GİRİŞ…
Toplam yedi bölümden oluşan bu makale dizisinde bir esaret belgesi niteliğinde olan Paris Barış Konferansından Sevr Barış Antlaşmasına uzanan süreç ele alınmaktadır. Makale dizisinin daha önce yayımlanan ilk iki bölümünde mütâreke ve barış antlaşmaları kavramları, Paris Barış Konferansının açılışına, konferansta genel olarak uygulanması karara bağlanan hususlar, ABD ile ihtilafa meydan vermemek için İngiltere ve Fransa tarafından üretilen bazı yeni kavramlar ve mutabık kalınan genel hususlar, Konferansta yaşanan ihtilaflar, Yunanların İzmir’i işgâline onay verilmesi, Damat Ferit Paşa’nın Paris’e gitmesi , Havza’daki Mustafa Kemâl Paşa’nın Damat Ferit Paşa’ya gönderdiği telgrafla dikkate alması gereken hususlar, Damat Ferit Paşa’nın şahsında Türk heyeti ve Türk milletinin Paris’te aşağılanması, Osmanlı Devleti’nin paylaşımının sona bırakılma sebebi ile Almanya, Avusturya, Bulgaristan ve Macaristan ile imzalanan barış antlaşmaları, Konferansa davetli olarak bizzat katılan ya da davet edilmemekle birlikte ihtiyaca binâen Konferansta görüşleri dinlenilen aktörlerin artık dağılmakta olduğu ya da hayli küçültüleceği görülen Osmanlının siyasî mirasına yönelik amaçları ve talepleri, İtilaf Devletleri cenahından İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan ve Belçika temsilcilerinin katılmış olduğu ve Osmanlı Devleti arasında imzalanacak barış antlaşmasının şartlarının belirlendiği San Remo değinilmiş olup, makale dizisinin bugünkü (beşinci) bölümünde de TBMM’nin San Remo Konferansı kararlarına tepkisi, Paris’e giden Tevfik Paşa başkanlığındaki Osmanlı heyetine İstanbul’a iletilmek üzere verilen barış şartları ve Tevfik Paşa’nın bu barış şartlarına tepkisi, taslak barış şartlarına İstanbul’daki tepkiler, Ankara ile İstanbul arasındaki kopan ilişkiler, Damat Ferit Paşa’nın umutsuz Paris ziyareti ve Fransa’nın ültimatomundan bahsedilmektedir.
ANKARA’NIN TEPKİSİ…
Büyük Millet Meclisi (BMM) Hükûmeti de 30 Nisan’da İtilâf Devletleri’ne bir nota vererek İstanbul işgâlden, Padişah da esâretten kurtuluncaya kadar devletin yegâne meşrû yönetiminin Büyük Millet Meclisi (BMM) Hükûmeti olduğunu bildirdi. Buna rağmen İstanbul hükümeti Ahmet Tevfik (Okday) Paşa’nın başkanlığında bir heyeti aynı gün Paris’e gönderdi.
PARİS’TEKİ OSMANLI HEYETİ…
30 Nisan’da İstanbul’dan ayrılmış olan Tevfik Paşa başkanlığındaki Osmanlı Heyeti 6 Mayıs’ta Paris’e varmış, 11 Mayıs’ta barış şartları İtilaf Devletleri adına Fransa Başbakanı Millerand tarafından Tevfik Paşa’ya verilmiş, Millerand, yaptığı kısa konuşmada, Osmanlı Devleti’nin 1914 yılında dış güçlerin baskısıyla Genel Savaş’a katılmış olmasının savaşı birkaç yıl uzattığını belirterek, böyle bir durumun yeniden oluşmaması için İtilâf Devletlerinin gerekli etkili önlemleri almak göreviyle yükümlü olduklarını öne sürmüş, bu arada Boğazların gelip geçmeye açık bulundurulması yanında Osmanlı Padişahı’nın İstanbul’da egemenliğinin süreceğini ve Osmanlı Devleti ile eşitlik içerisinde bir antlaşma imzalamak isteğinde olduklarını açıklamıştır.
TEVFİK PAŞA’NIN TEPKİSİ…
Görüşmelerin yazılı olarak yürütülmesi ve bunun için Osmanlı Hükûmeti’ne bir aylık süre verilmesi kararlaştırılmıştı. Tevfik Paşa, çevirisinin yapılmakta olduğunu söylediği antlaşma taslağını istiklâl ve devlet anlayışıyla katiyen bağdaşmayan bir metin olarak nitelendirmiştir.
SAN REMO SONRASINDAKİ SÜRECE TBMM’NİN TEPKİSİ…
San Remo Konferansında İtilaf Devletleri adına hazırlanan, 11 Mayıs’ta Tevfik Paşa başkanlığındaki Paris’teki Osmanlı heyetine verilen ve bir ay zarfında da yazılı cevap istenen barış antlaşması taslağının Osmanlı İmparatorluğu için bir ölüm fermanı, Türk milleti için de bir esaret belgesinden farkı yoktu.
Bu gelişmelerle eş zamanlı olarak BMM de antlaşma taslağının oluşturulmasını ve sonrasındaki süreci dikkatle izliyordu. İstanbul Mebusu Dr. Adnan (Adıvar) ve Erzurum Mebusu Hüseyin Avni (Ulaş) Bey, 4 Mayıs’ta TBMM’ye bir yasa teklifinde bulunarak, İstanbul’un işgâlinden sonra imzalanan antlaşmaların yok sayılmasını istemiştir. BMM Başkanı Mustafa Kemâl Paşa da 14 Mayıs’ta barış antlaşması taslağını onaylamak üzere Tevfik Paşa başkanlığında Paris’e gönderilen Osmanlı heyetinin Türk milletini temsil etmediğini, konferansın kararını kabule de yetkili olmadığını açıklamıştır.
Antlaşma taslağının ana hatlarının belirmesiyle birlikte, BMM’de sert tepkiler gösterilmiş, 7 Haziran’da da İstanbul Hükümeti’nin 16 Mart 1920 tarihinden itibaren imzaladığı tüm antlaşmaların geçersiz olduğuna ilişkin yasa teklifi kabul edilmiştir.
TASLAK ANTLAŞMANIN KABULÜ İÇİN VERİLEN SÜRE …
Kendisine tebliğ edilen San Remo belgesini alan Tevfik Paşa ve yanındaki üç kişilik heyet Fransa’daki demiryolu grevi nedeniyle İstanbul’a ancak 31 Mayıs’ta ulaşabilmişlerdi. Bunu göz önüne alan Müttefikler antlaşmaya ‘evet’ veya ‘hayır’ olarak verilecek bir aylık cevap süresine 15 gün daha ekleyerek süreyi 26 Haziran’a kadar uzattılar. 431 maddelik barış antlaşması taslağını incelemek ve devletin kararını bildirmek ise Sadrazam Damat Ferit Paşa’ya kaldı.
ANTLAŞMA TASLAĞINA İSTANBUL’DA İLK TEPKİLER…
Metni incelemeye başlayan İstanbul’daki kabine, kabul edilemez şartları gören ve antlaşmanın sorumluluğunu üzerine almak istemeyenlerin tepkileriyle karşılaşmıştır. Nitekim, Kabinedeki üç bakan böyle onur kırıcı bir antlaşmayı kabul etmektense istifa edeceklerini açıkladılar. Damat Ferit Paşa ve İstanbul’daki işbirlikçi basın San Remo Konferansı kararlarının bu denli ağır olmasını Mustafa Kemâl Paşa liderliğinde Anadolu’da işgâlci İtilaf kuvvetlerine karşı başlatılan ve sürdürülen millî direnişe bağlıyorlardı.
ANKARA VE İSTANBUL ARASINDA YÜKSELEN TANSİYON
BMM Başkanı Mustafa Kemâl Paşa’yı ölüme mahkûm eden Nemrut Mustafa Paşa başkanlığındaki sözde mahkemenin bu kararını 24 Mayıs’ta ilân etmesi, İstanbul ile Antkara’nın arasını daha da açtı.
Damat Ferid Paşa’nın bir oldu-bitti ile barış antlaşmasını imzalamasını önlemek için BMM’ye verilen bir önerge kabul edilerek 7 Haziran 1920 tarihinde yasalaşır ve İstanbul’un resmen işgâl edildiği 16 Mart 1920 tarihinden sonra İstanbul hükümetinin imzaladığı bütün antlaşma ve sözleşmelerin geçersiz sayıldığı ilân edilir. Ayrıca BMM 14 Haziran 1920 tarihinde de İstanbul’da yasal bir idare oluşuncaya kadar Bâbıâli ile ilişki kurmayacağını, tek başına ve bağımsız biçimde davranacağını İstanbul hükûmetine bildirir.
Ankara İstiklâl Mahkemesi de 7 Temmuz 1920 tarihinde Damat Ferid Paşa’yı vatana ihanet suçundan ölüme mahkûm eder.
DAMAT FERİT PAŞA’NIN UMUTSUZ PARİS ZİYARETİ…
Osmanlı Hükümeti oluşturduğu komisyonla barış antlaşması taslağını incelemiş ve kendisi de bir taslak metin oluşturmuştur. İngilizleri, kendisine, Kuvay-ı Milliye’den daha yakın hisseden Damat Ferit Paşa, İtilaf Devletleri’nin istedikleri cevap için verilen süreyi uzatacağı ve taslak barış antlaşmasının bazı hükümlerini değiştirebileceği ümidiyle, yanında Nafiâ Nâzırı Cemil (Topuzlu) Paşa ve Dâhiliye Nâzırı Ahmet Reşit (Rey) Bey olduğu hâlde 12 Haziran 1920’de Paris’e gitmiş ve Osmanlı Hükûmetinin hazırladığı metni 25 Haziran 1920’de İtilaf Devletlerine teslim etmiştir. İtilaf Devletleri, daha önce hazırladıkları taslakta küçük, önemsiz birkaç değişikliğin dışında hiçbir tadilata gitmeyeceklerini sert bir şekilde Türk heyetine bildirmiştir. Böylece Damat Ferit Paşa, Paris’te Müttefiklerle bir pazarlık imkânı bulamamıştır.
DAMAT FERİT PAŞA’NIN İSTANBUL’A DÖNÜŞÜ…
Sadrazam bu ağır şartların sorumluluğunu yüklenmek istemediğinden durumu telgrafla Padişaha bildirmiş ve Dâhiliye Nâzırı Ahmet Reşit Beyi Paris’te bırakarak 8 Temmuz’da İstanbul’a hareket etmiştir.
SERT BİR ÜLTİMATOM…
İtilâf Devletleri, hazırladıkları tasarı üzerinde, “Boğazlar Komisyonuna bir Osmanlı temsilcisinin alınması dışında hiçbir değişiklik yapmayacaklarını” belirterek, antlaşmanın imzası için Osmanlı delegelerine 27 Temmuz’a kadar süre verdiler.
Fransa Başbakanı Millerand da 17 Temmuz’da Paris’te bulunan Dâhiliye Nâzırı Ahmet Reşit Bey’e İtilaf Devletleri adına Osmanlı Devleti’ne yönelik ağır suçlamaları içeren sert bir ültimatom vermiş, bu ültimatomda İtilâf Devletleri, Osmanlı Hükûmeti’ne antlaşmayı kabullendiğini ve imzalamak isteğinde olduğunu bildirmesi için 27 Temmuz’da son bulacak şekilde on günlük bir süre tanıyor, bu süre içerisinde antlaşma imza edilmezse gereken önlemlerin alınacağı, Türkiye’nin Avrupa’dan sonsuza dek kovmak durumuna girebilecekleri belirtiliyordu.
ÜLTİMATOM’UN İSTANBUL’A YANSIMASI…
Dâhiliye Nâzırı’nın İstanbul’a gönderdiği telgraf İstanbul’da büyük bir gerilime sebep olur. İstanbul Hükûmetinin politikalarına yakın duran İstanbul basını, antlaşmanın kabul edilmesinden başka çare olmadığını belirtmiş ve sorumlu olarak da Anadolu’daki milliyetçileri göstermiştir.
ÜLTİMATOMA ANKARA’NIN TEPKİSİ…
Bu ültimatom karşısında BMM 18 Temmuz’da Misak-ı Millî sınırları içindeki vatan ve milleti kurtarmak için ant içmiştir.
………………
Not: Devam edecek
© 2024. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.
Necmettin Oguz 2 ay önce