Türkistan coğrafyası, Stalinist Rusya’nın dayatmasıyla – nâmıdiğer Orta Asya – 8’inci yüzyılın başlarında İslâm ile tanıştıktan sonra birçok şehir ve beldede önemli İslami eserler meydana getirilmiş, bilhassa Timurîler devrinde ülke adeta cami ve medreselerle bezenmişti.
Eski adı Keş olan Şehrisebz’deki Timur’un devasa sarayı Aksaray yakınında bulunan Gökkubbeli Camii ile Timur’un hocası Şemseddin Kulal’ın türbesi bulunmakta.
Semerkand’a geldiğimizde ise üç medresenin birleştiği bir şaheser edası duruşuyla Registan Meydanı, Semerkand’ın ulu camii Bibi Hanım Mescidi, kendisinin Hz. Peygamber’in suretine en fazla benzediği rivayet edilen amcaoğlu Kusem ibn Abbas’ın da medfun bulunduğu Şahızinde kabristanlığı vardır.
Bir başka kayda değer yapı 16’ıncı yüzyılda Babürname’de de zikredilen Hazreti Hızır Camii’dir. Temelinin Maveraünnehir fatihi Kuteybe bin Müslim tarafından 710 yılı civarında atıldığı söylense de günümüzdeki yapı bir 16’ıncı yüzyıl eseridir. Halk inanışına göre pazartesi günleri sabah namazlarında diri olduğu kabul edilen Hazreti Hızır’ın geldiğine inanılır. Meşhur hadis alimi İmam Buhari’nin türbesi ise şehrin biraz dışında kalmakta. Şu an türbe ve etrafında devasa bir cami ve külliye inşa edilmektedir. Ünlü akaid alimi İmam Matüridi’nin mezar taşı komünistlerce 1930’lu yıllarda parçalanmıştı, bugün ise mezar üstüne büyük bir türbe inşa edilmiştir.
Eski adı Şaş olan Taşkent 751 yılında İslâm orduları tarafından fethedilmiş, ilk başlardan itibaren cami ve medreseleriyle irfan merkezi olmuştur. Burada ilk dönem Müslüman alimlerinden Keffal Şaşi Türbesi bulunmaktadır. Türbenin etrafı 2007’de Hazreti İmam Külliyesi adıyla etrafında iki cami birçok bina ve Hazreti Osman’a ait olduğu düşünülen Kur’an mushafının bulunduğu müze ile ihya edilmiştir.
Buhara’da ise tarihi Kalyan Camii ve muhtelif medreseler dışında, burada Yesevî ve Hâcegân yolundan giden, Nakşibendî tarikatının kurulduğu devasa dergâh vardır. Türkistan’ın iki meşhur piri, aynı zamanda Nakşibendî tarikatının da selefleri olan iki zatın kabirleri bölgeyi güneyden kuzeye uçtan uca bir kanat misali kuşatmıştır. Güneyde, Abbasî halifesi Me’mun zamanında hilafet merkezi ve Büyük Selçuklu devrinde payitaht vazifesi gören şu an Teke Türkmenleri’nin yoğun yaşadığı Türkmenistan’ın Merv (Marı) şehrinde son Büyük Selçuklu hükümdarı Sultan Ahmed Sencer’in türbesi yakınlarında Hoca Yusuf Hemedani’nin mezarı vardır.
Yusuf Hemedani’nin en ünlü talebesi Türklerin irşad piri ve yoğun olarak kitleler halinde Müslüman olmalarını sağlayan, bölgede Hazreti Türkistan olarak bilinen, müridlerini irşad vazifesiyle Horasan erenleri olarak Anadolu’ya gönderen Hoca Ahmed Yesevi’dir. Onun mezarı bugünkü Kazakistan’ın güneyinde kalan eski adı Yese olup burada medfun bulunan Türkistan’ın hazretinin hatırasına binaen 16’ıncı yüzyıldan itibaren Türkistan olarak adlandırılan şehirdedir.
Stalin zamanında zulmün en şiddetli olduğu zamanlarda, İslâm’ın, Müslüman kimliğinin ve Türk isminin suç sayıldığı devirde Ruslar tarihi Türkistan adını silmek için ‘Orta Asya’ kavramını icad etmişlerdi. Bu kavramı yine Rusların İç Asya için kullandıkları Merkezi Asya ile karıştırmamak lazım. Merkezi Asya devasa Asya kıtasının denizlere ulaşamayan bütün bölgelerini kapsarken Orta Asya olarak kastedilen aslında Sovyet Rusyası’nın kontrolündeki Batı Türkistan’dır!
Türkistan adı tarihin tozlu raflarına kaldırılırken yöre halkınca Hazreti Türkistan olarak bilinen Hoca Ahmed Yesevi’nin kerameti bir kere daha zuhur etmiş, onun hatırasına binaen isimlendirilen Türkistan şehri günümüze kadar bu ata yadigârı ismi taşıyagelmiştir.
