Biraz Farklı, Çokça Güzel

Biraz Farklı, Çokça Güzel
07-12-2025

Özel Gereksinimli Bir Çocukla Yaşayan Ailelere…. Her Adım Bir Mucize

 

Bir bebeği beklemek… Belki de insanın yüreğine düşen en tatlı heyecandır. Anne babalar aylar boyunca minicik bir gönül için hazırlık yapar; hayaller kurar, isimler düşünür, gülüşünün nasıl olacağını merak eder. Bir bebeğin gelişi, evin tam ortasına, kalbine atılan bir mühür ve yuvayı aydınlatan ışık gibidir.

Ama bazen, o ışığın rengi beklediğimizden farklıdır. Doktorun dudaklarından dökülen birkaç kelime, uzun süredir kurulan hayalleri bir anda sessizliğe gömebilir. O an, anne babanın yüreğinde tarif edilmesi güç bir sızı belirir; kaygı, endişe, belirsizlik… Hepsi birbirine karışır. Ve insan şunu fark eder: Hiçbir hazırlık, hayatın bu sürprizine karşı tamamen hazırlayamaz bizi.

Yine de bilmek gerekir ki tüm bu duygular, anne baba olmanın en insanî parçalarıdır. Çünkü her anne baba, içten içe “her şey yolunda olsun” diye diler. Sağlıklı olsun da cinsiyeti hiç önemli değildir. Bu dileğin sarsılması doğal olarak korku getirir. Fakat zamanla, sevginin tüm korkulardan daha güçlü olduğunu öğrenir insan. “Mükemmel çocuk” diye bir şeyin olmadığını; asıl mükemmelliğin, çocuğunun avuçlarına dokunduğunda hissettiği o koşulsuz sevgide saklı olduğunu anlar.

Bu süreçte aileyi en çok etkileyen faktörlerden biri de çevrenin bakış açısıdır. Bazen iyi niyetle söylenen ama yanlış yere dokunan sözler, bazen de tam tersi; sessizlik, çekinme, uzak durma… Bunların hepsi anne babanın yükünü daha da ağırlaştırabilir. Oysa ailenin en çok ihtiyaç duyduğu şey, “Yanınızdayız” diyen sıcak bir ses, omuza bırakılan yumuşak bir eldir. İşte bu yüzden, doğru bilgiyle desteklenmek, aile eğitimleriyle güçlenmek çok kıymetlidir. Çünkü bu yol, hem zor, hem öğreticidir ve kimse bu yolda yalnız kalmamalıdır.

Ve bir de kardeşler vardır… Özel gereksinimli çocukların abileri, ablaları… Küçük yürekleriyle büyük duyguları aynı anda taşıyan, çoğu zaman fark edilmeden büyüyen sessiz kahramanlar. Onlar da bazen kıskanır, bazen utanır, bazen korkar. Bazen de anne babalarının gözlerindeki yorgunluğu görür ve içten içe kendilerince çözümler üretmeye çalışırlar. Hatta bazen abi abla olmadan, anne baba rolünü üstlenmek zorunda kalırlar. Ama aynı kardeşler, özel gereksinimli bir çocuğun yanında büyüdükçe hayatı çok başka bir yerden okumayı öğrenirler. Empati, sabır, şefkat… Bu mükemmel öğretiler, sanki yaşlarından biraz büyük bir bilgelikle yerleşir içlerine. Farklı olmanın bir eksiklik değil, bir renk olduğunu anlarlar. Kardeşlerine duydukları sevgi büyüdükçe, kendi dünyaları da derinleşir.

Burada en değerli adım, anne babanın tutumu, dolayısıyla bu duyguları görmesi, her çocuğun yüreğini duymasıdır. Bir çocuğun yalnızlığını fark etmek, korkularını saklayışını anlayabilmek… Bir evde özel gereksinimli bir birey varsa, aile bireylerinin tüm ilgisi, enerjisi onun üzerine boca edilir. Oysa orada sessizce sevilmeyi bekleyen bir kalp daha vardır, çoğu zaman varlığı unutulan bir melek. Bazen onunla sadece beş dakika baş başa kalmak bile, “Ben de önemliyim” duygusunu yeniden yeşertir. Ve aile içindeki bağlar, işte bu küçük ama çok kıymetli anlarla güçlenir.

Özel gereksinimli bir çocuğa sahip olmak; bazen yorar, bazen öğretir, bazen de insanın yüreğini hiç beklemediği kadar güzelleştirir. Zaman, bu zorluğun içinde saklı mucizeleri bir bir gösterir: İlk bakış, ilk kelime, ilk adım, ilk gülüş… Belki biraz daha geç gelir, ama geldiğinde insanın kalbine çok daha derinden dokunur.

Hayaller değişir, yollar değişir… Ama değişmeyen bir şey vardır: Bir aile, kalbinin en derin yerinden sevdiği sürece, her çocuk ışığını bulur. Küçük dünyamızda rüzgarlar bazen sert esebilir, ama sevgiyle sarıp sarmalanarak büyüyen bir çocuk ve sevgiyle omuz omuza duran bir aile, her rüzgârı yumuşatır.

Her çocuk kendi ışığıyla, kendi mucizesiyle gelir bu hayata. Önemli olan, o ışığın parlayabileceği sevgi dolu bir alan yaratabilmek ve mucizelerine tanık olabilecek farkındalığa sahip olabilmektir. Bu ev, sevginin de, sabrın da, umudun da en gerçek anlamını taşır.

Ve sonunda insan şunu anlar: Her adım, her gözyaşı, her gülümseme, bir ailenin birbirine açtığı kocaman bir yoldur. Bu yolda hiçbir duygu fazlalık, hiçbir zorluk eksiklik değildir; hepsi, aynı hikâyenin birbirini tamamlayan parçalarıdır. Bir çocuğun avuçlarında filizlenen umut, anne babanın kalbinde çoğalarak büyür; kardeşlerin sessiz sevgisiyle güçlenir. Ve tüm aile, birbirine tutunarak öğrendiği bu derin yolculuğun sonunda fark eder ki, gerçek mucize; içinde bulunduğu gemi değil, o gemi içerisinde bulunan mürettebatın el ele vermesi ve onunla birlikte yeniden doğan sevginin ta kendisidir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?