
Hazar’ın Rüzgârı, Gençosmanoğlu’nun Sedası**
Elazığ’ın adını duyduğumda içimde bir yer titrer. Çünkü bilirim ki o toprakların türküsü başkadır, insanı başkadır, şiiri bambaşkadır. Hele bir de söz konusu Hazar Şiir Akşamları ise…
Ve o akşamların birinde Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu anılıyorsa, işte o zaman gönlümde ayrı bir perde açılır.
1929’un Ağın’ında doğan bu büyük ozan, memleketini sadece sevmemiş; onu dizeleriyle ebediyete nakşetmiştir. Ağın için yazdığı mısraları okurken insanın içine mis gibi dağ kokusu dolar:
“Beyaz tepelerin orta yerinde / Ak gerdan üstünde zümrüte benzer…”
Gençosmanoğlu, Ağın’ın suyunu ninni söyleten değirmenleriyle, çakır göz misali bademiyle anlatırken aslında sadece bir beldeyi değil, bir ruhu, bir hafızayı ve kaybolmaya yüz tutmuş bir güzelliği korumaya çalışıyordu.
Torundan Destana, Destandan Millete
Harput’un Genç Osman’ının torunu olmak kolay değil elbet.
Kolay değil; çünkü omuzlarında bir destanın yükü, yüreğinde koca bir tarih taşımak demektir bu.
Gençosmanoğlu, işte bu mirasın hakkını verdi. Şehitlerini, yiğitlerini, alperenlerini sadece yazmadı; onların ruhunu kelimelerle diriltti.
Şehitlerin kanıyla tutulan bir vatanın çırpınışını şöyle anlatıyordu:
“Bir çağdı… Bir çağdı ki… Ya gök çökecekti üstümüze, ya altımızda yer yarılacaktı…”
Bu mısralar, bir milletin dara düştüğü ama asla diz çökmediği zamanların ağıtıdır.
Adları Unutulmasın Diye
Alper Tunga Uytun’un yirmi iki yıllık ömrü, Gençosmanoğlu’nun dizelerinde bir ömürden de uzun hâle geldi.
Dündar Taşer’e yazdığı ağıt, hâlâ insanın iliklerine işler:
“Dündar Ağam, bizi koyup gitti bil!”
Dursun Önkuzu’ya seslenişi ise öfke, acı ve gururun aynı potada eridiği bir haykırıştır:
“Durmaz… gider Önkuzu!”
Ve Süleyman Özmen…
Şiirdeki o sarsıcı özgüven:
“Onlar kabuk… öz menem!”
Bu dizeler yalnızca bir şairin sözü değildir; bir davanın, bir inancın ateşidir.
Sevinç Çokum’un Dediği Gibi…
Edebiyatımızın güçlü kalemlerinden Sevinç Çokum, Gençosmanoğlu için “bize bahşedilmiş büyük bir çınar” der.
Bu cümle, belki de onu anlatan en özlü ifadedir.
Çünkü o, yalnızca şiir yazmadı;
Türk tarihinin ruhunu bugünün insanına taşıdı.
Ve Malazgirt…
Damarlarımızda Hâlâ Yürüyen Marş**
Gençosmanoğlu’nun en çok bilinen şiirlerinden biri Malazgirt Marşıdır.
Ben şahsen bu şiirin her Türk evladının ezberinde olması gerektiğine inanırım.
“Aylardan Ağustos, günlerden Cuma…”
“Ya Allah… Bismillah… Allahuekber!”
Bu mısralar, tarihin sisleri arasından bugünlere kadar gelen bir yürüyüşün adımlarıdır.
Bir Dua ile Bitirmek Gerek
Bu toprakları bize vatan yapanlara…
Şehitlerimize…
Davası için yananlara…
Ve büyük şair Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’na…
Allah rahmet eylesin.
Ruhu şâd, makamı âli olsun.
Fatihalarla…
