
Hayatın bize sunduğu bazı anlar vardır ki unutulmazlar listemize kazınır. Öyle bir an yaşarsınız ki, tüm değer yargılarınız, duygularınız, hatta geçmişiniz gözlerinizin önünden geçer… İşte ben de öyle bir anı yaşadım; bir çocuğun sessizce içine ağlayışında kendimi bulduğum, sevginin nasıl bir şifa olduğunu bir kez daha anladığım bir an…
O gün okulun bahçesinde teneffüs vaktiydi. Çocuklar her zamanki gibi kahkahalarla ordan oraya koşturuyor, hayatın ne kadar güzel olduğunu haykırıyorlardı. Fakat bir köşede, sessizce dizlerinin üzerine çökmüş bir çocuk dikkatimi çekti. Eline, avuç içine bakıp bakıp ağlıyordu. Yanına gittim nesi olduğunu anlamak için. Düşmüştü ve avucunun içi sıyrılmıştı. Acı çekiyordu, ağlıyordu ama sessizdi. Ağlamıyor gibiydi ama gözleri anlatıyordu her şeyi. O an yaklaştım yanına diz çöktüm, başını okşadım. Elini avuçlarımın içine aldım ve bir annenin, bir babanın yapacağı şeyi yaptım: “Ben çok sihirli bir ilaç biliyorum dedim; hemen acını geçirecek. İster misin?” Yaşlı gözlerle yüzüme bakarak merakla başını aşağı yukarı salladı. Acıyan elini avucumun içine alıp, eline bir öpücük kondurdum. Ve işte o an bir mucizeye tanık oldum. Şaşırdı… hem de çok şaşırdı… Gözyaşları birden durdu. Yüzüme baktı, gözlerimin içine... Gözleri parlıyordu. Sanki o küçücük an, hayatı boyunca özlediği bir duygunun yerine konmuş haliydi. Sevgi. Sıcacık, koşulsuz, hiçbir karşılık beklemeden gelen bir sevgi… ve acısı da yok olup gidivermişti o an.
Sonradan öğrendim ki, bu minik kalp bir çocuk yurdunda kalıyordu. Anne-babasız büyüyen, sevgiyi yalnızca uzaktan gören, nazlanabileceği, dert yanabileceği birini hiç tanımamış bir çocuktu. O yüzden ağlaması bile başkaydı; içine içine, kimselere göstermeden, dikkat çekmeden… Sanki "Ben buradayım" demekten korkan bir ses gibi.
O gün bir kez daha anladım ki; öksüzlük yalnızca saçla, başla belli olmuyor, en çok da kalple, acıyla hissediliyor. ve sevgi… Sevgi bu dünyadaki en güçlü ilaç. Sadece yaraları iyileştiren değil, kalpleri de tamir eden, yalnızlığı paylaşan, sessiz çığlıkları duyan bir şifa.
Ben “Öpeyim de geçsin” diyerek büyütülen nazlı bir çocuktum ve şimdi anlıyorum ki, bu aslında bana verilen çok büyük bir servetmiş. Bugün bir başka çocuğun canı yanarken, ona dokunabildiysem, içini ısıtabildiysem, acısını hafifletebildiysem bu tamamen o çocukluğumda aldığım sevgi mirası sayesinde. Beni böyle yetiştiren güzel yürekli anne ve babama sonsuz teşekkürler.
Bu yazıyı yazmamın sebebi, yetim, öksüz ya da sadece sevgiden mahrum büyüyen tüm çocuklara bir ses olabilmek. Onların sessizliği aslında çok şey anlatıyor. Ve biz büyükler olarak bu sessizliğe kulak vermeliyiz. Çocuklarınızın sessiz çığlıklarını duymaya çalışın. Onlara pahalı hediyeler değil; içten bir gülümseme, sevgi dolu bir sarılış, başlarını yaslayabilecekleri bir omuz vermeliyiz. Geleceğe güvenle bakan, ayakları yere sağlam basan güçlü çocuklar olarak yetişmelerini sağlamak en birincil görevlerimizdendir.
Bazı şeyleri görmek için gözler yetmez, yüreğinizle bakmanız gerekir. Neye tanık olabileceğinize veya neye şifa olabileceğinize siz bile şaşırırsınız. Çünkü bazen sevgiyle avuç içine kondurulan bir öpücük, bir kelebek misali uçar gelir ve unutulmayacak bir anıya konar, bir ömür sürecek iyileşmeye sebep olur.