Ukrayna Savaşı’nın gölgesinde Karabağ’da Son Durum

15-04-2022

44 günlük İkinci Karabağ Savaşı’nın bitiminde Rusya’nın bastırmasıyla varılan ateşkes neticesinde Ermenistan ve Azerbaycan barış görüşmelerini ve sınırların tam belirlenmesi husunu kabul etmişlerdi. Çünkü Sovyet döneminden kalan sınırlar bir çok kere kâğıt üzerinde afâkî olarak tespit edilmiş olsalar da, devlet içi dahilî sınır sayıldığından dolayı Sovyet arazisinde sınır tespiti hususunda netliğe gerek görülmemişti.

Bir de Sovyet döneminde sürekli var olan ufak tefek sınır oynamalarını da hesaba katınca tarafların elinde çıkar hesaplarına göre farklı haritalar mevcut olabiliyordu. Bu sorun aynı zamanda bir başka yazıda ele almayı düşündüğüm Fergana Vadisi coğrafyasında da görülmektedir. Fergana Vadisi Sovyet döneminden miras kalma tabiri caizse her an patlamaya hazır pimi çekilmiş el bombası gibidir. Böyle etnik sorunlar Moskova hükümetlerini ister istemez sorunlarda taraf haline getirmekte, bölgede kontrolü sağlamakta, Moskova hükümeti aleyhine olabilecek her hangi bir siyasî, iktisadî ve askerî değişimi büyük ölçüde engellemektedir.

Rusya’nın zorlaması ile Moskova’da varılan ateşkes mutabakatına göre Ermeni işgalindeki bölgeye kendi askeri birliklerini sözde barış gücü olarak yerleştirmeyi başarmıştır. Moldova, Güney Osetya gibi bölgelerdeki Rus askeri güçleri de resmî tanıma göre barış gücüdür. Sözde barış güçleri bölgeye yerleştirkleri zamandan beri 44 günlük savaştan ciddi darbe almış olan Ermeni işgal yönetimini ihya ve tahkim etmekle meşguldür. Azerbaycan bu sözde muvakkat olan yani zamanla sınırlı ve geçici olan askeri varlığı kabullenmeye askeri ve siyasi tehditlerle zorlanmıştır.

Ermenistan’ı savaştan önce bilhassa Karabağ bölgesi dışında kalan Tovuz şehrine saldırtan yapının aslında Rus devlet aklının olma ihtimali yüksektir. Çünkü buradan Bakü-Ceyhan petrol boru hattı ile Azerbaycan doğalgazını Türkiye üzerinden batı pazarlarına taşıyan Rusya’dan bağımsız altyapı geçmekteydi. Savaşı Ermenistan Rusya’nın onayı ile başlattığı 44 günlük savaşı, çatışmaların birinci gününden itibaren İran’ın Hazar Denisi’ndeki Bender Enzeli limanı üzerinden oluşturulan ve süregelen lojistik hattından anlaşılır. Ne kadar İran hakimiyetindeki Güney Azerbaycan’daki Türkler buna zaman zaman itiraz etseler de bu lojistik destek ateşkes sürecine kadar neredeyse kesintisiz devam etmişti. Aksi halde Ermenistan savaşa ancak bir kaç gün devam edebilirdi.

Yani 44 günlük savaşın kendisi aslında bir gölge savaşıydı, Rusya burada daha sonra Ukrayna için düşündüğü müdahalenin ön hazırlığı olarak batıya giden doğalgaz dağıtımını tekeline almak istiyordu, fakat Azerbaycan ordusunun mutlak üstünlüğünden dolayı muvaffak olamadı. Yine de Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya Avrupa’ya doğalgaz kartını şantaj olarak kullanmaya çalıştı. Bundan dolayı Avrupa ve Dünya genelinde fiyatlar tavan yapmış olsalar da orta vadede doğalgaz silâhı Rusya’nın elinden alınacaktır. Bunun için tedbirler düşünülmekte ve bir kaç aya kadar bir araçözümün bulunması hayatîdir.

Daha önceden Türkiye’den geçecek olan Nabucco boru hattı AB tarafından gerek görülmemiş ve engellenmişti. Batılı ülkeler bunun stratejik bir hata olduğunu artık idrak etmekte, çevrelerinde doğalgaz tedariki için bir çok alternatifi araştırmaktalar. İlk etapta ihtiyacın bir kısmı Cezayir ve Norveç’ten, sıvılaştırılmış şekilde ise ABD ve Katar’dan etmin edilecek, uzun vadede Türkiye üzerinden geçen hatlara Doğu Akdeniz ve Azerbaycan doğalgazı verilecektir.

44 günlük savaştan sonra teklif edilen bütün bölgeye huzur ve refah getirmesini düşünülen 3+3 formatındaki görüşmeler, yani savaşan taraflar Azerbaycan ve Ermenistan’a ilâveten dört bölge ülkesi Rusya, Türkiye, Gürcistan ve İran’ın katılımı ile gerçekleştirilen görüşmeler Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ile artık kadük olmuştur. Güven artırıcı tedbir olarak düşünülen oluşum saldırgan tarafın Rusya olması nedeniyle bilhassa Rus hegemonyasından muzdarip Güney Kafkasya ülkeleri açısından huzursuzluğa sebebiyet vermektedir. Savaştan dolayı Dünya kamuoyunun tutumunu da dikkate alınca bundan böyle Putin rejiminin dahili olduğu diplomatik girişimler şüpheyle karşılanacaktır.

