
“Eskişehir’deyseniz uğramak istiyoruz,” dedi Hasan Bey telefonda.
Şehirde başka işleri olup olmadığını sordum, yokmuş. “O zaman ben sizin geçtiğiniz güzergâh yakınlarına, Çevre Yolu’na geleyim,” dedim. Boşu boşuna bir-iki saat kaybedeceklerdi.
Yola koyulmuştum ki, radyoda bir türkü başladı:
“Bu dağlarda bağ olmaz,
Kara üzüm ağ olmaz…”
Türküyle birlikte içimde tatlı bir sızı, memleket havası esti.
Biraz sonra buluştuk Hasan Bey ve eşiyle.
Hasan Bey, Bayburt Üniversitesi’nde görevli; şair, edebiyat araştırmacısı. 3 Mart 1960’ta Çorum’un Dodurga ilçesine bağlı Dikenli Köyü’nde doğmuş.
Merak edip sordum: “Yazdığınız kitapların sayısını biliyor musunuz?”
“Biliyorum,” dedi tebessümle. “Altmış beş.”
Yunus’un İzinde Bir Sohbet
Eskişehir olunca, söz elbette Yunus Emre’ye geldi. Hasan Bey, Yunus Emre üzerine yazdığı kitabına yeni ilaveler yaptığını söyledi. Tam o sırada yanımızdaki çimlerde bir Yunus dörtlüğü gözüme ilişti, gösterdim:
“Elif okuduk ötürü,
Bazar eyledik götürü,
Yaradılanı hoş gördük,
Yaradan’dan ötürü.”
Sohbet derinleşti… Seyit Nesimi’den, Abdulkadir Geylani’den, Ahlat’tan, gönül ehli zatlardan, şiirden konuştuk.
Hasan Bey anlattı, ben dinledim.
Şeyh Bedrettin’in Varidat’ını “gelir” olarak anlayanlarla, “vird” kökünden gelen manayı bilenlerin nasıl ayrıldığını öyle güzel anlattı ki, kelimeler içime işledi.
Eşi Bedriye Hanım da yazar. Hikâye kitapları var. Aynı zamanda eşinin kitaplarının tashihini yapıyor.
“Yayımlanmadan önce en az üç defa ben okurum,” dedi gülerek.
Hasan Bey ve eşi, tam bir uyum içinde.
Yol Nereye Götürürse…
İstanbul’dan çıkmışlar, hedef Bayburt.
“Nereye gideceksiniz şimdi?” diye sordum.
“Yol nereye götürürse oraya,” dedi Hasan Bey.
Genellikle karavanla yolculuk ederlermiş, istedikleri yerde kalırlarmış.
Bir defasında sahilde kumların üzerine bir yaygı sermiş, başının altına taş koyup uyumuş.
Hafta başına kadar geze geze yol alacaklarmış.
“Belki gece Akşehir’de kalırız,” dediler.
Evden çıkar, nereye gideceklerini bilmeden yola devam ederlermiş.
Bir gece, Yunus’un bir beytine takılmış Hasan Bey’in aklı.
“Bütün gece düşündüm, çözemedim,” dedi.
Sabah eşiyle birlikte Trabzon’a doğru yola çıkmışlar, beyiti konuşa konuşa…
Rize’ye döndüklerinde bir sonuca varmışlar.
Bir başka sefer, Rize’den çıkıp nereye gideceklerini bilmeden Çoruh boyunca ilerlemişler. Yol Bayburt’a çıkmış; o gidiş, gidiş olmuş…
Kelimelerin Efkârı
Elli bin civarında kitabı varmış Hasan Bey’in.
Bir arkadaşımın aklıma geldi; o da evine kitapları birer birer götürürdü, eşine fark ettirmemek için…
Hasan Bey, Çağdaş Türk Şiirinde Kozmik Âlem adlı kitabını hediye etti.
Kitabın ithafı şöyleydi:
“İş bu kitap halden anlamayan ‘ademoğlu’ etiketli hiçbir mahluka ithaf edilmemiştir.
Yalnızca sabahları yalnızlık kapımı çalan bâd-ı sabaya,
Benim gibi başını taştan taşa vurarak gezen âvare suya,
Beni ateş denizlerinden geçiren mumdan kayıklara
Ve benim sadık yârim kara toprağa ithaf edilmiştir.”
Bir Eskişehir Türküsüyle Başlayan Hatıra
Dün kandildi. Hasan Bey’leri yolcu ettikten sonra köye gitmeye karar verdim; annemle babamın mezarını ziyaret etmek istedim.
Yolda bir başka Eskişehir türküsü çaldı:
“Yere düştü alamadım fesimi,
Çok ünledim yâr duymadı sesimi…”
Eskiden ne zaman Eskişehir dışına çıksam, anneme söylerdim.
Gideceğim yere vardığımda nereden haberi olurdu bilmem ama hep telefon ederdi:
“Vardın mı oğlum? Ben hep okudum,” derdi.
Türkünün üçüncü mısraı geldi ardından:
“Anam yok ki kimler tutsun yasımı…”
Babam 2004’te vefat etmişti. Adı Bayram’dı.
Bir bayram öncesi şöyle yazmıştım:
İşte geldim yanına,
Baba seni özledim.
Ellerini ver bana,
Baba seni özledim.
Sevgi veren bağımdın,
Yaslandığım dağımdın,
Derdime ortağımdın,
Baba seni özledim.
Hem varda, hem yoktasın,
Gidilen duraktasın,
Bir nefes uzaktasın,
Baba seni özledim.
Efkâr çöker akşama,
Gece boyanır gama,
Annem yanımda ama,
Baba seni özledim.
“Bu dünya böyle” deme,
Sancı girer gövdeme,
Bayramsız bayram neme?
Baba seni özledim.
Tanrım, bana yardım et,
Her şeyin rahmet rahmet,
Babam Sana emanet,
Ben babamı özledim…
Baba seni özledim…
Her özlemenin sonu kavuşmak mı acaba?
Yoksa kavuşmak, sadece vefat edenlere mi mahsus?..