Zafer Yürüyüşü

29-08-2022

9 Eylül 1922 sabahında işgal altındaki İzmir’e ilk ulaşan birliklerin başında 1. Süvari Tümeni komutanı Mürsel Paşa bulunuyordu. İşgalci Yunan askerlerinin Dumlupınar’da başlayan büyük hezimeti ve kaçışı neticesinde terk ettiği Anadolu topraklarından çıkarmak için ön saflarda gelen birlikler o kutlu günün sabahında şehre girmeye başlamış Mürsel Paşa ve emrindeki Yüzbaşı Şerafeddin İzmir’deki Hükümet konağına Türk bayrağını asmıştı. Mürsel Paşa İngilizler tarafından Malta sürgününden 3 Aralık 1921’de serbest kalıp Anadolu’ya döner dönmez yeniden orduya dahil olmuş, daha sonra Bakü soyadını almıştır.

Daha bundan dört sene evvel 1918’in Mayıs ayında beş tümenden oluşan Kafkas İslâm Ordusu teşkil edilmiş. Tümenlerin üç tanesi Anadolu askerleri birer tanesi ise Azerbaycanlı ve Dağıstanlı gönüllülerden oluşmaktaydı. Bu ordunun amacı Rus işgali altındaki Kafkasya’da kalan vatan topraklarını kurtarmaktı. Bilhassa Bakü’nun kurtuluşu mühimdi. Rusya’da çarlığın dağılmasıyla birlikte burada Ermeni asıllı Stepan Şaumyan öncülüğünde geçici Bakü Sovyeti olarak adlandırılan idare kurulmuştu. Bu idare bölgede Müslüman Türkleri toplu katliamlarla sindirmeye çalışmaktaydı. Mart 1918’de Bakü’de 14 bin Müslüman Türk’ün katlinden mesul idi. Stepan Şaumyan fetihten önce Türkmenistan’a bir gemiyle kaçmayı başaracak fakat orada komünizm karşıtı bir Rus general tarafından kurşuna dizilecekti. İşte bu Stepan Şaumyan’ın adı daha sonra Sovyet Rıusyası’nın işgaline uğrayan Azerbaycan’daki Hankendi şehrine Stepanakert olarak verilecekti.

Enver Paşa’nın küçük kardeşi Nuri Paşa Azerbaycan tarafının yoğun isteği üzerine fahrî paşalık verilerek bu harekâta kumandan tayin edildi. Onun amcası Kut’ül-Amâre kahramanı Halil Paşa da sefere dahil oldu. Ordu Gence şehrinden Bakü’ye hareket ettiğinde, Ali İhsan Paşa’ya bağlı 6. Ordu’nun 14. kolordusu Güney Azerbaycan’daki Rus ve İngiliz işgal birlikleri ile Tebriz, Erdebil, Maku ve Urmiye’de mücadele ediyordu. 

İki ay süren kuşatma neticesinde 15 Eylül 1918 sabahı Mürsel Bey (Bakü) komutasındaki Azerbaycanlı gönüllülerden oluşan 5. Tümen’e bağlı birlikler Bakü’ye girmeye başlamış ve Türk bayrağı ilk defa şehirde göndere çekilmişti. Kafkas Islam Ordusu Gence’den Bakü’ye varana kadar Göyçay, Salyan ve Şamahı gibi mevkilerde nice savaş ve çatışmaları kazanmış, Azerbaycan topraklarının ücra köşelerine Türk şehit mezarları serpilmişti.

Daha sonra Dağıstan’da bugünkü Buynaks o zaman ki adıyla Timurhan-Şura şehrinde Mayıs 1918’de kurulan Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’ni korumak ve güçlendirmek için İstanbul’dan Yusuf İzzet Paşa görevlendirildi. 2 Ekim’de Bakü’ye intikal eden Yusuf İzzet Paşa bir kısım birlikler ile Dağıstanlı Türk ve diğer Müslüman unsurlardan oluşan 4. Tümen ile kuzeye yönelerek Ekim ayının başında Dağıstan sınırını geçmiş 7 Ekim 1918’de kadim Türk şehri Derbent’i kurtarmıştı. Bu şekilde Mahaçkale yakınlarına kadar gelmişti. 

Fakat yıllar süren savaş ve Suriye ile Irak cephesinde yaşanan hezimet Osmanlı Türkiyesi’ni İngilizler ile mütareke pazarlıklarına itmişti. Türkiye’nin büyük savaşa dahlinin sorumluları Cemal, Talat ve Enver Paşa üçlüsü istifa etmiş, Ahmet İzzet Paşa önderliğinde kurulan hükümet mütarekeden başka çare görmemekteydi. 

Bakü ve Dağıstan cephelerinde zaferden zafere koşan Nuri ve Yusuf İzzet Paşa’ların telgraflarına rağmen İngiliz heyetinin blöfleri İngilizler açısından meyve vermiş, Osmanlı hükümeti ağır mütareke şartlarını kabullenmek zorunda kalmıştı. Halbuki daha sonraki yıllarda açılacak olan İngiliz arşivinden İngiliz kamuoyunun da Türk toplumu gibi savaşın ağır şartlarından muzdarip oduğu ve savaşın bir an önce bitmesini istediği ve İngiliz heyetinin aslında Boğazlar’dan geçiş şartıyla daha hafif olan ateşkes şartlarına razı olacağı anlaşılmaktaydı. Çünkü bu şekilde Romanya’ya çıkarma yapılarak savaş durdurulmuş olacaktı.

