Uzay Eşiğinde Vizyon ve Azmin önemi

29-12-2021

 Uzay Eşiğinde Vizyon ve Azmin önemi 

İnsanlık tarihi aynı zamanda bir teknoloji tarihidir. Kesici aletlerin icadı ile başlar. Teker ile bir çığır açıp atın ehlileşmesi ile uzaklar yakın olmuştu. Bazen ulaşılması zor hedefler karşısında mesela çok geniş bir nehir veya uçurum karşısında insanların tökezlediği olurdu. O hedefler gözlerde daha da büyüyünce aşılması güç bir engel arz ederdi. Eğer o çetin hedefler ulaşılması zorunlu vizyon halini alırsa teşvik edici kamçı vazifesi görürdü. Nihayet insanlık teknoloji harikaları köprüler inşa ederek engelleri aşmış, mühendislik harikası köprüler her devirde teknolojinin geldiği noktayı gösteren ayna olmuştur. Günümüze kadar ulaşan Mimar Sinan köprüleri bu bağlamda 16ncı yüzyılın Osmanlı’nın hendese neferlerinin üstün yeteneklerini sergilemektedir.
Nitekim kadim İstanbul şehri nâmı diğer Kostantiniyye kalesi İslâm alemi için böyle ulaşılması zor fakat mutlak surette vâsıl olunması gereken bir vizyondu, makbûl bir hedefti. İslâm dünyasının 800 senelik mücadelesinin sonunda zamanının mühendislik eğitimi almış genç padişah Fatih Sultan Mehmed Hân döktürdüğü toplar, yaptırdığı Boğazkesen olarak bilinen Rumelihisarı, yaptırdığı kadırgalar ile ve en önemlisi askerlerini ve komutanlarını bu işin kesin tahakkuk edeceğine inandırdığı için önündeki zoru aşıp İstanbul’u alıp Hazreti Peygamber’in methine mazhar olmuştur. 
Fatih’in şehrin kalın sur ve tabyalarını döven Şahi isimli muhteşem topları herkes tarafından bilinir, ancak Rumeli Hisarı için dökülen küçük toplar pek bilinmez. Fatih’in mühendislik aklını kullanarak su yüzeyine yatay şekilde karadan atılıp suda seken gülleler Doğu Roma’nın son kalıntısı Bizans’a Karadeniz’den yardım getirmeye çalışan Haçlı gemilerini Boğaz’ın serin sularına gömmüştür.
Yüzyıllar sonra onun torunlarından Sultan Abdülhamid Hân’ın Çanakkale Boğazı için yaptırdığı kara ve kıyı tabyaları Çanakkale Boğazı’nı geçilmez kılmıştır.
Teknolojinin temelini bilgi oluşturur. Bunun en temel kaidesi yazının keşfi ve sayıların icadı ile sözlü bilginin yazılı metne aksettirilmesidir. Yazıyı kullanan toplumlar her zaman gelişmelerinde ivme yaşamışlar ve başka alanlarda da yeni icatlara imza atmışlardır. 751 yılında Müslüman Araplar ile işgalci Çinliler arasında bugün Kazakistan ve Kırgızistan arasında kalan Talas bölgesinde vuku bulan şiddetli savaşın galibi henüz Müslüman olmamış fakat Müslümanlar lehine taraf değiştiren Türklerin etkisiyle İslâm Orduları olmuştur. 
Bu savaşın jeopolitik etkileri üzerinde durmayacağım. Ancak bu savaşın neticesinde vakanüvislerin kaydettiği küçük bir olay yazının icadından sonra yeni bir bilgi devrimini, yeni bir bilgi çağını başlatacaktı. Esir alınan Çinli askerlerin bazıları Çin’de keşfedilmiş, ancak bir hazine gibi saklanan kâğıt yapımının sırlarını Müslüman Araplara öğretecekti. Dolayısıyle kâğıt imalâtı İslâm dünyasında kitapların ve belgelerin maliyetini düşürmüş, kâğıt bilgi kaydı için her zaman kolayca ulaşılabilecek bir meta haline gelmiştir. Bunun neticesinde büyük ve zengin kütüphaneler kurulmuş ve medreselerde Cezeri, Biruni, İbn Sina, Ali Kuşçu gibi alimler ile fen ilmi zirve yapmıştır.
Benzer bir teknoloji devrimi 15. yüzyılda yaşanmıştır. Almanya’da icad edilen matbaa kitap ve bilginin yaygınlaşması sağlanmış sanayi devrimine doğru giden aydınlanma ve bilgi çağını başlatmıştır. Bu icat İslâm dünyasına 1700lerde oldukça geç gelse de bilhassa Osmanlı topraklarına İtalya’da basılıp maliyeti düşük kitapların gelmeye başlamasıyla kendisini göstermiştir.
19uncu yüzyıldaki sanayi devrimi gelişmiş ülkeler ile henüz teknolojiye ayak uyduramamış toplumlar arasında farkın giderek uçuruma dönüşmesini sağlamıştır. Bütün iç ve dıştaki zorluklara rağmen Osmanlı Türkiyesi de dünyada ilk telgraf hattı kuran ülkelerden olmuş ve ülkenin ücra köşelerini demiryolları ile birbirine bağlamaya başlamıştı.
