Bir çocuğu büyütmek ve eğitmek için bir köy gerektiğini dile getiriyor bir afrika atasözü…Bu söz bir çocuğun şahsiyet kazanmasında aslında ortak sorumluluğu ifade etmektedir. Çocuğun yanlışını sadece anne baba değil, mahalleli, akraba, öğretmen de görüp ve düzeltmeye çalışmalıdır. Bu şekilde çocuk, bireysel isteklerinin ötesinde toplumun değerlerini öğrenme imkanı bulunur. Günümüzde ise bu köyün, mahallenin ve hatta yakın akrabaların bile sesi kısılmış durumda.
Kıyafet, oturuş, konuşma, uslüp, alışkanlık ve davranışlarda bunun izlerini açıkça görmek mümkün. Daha yaşı küçükken abartılı makyaj yapan, yetişkin gibi giyinen çocuklar artık kimseyi şaşırtmıyor. Bu konuda fikrini söyleyen, uyaran insanlar ise ebeveynin öfkesiyle karşılanıyor. Aynı şekilde bir gencin elinde sigara görmek, eskiden ayıp ve utanılacak bir durumken, şimdi sıradan bir manzara haline geldi. Çocuk, ne toplumdan ne ailesinden sınır görmediği için bunu neredeyse bir gurur meselesi gibi taşıyor.
Sosyal medya da bu sessizliğin en derin yaşandığı alanlardan biri. Çocuklar saatlerini ekran başında, kim oldukları belirsiz kişilerle geçiriyor. Dahası, anne- babanın veya aile fertlerinin sosyal medyada onları takip etmesi bile gençleri rahatsız ediyor. Ne yazık ki “gençtir, öyle düşünmesi normal hatta artık gençler istemiyor“ gibi cümlelerle bu tavrı masumlaştırmak ise sadece büyük bir gaflettir. Çünkü bu söylem, yanlışın adını koymaktan kaçınmaktır. Bir gencin, kendi ailesinden gizleyecek kadar mahremiyet talep etmesi özgürlük değil, başıboşluktur. Anne babasından saklayan, öğretmeninden gizleyen, komşusunun sesini duymak istemeyen çocuk, zamanla kimseye hesap vermemeyi hayatın doğal kuralı sanacaktır. Dünyaya açık olan paylaşımları ve arkadaşlarının kimler olduğuyla ilgili yakınları tarafından takip edilmesinden rahatsız olan gençlere destek maalesef aklı selim düşünemeyen ebeveynlerden gelmekte ve „günümüzün gençleri böyle, ne yapalım“ söylemi ve yaklaşımıyla onlara alan açıyorlar. Aslında kendi acziyetlerinin de farkında deǧiller…
Zira tam da burada asıl yanılgı başlıyor: Çocukların yanlışlarını “gençtir, çocuktur” diyerek görmezden gelmek, onları aslında daha büyük yanlışların eşiğine itmek demektir. Sosyal medyada gizlilik talebi “ergenlikte olur” diye meşrulaştırılırsa, daha ciddi saklama alışkanlıklarının temeli atılır.
Çocuk yetiştirmek sadece sevmek değil, aynı zamanda sınır koyabilmektir. Sınır görmeden büyüyen çocuk, kendisini merkeze koyar ve çevresini hiçe sayar. Oysa hayatta kalıcı değerler, yalnızca “istediğini yapabilme” özgürlüğüyle değil, başkalarının hakkına ve toplumun düzenine saygıyla öğrenilir.
Bugün birçok aile çocuklarının üzülmemesi için her şeye göz yumuyor. Oysa küçük yaşta duyulacak uyarı, ileride çok daha büyük hataların önüne geçebilecektir…Ebeveynin gerçek sevgisi çocuğun hatasını masumlaştırmak değil, ona yanlışını gösterebilmek noktasında olmalıdır. Bir anne- babanın ve yakın aile fertlerin veya dostalarının çocukların/gençlerin sosyal medyada hesaplarını takip etmesi, gencin özel hayatına müdahale değil, ona yol gösterme, yanlış adımlardan koruma çabası olarak görülmelidir.Bunu “karışma” olarak ve kendini kısıtlanmış olarak gören gencin isteği özgürlük değil, kör bir inatlaşmadır.
Eğer köyün sesleri tekrar yükselemezse, çocuklar sadece bireysel hevesleriyle büyüyecek ve toplumun ortak değerleri yavaş yavaş yok olacaktır ve onları da yavaş yavaş yanlışların içinde kaybedeceǧiz…