Sadrazam Ahmet İzzet Paşa ilk iş olarak Osmanlı istihbarat teşkilatı Teşkilât-ı Mahsusa’ya ait gizli belgeleri imha etmek oldu. Çünkü bu arşiv bilhassa İngilizler’in ilgi alanında idi. Teşkilât bütün İngiliz ve Fransız sömürgelerinde örgütlenmiş, bilhassa Afganistan ve Birleşik Hindistan’daki Türk hafiyeleri sömürgecilerin hedefindeydi.

30 Ekim tarihli mütareke haberleri Kafkas İslâm Ordusu’na ulaştığında askerler Mahaçkale yakınında Tarki Dağı’nın eteklerinde beklemede idi. Ordu mütarekeye rağmen 8 Kasım’da harekete geçerek adı geçen dağın eteklerinde şiddetli çatışmalar neticesinde mütarekeye rağmen 192 şehit vererek Mahaçkale’nin fethini 10 Kasım’da tamamlamış, Dağıstan Azerbaycan’daki gibi Türkiye dostu bir hükümete emanet edilmişti.

Ancak mütareke şartları hâlâ geçerliydi. Asker ve subaylara Azerbaycan ve Dağıstan’da kalıp buradaki yönetimlerin korunması için çalışmalarına müsaade verilecekti, fakat asker ve subayların çoğu memleketlerine geri dönme taraftarı idi. Mütareke Anadolu vatan topraklarının geleceğini ipotek altına almıştı çünkü. Asker ve subaylar mütareke şartlarına göre silâh ve teçhizatını bırakıp zahmet ve çileler çekerek Trabzon’a kadar geri çekilmiş, Kars, Ahıska, Batum ve Nahçıvan’da geçici hükümetler oluşturulmuştu. Bu geçici hükümetler İngiliz baskısıyla dağılsalar da Ermeni işgalcilerinin taşkınlıkları halkı mücadeleye itmiş, sonradan Kâzım Karabekir Paşa komutasında yeniden toparlanan 15. kolordu sayesinde kurutuluşa zemin hazırlamıştı.

Kafkas İslâm Ordusu’nun Türkiye’den hareket eden üç tümeni bu bölgede bulunan Kâzım Karabekir Paşa komutasındaki 15. kolorduya dahil olmuş, 1920’de başlayan Kars, Ardahan, Iğdır ve Nahçıvan harekâtlarına katılmış, şu an Ermenistan’da bulunan Gümrü şehrine kadar gelinmiş ve burada 3 Aralık 1920’de Gümrü Antlaşması ile Doğu Harekâtı durmuştu. 

Ancak güçlenen Sovyet Rusyası Güney Kafkasya’yı bırakma niyetinde değildi. Yeniden yapılanan ve güçlenen Türk ordusu adı geçen bölgeleri kurtarırken Azerbaycan, Ermenistan ve Batum dahil olmak üzere Gürcistan Sovyet işgali ile tanışmak zorunda kalmıştı. 13 Kasım 1921’de Rusya ile yapılan Kars şehrinde yapılan antlaşmaya göre Ankara hükümeti Gümrü, Ahıska ve Batum’dan vazgeçmek zorunda kalmış, Nahçıvan ise Sovyet güdümüne girmiş olan Azerbaycan’a şartlı olarak bırakılmıştı.

Nuri Paşa İngilizler tarafından tutuklanarak Batum hapishanesine gönderilince bir grup vatansever tarafından kurtarılmış, Karabağ bölgesinde Azerbaycanlı gönüllüler tarafından müteşekkil milis kuvvetleri ile bölgedeki Ermeni çetelerine ve Bolşeviklere karşı savaşmış fakat muvaffak olamayınca Kâzım Karabekir Paşa’nın emrinde aslî rütbesi yarbay olarak Doğu Harekâtı’na katılmıştır. Burada bilhassa silâh ve mühimmat üretim ve tadilâtı ile orduya çok değerli katkıda bulunmuştu.

Dağıstan fatihi Yusuf İzzet Paşa ise Kurutuluş Savaşı’nın ilk dönem milis savaşlarına katılarak Yunan işgalci kuvvetlerine Bergama Baskını gibi baskınlar yaparak İstiklâl Harbi’nin fitilini ateşleyen harekete dahil olmuştu. Bu baskınlarda düşman birliklerine mühim zayiat verdirmiş ve bu şekilde düzenli ordununun teşekkülü için zaman kazandırmıştı. Büyük Taarruz öncesinde kalp krizi ile vefat etmiştir.

26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz’un arefesinde rahatlayan Doğu Cephesi’nden Kafkas İslâm Ordusu bakiyesi üç tümenden iki tanesi Batı cephesine kaydırılmış, Büyük Taarruz ile birlikte başlayan süpürme harekâtına katılarak, vatanın kurtuluşuna giden zafer yürüyüşüne katılmıştır.

Kafkas İslâm Ordusu hatırasına bestelenen marş:

Kafkasya dağlarında çiçekler açar

Altın güneş orda, sırmalar saçar

Bozulmuş düşmanlar hep yel gibi kaçar

Kader böyle imiş ey garip ana

Kanım helâl olsun güzel vatana

Kafkasya dağlarında oturdum kaldım

Şehit olanları deftere yazdım

Öksüz yavruları ben bağrıma bastım

Kader böyle imiş ey garip ana

Kanım helâl olsun güzel vatana

Türk oğluyum ben ölmek isterim

Toprak diken olsa yatağım yerim

Allah'ından utansın dönenler geri

Kader böyle imiş ey garip ana

Canım feda olsun güzel vatana

Kafkasya dağlarına bomba koydular

Türk'ün sancağını öne koydular

Şanlı zaferlerle düşman boğdular

Kader böyle imiş ey garip ana

Canım feda olsun güzel vatana

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?