milyon lira borçlanmaya gitti.

 

Bakanlık ihalede, 5 yıl (1820 gün) vadeli Türk lirası gecelik referans faiz oranına (TLREF) endeksli 3 ayda bir kupon ödemeli devlet tahvilinin ilk ihracını gerçekleştirdi. İhalede dönemsel faiz yüzde 3,56 oldu. Nominal teklifin 16 milyar 547 milyon lirayı bulduğu ihalede, nominal satış 9 milyar 898 milyon lira, net satış 8 milyar 759,5 milyon lira olarak kaydedildi. Kamudan teklifin gelmediği ihalede, piyasa yapıcılarından 5 milyar 502,3 milyon liralık teklif alındı ve bu kesime 3,5 milyar liralık satış yapıldı.

Hazine böylelikle piyasaya 12 milyar 259,5 milyon lira borçlandı.

 

Türkiye’nin bir diğer önemli sorunu elbette cari açık. Geçtiğimiz yılın sonuna doğru yavaşlamaya başlayan ihracat, şubatta depremin de etkisiyle iyice düşüşe geçti. İhracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6, 4 azalırken ithalat yüzde 10.6 arttı. İlk iki aydaki dış ticaret açığı 26 milyar doları aştı. 2023 sonunda 80 milyar dolar öngörülen dış ticaret açığının dörtte birinden fazlası iki ayda gerçekleşti. Rezervleri zaten ekside olan Merkez Bankası'nın bir yandan doların yükselişini frenlemeye çalışması diğer yandan dış ticaretten kaynaklanan açığı finanse etmesi ve dışarıdan döviz gelmemesi. Bu denklemde kaçınılmaz olan tek şey ödemeler dengesinin çökmesi. Geçen yıl ocak ayında yüzde 63 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 57,6'ya kadar geriledi. Böylece ihracatın ithalatı karşılama oranı Nisan 2013'ten bu yana en düşük düzeyine indi.

 

Orta Vadeli Program'da gerekse Merkez Bankası'nın 2023 yılı ilk enflasyon raporunda ilan edilen yıl sonu enflasyon hedefi yüzde 20 idi. Ocak ayında yüzde 6.65, Şubatta yüzde 3.15 oranında gerçekleşen aylık artışlarla yılın ilk iki ayındaki enflasyon yüzde 9.8'e ulaştı. Bu yıl için belirlediği yılsonu enflasyon hedefinin yaklaşık yarısı iki ayda gerçekleşti. Yılsonu enflasyon hedefinin tutturulabilmesi için kalan 10 ayda aylık enflasyon artışının yüzde 1 veya altında olması gerekiyor.

 

Türkiye ekonomisinin 2022 yılının son çeyreğinde yüzde 3.5, 2022'nin tamamında ise yüzde 5.6 büyüdüğünü açıkladı. Kişi başı milli gelir 10 bin 655 dolara çıktı. Bu, 2017'den bu yana son beş yılın en yüksek tutarı… Büyümeye en büyük katkı, faiz indirimi politikasına rağmen yüzde 22 büyüyen banka-finans sektörü ve enflasyon beklentilerindeki bozulma nedeniyle öne çekilen tüketim harcamalarındaki yüzde 19.7'lik büyümeden geldi. Bir diğer önemli konu elbette enflasyon. Enflasyonun bizim gibi gelişen ülkeler için zararları saymakla bitmez. En önemlilerinden biri milleti tasarruf yapmaktan caydırır. Param nasıl olsa eriyor deyip ya alışveriş yapar ya da döviz veya altın alırlar.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?