Şehir Görüntüsü: (Stadtbild) Friedrich Merz Nereye Koşuyor!

Şehir Görüntüsü: (Stadtbild) Friedrich Merz Nereye Koşuyor!
24-10-2025

Almanya’da kelimeler tarih taşır. Hele o kelimeler “Stadtbild” (şehir görüntüsü) gibi görünürde masum, ama altında ayrımcı bir bakış açısı taşıyorsa, bu yalnızca bir dil sürçmesi değil, siyasi bir niyetin tezahürüdür.

Friedrich Merz, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada “Göç politikasında ilerleme kaydediyoruz, ama şehir görüntüsünde hâlâ bir problem var” dedi.

Bu cümle, yüzeyde sade görünse de, içinde tehlikeli bir mesaj barındırıyor:

“Şehrimiz artık bize benzemiyor.”

Merkez sağın sağa kayışı

Merz, muhtemelen gayet bilinçli bir biçimde, Almanya’nın en eski sağcı korkularını yeniden diriltti.

Bu söylem, AfD’nin yıllardır işlediği “bizim şehirlerimiz artık bizim değil” temasıyla neredeyse birebir örtüşüyor.

Bu, bir rastlantı değil — merkez sağ, aşırı sağın seçmenine göz kırpıyor.

Ve her göz kırpışında, demokrasinin sınırları biraz daha bulanıklaşıyor.

CDU liderliği, AfD’ye “sınır koyduk” derken, dilde o sınır çoktan aşılmış durumda.

Çünkü tarih defalarca gösterdi: ırkçılık önce kelimelerde normalleşir, sonra sokakta görünür hale gelir.

Goebbels’in yankısı

Merz’in “şehir görüntüsü” vurgusu, tüyler ürpertici biçimde, Nazi propagandasının estetik söylemlerini hatırlatıyor.

Joseph Goebbels, 1930’larda “Alman şehirlerinin ruhunu bozan yabancı unsurlardan” söz ederdi.

O dönemde “şehir görüntüsünü korumak” bahanesiyle Yahudiler, Romanlar, göçmen işçiler ve muhalifler kamusal alandan sistematik biçimde dışlanmıştı.

Bugün Merz’in kullandığı kelime elbette o kadar açık bir nefret çağrısı taşımıyor, ama aynı düşünce zincirinin zayıf ama tehlikeli halkalarından birini temsil ediyor: Toplumsal çeşitliliği bir “sorun” olarak görmek.

Ve bu bakış açısı, tarihin karanlık sayfalarından ürkütücü bir yankı olarak geri dönüyor.

AfD’nin sevinci, toplumun utancı

AfD, Merz’in sözlerinden sonra sessiz kaldı — çünkü buna gerek yoktu. Merz zaten onlar adına konuşmuştu.

Aşırı sağın propagandası için bundan daha büyük bir hediye olamazdı:

CDU’nun başındaki kişi, “şehir görüntüsü”nden şikayet ediyor ve “geri göndermeleri artıracağız” diyor.

Bu söylem, AfD’nin “geri dönüş” (Remigration) fikrini meşrulaştıran bir dilin yumuşatılmış versiyonudur.

Yani ırkçı politikayı normalize eden, ama ılımlı görünmeye çalışan bir siyaset biçimidir.

Tam da bu yüzden tehlikelidir — çünkü açık nefret kadar gizli meşrulaştırma da zehirlidir.

Toplumun vicdanı sokağa indi

Berlin’de binlerce kişi bu sözlere sessiz kalmadı.

“Wir sind die Töchter – Biz kızlarız” pankartlarıyla sokağa çıkan insanlar, yalnızca Merz’i değil, bu zihniyeti protesto etti.

“Rassismus ist ein Problem im Stadtbild – Şehir görüntüsünde sorun ırkçılıktır” sloganı, aslında bir ülkenin vicdanıydı.

Bir pankartta şu yazıyordu:

“Diğer Alman annelerin de kötü oğulları var. Onlardan biri sensin, Friedrich.”

Bu cümle, hem sert hem de acı bir gerçeği dile getiriyor:

Almanya, bir kez daha otoriter bir dilin gölgesini hissediyor.

Sonuç: Tarih, hatırlanmazsa yeniden yaşanır

Merz’in sözleri, tek başına bir skandal değil; Almanya’nın tehlikeli bir hafıza eksikliğinin göstergesi.

AfD’nin yükselişiyle birlikte, “biz” ve “onlar” ayrımı siyasetin ana dili haline geliyor.

Ve merkez sağ, oy uğruna bu dili ödünç alıyorsa, artık mesele sadece bir parti değil, bir değerler krizidir.

Almanya bugün yeniden şu soruyla yüzleşmek zorunda:

“Şehir görüntüsü”nü kim belirleyecek?

Siyasetçiler mi, yoksa birlikte yaşayan milyonlarca insan mı?

Berlin sokaklarından gelen yanıt çok netti:

“Biz şehir görüntüsüyüz. Biz kızlarız. Biz susmayacağız.”

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?