Andican, Nemengan, Fergana ve Hokand şehirlerine ev sahipliği yapan Fergana Vadisi İslamî kimliğin hep kalbini oluşturmuştu. Hokand ise Hokand Hanlığı olarak bilinen, Ruslar tarafından nihai olarak 1876’da işgal edilen Türk devletinin başşehri idi. Hokand hanları meşruiyetlerini sağlamak için yine Fergana Vadisi’nde bulunan Şahımerdan isimli türbe ve külliyeye bir merasim alayı ile gider ve burada kılıç kuşanırdı. Buradaki türbenin Hazreti Peygamber’in hem amcaoğlu hem damadı olan dördüncü halife Hazreti Ali’ye ait olduğuna inanılır. Buradaki Hazreti Ali Türbesi bölgenin en önemli ziyaretgâhlarındandır.
Şahımerdan’ın manevi havasını yok etmek için Stalin devrinde bu türbe ve külliye imha edilmiş, beldenin adı buradaki komünizme karşı itiraz ve olaylarda can veren Hamza Niyazi isimli bir komünist propagandacının adı beldeye Hamzaabad şeklinde verilmişti.
Rus işgali halk tarafından kabullenilmemişti. 1898’de halk arasında Dükçi İşân olarak bilinen Nakşibendî tarikat mensubu Sabiroğlu Muhammed Ali önderliğinde Andican merkezli bir kıyam olmuştu. Bu bağımsızlık hareketi Ruslar tarafından acımasızca kanlı bir şekilde bastırıldı, Dükçi İşân ve beş arkadaşı idam edilirken, yüzlerce taraftarı Sibirya’ya sürgün edildi. Sürgün edilenler arasında Kırgız akını, ozan Toktogul Satılgan’da vardı.
1917’de Hokand’da bütün Batı Türkistan’ı kapsayan mavi kırmızı zemin üzerindeki ayyıldızlı bayrağıyla Muhtar Türkistan Hükümeti kurulmuş, ancak Şubat 1918’de bir kısmı Ermeni Taşnak yanlısı askerlerden oluşan Kızıl Ordu şehri ele geçirmiş, şehir ve bölge kan gölüne çevirmişti. Fergana Vadisi’nde toplam 35 bin şehitten bahsedilmektedir.
Fergana Vadisi’nin bir başka önemli merkezi bugün Kırgızistan sınırları içinde kalan Oş şehridir. Oş şehri kadim Türk Hakanlığı Karahanlılar Devleti’nin payitahtlarından biri olan Özkent (Özgen) yakınlarındadır. Şehir aynı zamanda Taht-ı-Süleyman olarak da adlandırılan Süleyman Dağı’na ev sahipliği yapmaktadır. Bu dağın dibinde olan mezarların birinde peygamber Hazreti Süleyman’ın mezarı olduğuna inanılır, yassı olan dağın zirvesi ziyaret edilir ve burada namaz kılınır. Burada sonradan Hindistan fatihi Babür Şah olarak tarihe geçecek olan Andican doğumlu Mirza Babür’e ait olduğu düşünülen bir kulübe vardır, burası bugün namazgâh olarak kullanılır. Babür mağlup olduğu siyasi kargaşadan Afganistan’a kaçarken buradan anka kuşu misali küllerinden yeniden doğmuş, mecburi ricattan fetih hareketini buradan başlatmıştı.
Ruslar Fergana Vadisi’nin Türkistan için milli kimlik olarak direniş potansiyelini bildikleri için buraya çizdikleri iç içe geçen sınırlarla patlamaya her an hazır pimi çekilmiş el bombası misali bir tarihi miras bırakmışlardı. Bunun ne denli tehlikeli bir kumpas olduğunu Tacik-Kırgız sınır çatışmalarında görmüştük. Halbuki daha 1898’de Dükçi İşân hareketinde, 1917’den 1928’lere kadar Basmacılar Hareketi olarak da bilinen milli mücadelede bugün Özbek, Tacik ve Kırgız olarak bildiğimiz topluluklar Türkistan’ın istiklâli için omuz omuza düşmana karşı savaşmışlardı.
Fergana Vadisi’nin manevi mirası Şahımerdan ise bugün Kırgızistan topraklarıyla çevrili ada misali Özbek toprağıdır. Komünist Rusya tarafından yıkılan türbe ve külliye bağımsızlık döneminde yeniden yapılmış ve halkın ziyaretine artık açıktır. Türk Devletleri Teşkilatı çerçevesinde yapılan görüşme ve uzlaşmalar neticesinde Şahımerdan’a gidiş gelişler nispeten kolaylaşmıştır.