İstiklal Harbi’ni müteakip Vecihi Hürkuş ve Nuri Demirağ gibi mucit ve yatırımcılar yeni gelişen havacılık alanında faaliyet göstermiş yerli uçak modelleri geliştirip piyasalara arz etmiştir.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra modern Dünya Batı ve Doğu bloklarının başdöndürücü uzay yarışmasına şahit olmuştu. Uzaya yapılan ilk seferler ve kullanılan bilgisayar ve teknolojik aletler nispeten ilkel olmalarına rağmen insanlık adına çok müşkil ve hummalı bir çalışma neticesinde ABD astronotları Ay yüzüne inmeyi başarmıştı. Elbette uzay macerasının insanlığa doğrudan etkisi olmasa da zamanla gelişen bilgisayar ve iletişim teknolojileriyle kendini göstermişti.
Batılı ülkelerin Fransız gazetesi Le Monde’un 2020 Karabağ Savaşı bağlamında itiraf ettiği gibi Türkiye’nin başına bela ettikleri ayrılıkçı terör ve aynı zamanda kapalı veya açık olarak uygulanan üstün teknoloji ambargosu, Türk milletinin azmini, geliştirmeci ve mühendislik ruhunu tetiklemişti. İlk önce oyuncak maket görünümlü dronlar ile yola çıkılan teknoloji serüveni silahlı insansız hava araçları ve sürü dronları ile Türkiye’nin haklı olan terörle mücadelesinde, ayrıca Suriye, Libya ve Azerbaycan gibi gönül coğrafyasında geldikleri üstün noktayı gösterdi, Dünya kamuoyunun önüne serdi. Bütün bunlar gösteriyor ki hedeflere bakış zorlu engelleri aşma vizyonu haline gelince olaya odaklanan mühendisler ve geliştirmeciler imkânsızı mümkün hale getirebiliyor.
Geldiğimiz noktada açıklanan uzay hedefi çıtayı daha da yükselterek hedefleri daha ileriye taşımakta, mühendislik ve geliştirmeye gönül vermiş gençlerimize yeni bir mefkûre teşkil etmektedir. Çünkü uzay artık bir lüks olmaktan çıkmış günümüzün şartlarında bir evrensel temel ihtiyaç halini almıştır. 
Örneğin ABD’nin 1960lı yıllardan itibaren başlangıçta askeri amaçla geliştirdiği küresel konumlama sistemi GPS askeri ve sivil alanda navigasyon, güdümlü araçlar ve konumlama uygulamaları için olmazsa olmazdır. Olası bir çıkar çatışması halinde, tekele sahip olan güçler bu sistemden istifade edilmesini engellerse o anlı şanlı SİHAlar, füzeler ve araçlar çalışmaz hale gelebilir. Bu temel ihtiyaç için maalesef Rus, Çin veya Avrupa’nın Galileo sistemleri ciddi bir alternatif teşkil edemez. Onun için bir an önce asgari 6 uydu destekli bölgesel konumlama sistemi kurulacaktır. Uzay yer istasyonu sayesinde kendi uydularımız ve dahi dost ülkelerinkiler kendi füze rampalarından uzaya yerleştirilecektir. Ayrıca uydu üretimi ve yerleştirmesi en yakın zamanda ciddi bir sektör haline gelecektir. 
Uzun vadede ABD, Rusya ve diğer güçlerin uzaydaki silahlanma yarışı dikkatle takip edilmeli, buna ilaveten uzayda ticari çalışmaların teknolojik olarak önü açılmalı. Ticari faaliyetler arasında Ay’ın madenciliğe ve sanayiye kazandırılması hatta madencilik için bazı küçük gökcisimlerinin adı bile geçmektedir. Buralar uluslararası hukukun henüz tanımladığı alanlar olmamasına rağmen söz sahibi olmak için orada var olmak şarttır.
Milletimiz yaşadığı şartlarda ve coğrafyada tarihte her zaman teknoloji ile iç içe olmuş, mühendislerimiz, ustalarımız her zaman hünerlerini göstermiştir. Artık açıklanan uzay programı da tarihteki yerini alacaktır. Umarım teknoparklarda ve muhtelif girişimcilik programlarında kendini gösterir ve gönül coğrafyasındaki bilim merkezleri ile ortaklaşa güzel ve faydalı çalışmalara imza atılır. Bundan böyle yeni uzay vizyonu gençlerimize mühendislik, yazılım ve geliştirme alanlarında çığır açacak. Maharetli bilim ve geliştirmeci insanlarımızın çıkaracağı yeni icatları merakla beklemekteyim. 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?