Savaşı başlatan Ermenistan tarafının Rus devlet aklına uyarak başlattığını hesaba katsak da, Ermenistan kendi içinde tek merkezli yapı olmadığını bilmekte fayda var. Bağımsızlığından bu yana Ermenistan’ı eski cumhurbaşkanı Serj Azati Sarkisyan’ın da dahil olduğu Karabağ Çetesi Azerbaycan ve Türkiye’ye karşı hasmane ve savaşçı tutumu ile Karabağ bölgesinin işgalini bölgedeki Rus askeri teçhizat ile sağlamışlardı. Burada gerçekleştirilen bilhassa Hocalı soykırımına fiilen iştirak ettiğini ve bunu kitabında bir kahramanlık olarak sunan Sarkisyan Ermeni ve Ruslar’ın 1923’den itibaren Müslüman Türk katili Bakü Sovyeti lideri Stepan Şaumyan adına Stepanakert dedikleri Hankendi’de doğmuştur. Sarkisyan’nın kanlı geçmişinden dolayı 2009 yılında cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Türkiye’ye daveti ve kabulü Azerbaycan tarafından tabii ki hoş karşılanmamıştı.

Bu aşırı milliyetçi, Ermenistan’ı ister istemez Rusya’nın geostratejik oyuncağı haline getiren yapı dışında daha liberal ve bilhassa hem doğu hem batı tarafında komşu oldukları Türk devlet yapıları ile bir şekilde uzlaşma ve barışma yolunu arayan başka bir yapı vardır. Daha önceleri cılız olsa da 2018’de dönemin başbakanı Sarkisyan aleyhine başlatılan protestolar neticesinde yüzde 70 oy oranı ile hareketin başını çeken Nikol Paşinyan iktidarı elde etmeyi başarmıştı. Paşinyan 90lı yıllardan itibaren muhalif gazeteci olarak önplâna çıkmış, bir çok hukuki dava atlatmış, hatta hapis cezası almış, iki sene tutuklu olarak geçirdiği dönemden 2009’daki genel af ile kurtulabilmişti.

Savaşın bitiminden sonra yapılan erken seçimde Paşinyan tekrar salt çoğunluğu kazanarak Ermenistan halkının artık 30 küsür senelik savaş ve huzursuzluğun bitme isteği olarak yorumlanabilir. Ateşkesten itibaren başlayan sınır belirleme çalışmaları ağır aksak ve kesintili olarak devam etmekte olsa da, arazi şartlarının elverişsizliği ve Rus güdümlü Karabağ çetesinin ve onların Ermenistan ordusu içindeki uzantıları sayesinde aşağı yukarı her gün ateşkes ihlâlleri yaşanmakta ve bilhassa Tovuz hattında saldırılar meydana gelmektedir. Tekrar belirtmek gerekirse Tovuz Rusya’dan bağımsız olarak batıya doğalgaz sevkıyatı demektir.

Ukrayna Savaşı’nın başlamasıyla Azerbaycan’ın Batılı ülkeler için bilhassa Türkiye’nin güvencesiyle (Şuşa Beyannamesi) artmıştır. Bundan dolayı bölgeye Rusya’nın hegemonya anlayışından bağımsız bir barışın tesis edilmesi elzemdir. AB başkanlığı Ermenistan başbakanı Nikol Paşinyan ve Azerbaycan cumhurbaşkanı İlham Aliyev’i 7 Nisan’da Brüksel’e davet ederek sürece dahil olmuştur. Burada iki taraf barış antlaşması yapılması hedefi üzerinde uzlaşmışlar ve barışın mümkün olabileceğini belirtmişledir. Paşinyan bir çok defa halkına Dağlık Karabağ’dan vazgeçme sinyalini vermiş bunun barış için gerekli olduğunu bildirmiştir.

Brüksel görüşmelerinden Rusya Ukrayna ile var olan savaşın gölgesinde ne kadar memnuniyet duyduğunu belirtse de görüşmenin hemen akabinde Ermenistan dışişleri bakanı Ararat Mirzoyan’ı Moskova’ya çağıran Rusya dışişleri bakanı Lavrov Rusya’sız meselenin çözümünün mümkün olmayacağı mesajını vermiştir. Moskova’daki ateşkes sürecinde Karabağ’a beş seneliğine geçici olarak yerleştirilen sözde Rus barış gücü bu anlayışa göre Karabağ arazisinden çıkar mı? Önümüzde Rusya’yı da mecburiyetten hesaba katan bir uzlaşma sürecine hazır olunmalıdır.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Murat
Murat 2 yıl önce
Sevgili Yusuf Kardeş, bizi bilgilendirğin için tşk ederim. Türk birliği kurulması söylentide, bu konuda düşüncelerini öğrenmek isterim. Ayrıca böyle bir birlik kurulursa, hangi ülkeler söz konusu olur? Aynı anda Avrupa birliği söz konusu. Tabiki bu söylentiler bir kaç sene de olacal şeylet değil, ama senin terçübene vererek bilgi almak isterim. Saygılar Murat.K