Ağladım ve Yandım

Hümeyra Yıldırım YALÇIN

2 yıl önce

Hiç kimse bilmiyor, yalnız şu ağaç biliyor olan biteni. Gittikçe küçüldün sen ufukta, gittikçe büyüdün içimde. Feri sönmüş, buz kesmiş gözlerin ‘elveda’yı dilinden çok önce deyivermişti. Şu ağaç biliyor içime düşen ateşi.

 

Aklıma düştü gözlerinboynumu büktüm ağladımelveda dediğin yerinyanına çöktüm ağladım

 

Seni sensiz yaşamak kaldı bana. Gören tek sanırdı da; ben seninleydim hep oturduğum masada, okuduğum kitapta ve şiirler boyunca.

 

Oturduk sanki göz gözehayalinle ben diz dizeiki çay söyledim bizebir tütün yaktım ağladım

 

Belki… Belli ki yokluğunda daha çok vardın. Daha çok geçtin gözümden, gönlümden. Kalbime bir kesik attı gidişin; her sızlayışta sen vardın, sen çoğaldın.

 

Ateştin bardaktın çaydınolmazdın bunca, olsaydınyalnızdım ve yanımdaydınsanma ki tektim ağladım

 

Elli dirhem fazla geldiği yerdeyim ayrılığın. Dertliyim ama şikâyetçi değil. Senden oldu demem, diyemem. Bebeklerin gülüşünde, karıncanın yürüyüşünde, esen seher yelinde bulmuşsam seni, neden şikâyet edeyim ki…

 

Cihanda sensizlik kadarne bir dert ne de çile varsensizlikte sen vardın yarben bende yoktum ağladım

 

Gökten yağmur yağdı gözümdekine eş. Kuşlar dallarda, tellerde yalnız kaldı. Özlem de ne ufak bir kelimeymiş. İçimdekilerin birini bile sığdıramadı içine.

 

Anılar gezdi kanımdaseni aradım yanımdatespih gibi her anımdahasreti çektim ağladım

 

Yaprağını kaybeden ağaç mı anlar beni? Dalından koparılan bir çiçek mi? Sanki bir parçam gitti. Geriye kalanların da kalmadı günü güneşi.

 

Her seven boyun eğmişayrılık ne yaman şeymişgözden yaş dökmek neymişgözümü döktüm ağladım

 

Bir gurbet birikti ki içimde, sılası yok senden başka. Sen diye esti rüzgâr, gelmedin. Sen diye uçtu kuşlar, görmedin. Sen diye çiçeklendi kuru dallar, dönmedin…

 

İçim garip gönlüm dardagözlerim karşı duvardaben her akşam aynalardayüzüne baktım ağladım

 

Vardı, yok oldu. Tozlu yollarda ki ayak izleri bile silindi. Ne kaldı geriye? Hiç… Hiçten öncesi de yok hiçten ötesi de. Elimde kalan yoklukla mı avunayım? Benim gibi var mıdır böyle divane? Aşık-ı sadık benim sanki, Mecnun'un adı dolanmış bir kere dillere. Leyla ne bilsin bunca sevildiğini? Gitmek ona düştü; kalmak bana, sanmak bana, yanmak bana…

 

O esrarlı yangına bu can nasıl dayandı?Sahile vurdu kalbim, su yandı, kum da yandı.

Böylesi bir yangını görmedi nemrut bile.Kaktüsün gölgesinde nazlı âhım da yandı.

 

Yandıkça kül oldu varlığım. Bir zaman geçti üstünden; yıl mı desem, ay mı desem, an mı? Küllerinden yeniden doğdu sonra kalbim. Kalbim ki yıllarca boşa gezdirmişim.  Anladım kül olmalıymış, kul olmak için. Tüketmeliymişim içimdekileri, kalmayıncaya kadar hiçbir şey…

 

Sırrına erince hiçinben sen oldum bitti niçinyanağına değmek içingözümden aktım ağladım

 

Bu sefer başka türlü ağladım, başka türlü yandım. 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI