
Gönlümden
Galip Erdem Ağabey bir delikanlıyı karşısına almış, türkü öğretiyordu;
"Bu dünyada üç şey vardır yenilir,
Biri elma, biri ayva bir nar."
Delikanlı tekrar ediyordu ama son kelime farklı;
"Bu dünyada üç şey vardır yenilir,
Biri elma, biri ayva, biri muz."
Galip Ağabey "muz değil" diyordu ve gerekçelerini izah ediyordu.
"Bizim türkülerimizde gergedan, hipopotam, gergedan olmaz. Çünkü bizim coğrafyamızın değil. Keklik olur, ceylan olur, şahin olur... Bunun gibi meyvelerden de elma, kiraz, nar, vişne, dut vs. olur ama ananas, avokado, kivi vs olmaz..."
Delikanlı yine "muz" deyince, Galip Ağabey; "Bu türkünün diğer iki mısraı da şöyle;
"Bu dünyada üç şey vardır sevilir,
Biri ana, biri baba, biri yâr" diyordu.
Nar ile yâr kafiye oluyordu.
Delikanlı türkünün ilk kıtasını şöyle okudu;
Sonra ilave etti, bilmiş bilmiş;
"Bak gördün mü, muz ile kız da kafiye."
Galip Ağabey şöyle cevap vermişti;
"Doğru muz ile kız da kafiye ama her kız bize yâr değildir."
Cemal Safi Ağabey Telefonda Sen şiirinde bir kıtaya şöyle başlamıştı;
"Bu yıl kurak geçti, bahar da yaz da,
Erik de olmadı, dut da, kiraz da.."
Bu sene bunların yanında kayısı, elma, armut, vişne, ceviz vs de olmadı. Biraz üzümlerde var, biraz da yemişlerde.
Meyvelerin çoğu olmayınca yabani hayvanlar da aç kalmış tabi. Akşam olunca çakallar geziyormuş sürüyle.
Yiyecek bulamıyor hayvanlar. Eskiden yemediklerini bile yer hale gelmişler.
Tarladaki üzümlerin alt dallarını ayılar yemiş, hatta fasulyeleri ve yapraklarını bile yemişler. Üst dallarından biraz bize bırakmışlar. Yemiş, üzüm, böğürtlen...Çay zaten var.
Biz de yedik nasibimizce.
Bizim Rasim köye gitmiş, teyzesini de ziyaret etmek istemiş. Kapı açılınca teyzesi görünmüş elinde karpuz dolu leğenle. Sevinmiş Rasim'i görünce;
"Yaa... Derler ya kimse kimsenin nasibini yemez diye. Bunları kestim de ineklere götürüyordum. Rasim buyur..."
Galip Erdem Ağabey'e, Cemal Safi Ağabey'e, Rasim Köroğlu arkadaşımıza rahmetlerle...