Azerbaycan ve Türk Dünyası İlişkileri

17-07-2022

Özbekistan Buhara ve Semerkand gibi önemli dinî ve kültürel merkezlere ev sahipliği yapmaktadır. Aynı zamanda bu diyarda İmam Buharî, peygamber efendimizin amcaoğlu Kusem İbn Abbas ve Nakşibendî tarikatının isim babası Şâh-ı Nakşibend nâmıyla bilinen Muhammed Bahâuddin’in mezarları bulunmaktadır. Bu topraklar Birunî, Ömer Hayyam, İbn Sina, Ali Kuşçu, Uluğbey, Tırmızî, Ebülberekât Nesefî gibi nice âlimin ve de büyük Türk şairi Ali Şir Nevaî’nin memleketidir. Bu topraklarda büyük tarihçi, Şecere-i Türk ve Şecere-i Terâkime gibi eserlerin sahibi, Cengiz Han soyundan Ebu’l-Gazi Bahadır Han hükümdarlık yapmıştır. Kısaca bu topraklar tarihi Türkistan’ın özü, kalbi ve can damarıdır.

Sovyetler Birliği milletler politikası gereğince Türkistan’ın yerleşik Türkleri kendilerini Türkî olarak tanımlayan, fakat komşu göçebe Türkler tarafından ‘Sart’ olarak da adlandırılan Çağatay veya Karluk Türkleri’ne yeni bir ismin verilmesi gerekmekteydi. Amaç onları tarihten koparmaktı. Bu kadim Türk topluluğuna tarihi Altınordu hanı Özbek Han’a bağlı olan Kıpçak dilli sayıca küçük olan Özbek Türkleri’nin adı verildi. Bu Türk birliğinden ülkenin batısında yaşayan göçebeleri ayırıp onları Karakalpak adıyla ülkenin içinde ayrı bir ulus olarak teşkil ettiler. Ayrıca Orta Asya’nın bugünkü diğer topluluklarını oluşturdular.

Bu şekilde Sovyet Rusyası’nın amacı kendisine tehdit olarak gördüğü Türk kültür birliği, Türkistan ve Türk adını yok etmekti. Çünkü o tarihlerde Çarlık Rusyası’nın 1917’deki çöküşüyle birlikte Türkistan’da bağımsızlık hareketleri güçlenmiş, kuzeyde bugünkü Kazakistan ve Sibirya topraklarında Türkiye gibi kırmızı zemin üzerinde ayyıldızlı bayrağıyla Alaş Orda hükümeti kurulmuş, daha güneyde yine mavi kırmızı zemin üzerinde ayyıldızlı bayrağıyla Türkistan hükümeti. Rus baskısı ile bu hükümetler dağılma eğilimi ile birlikte Ruslar’ın ‘basmacı’ yani baskıncı veya eşkıya olarak adlandırdığı korbaşı olarak bilinen komutanların emrinde Türkistan milli mücadelesi başlamıştı. Bu istiklâl mücadelesine İranî dilli bir Türkistan halkı olan ve tarihte diğer yerleşik Türkler gibi zaman zaman Sart olarak tesmiye edilen Tacikler de katılmıştır.

İşte bu hareket bastırılınca, Rusya’nın himayesinde fakat o zamana kadar resmen ayrı devlet sayılan Buhara ve Hive bölgelerini de kapsayacak şekilde geniş kapsamlı bir böl yönet politikası ile bölgede yeni siyasi sınırlar teşkil edilmiş yeni uluslar oluşturulmuştu. Bu bölüşümün ortak tarafı coğrafyadan ve kimliklerden Türk adını silmek olmuştu.

Türkistan’ın Karahanlı Türkleri’nden miras kalan Hakaniye Türkçesi’nin devamı sayılan Çağatay Türkçesi aslında bu coğrafyadaki bütün Türk boylarının edebiyat, eğitim ve iletişim diliydi. Çağatay Türkçesi aynı zamanda Türkistan’ı lehçe sürekliliği esasına göre bir yandan doğuda Uygur Türkleri’ne bir yandan batıda Osmanlı, Kırım, Azerbaycan, Kuzey Kafkasya ve Tatar Türkleri’ne bağlamaktaydı. Yani karşılıklı anlaşılabilirlik bu coğrafyada oldukça yüksekti. Bunu elbette en iyi bilen Rusya idi, çünkü bölgeyi işgal ve istilâ döneminde Tatar Türkçesi’ni iletişim amaçlı kullanmışlardı.

Bu şekilde devasa bir coğrafyada Rusça’ya alternatif bir ‘ortak dil’ varlığını sürdürmekteydi. İşte bu dil birliğini yıkıma uğratmak Sovyet yönetimi için elzemdi. Bunu ancak her Türk boyuna veya oluşturulan her yeni ulusa kendine ait lehçesini esas alarak yeni bir yazı dilini geliştirmek ve en son Özbek olarak adlandırdıları Çağatay Türkleri’ne 1.200 yıllık eski ortak yazı dilini bıraktırıp Cizzak Şivesi’ni esas alarak geliştirdikleri Özbekçe’yi özel ve farklı bir imlâyla eğitim ve iletişim dili hâline getirmek oldu. Bu şekilde dilde birlik maalesef hayal oldu, ortak iletişim dilinin yerini zamanla Rusça aldı.

Stalin zulmüne rağmen Türklük bilincinin yok edilemediği bölge batıda Azerbaycan iken onun tarihî Türkistan’daki muadili Özbekistan’dır. Her iki ülke halkının şuuru, tarihî köken ve misyonu konusunda bütün olumsuzluklara rağmen hâlen diridir.

Gelişen Türk Devletleri Teşkilatı bağlamında Azerbaycan Orta Asya’daki Türk devletleri ile ilişkileri güçlendirme politikasını sürdürmekte. Azerbaycan cumhurbaşkanı İlham Aliyev 21 Haziran’da Özbekistan’ı ziyaret etti, Özbek cumhurbaşkanı Şevket Mirziyâyev (Mirziyoyev) onu Göksaray olarak bilinen başkanlık merkezinde kabul etti.

Ziyaret çok sıcak sahnelere şahit oldu. Görüşmede Mirziyâyev, Azerbaycan'ın Özbekistan'ın yakın dostu ve güvenilir stratejik ortağı olduğunu kaydederek, her iki ülkenin ortak dil, din, gelenek ve kültüre sahip olduğunu ifade etti. Bir yandan iki cumhurbaşkanı şeref konukları yoluna ağaç dikerken, Azerbaycan cumhurbaşkanlığı basın sözcüsü Azer Kasımov 30 sene sonra Özbek asıllı asker arkadaşı ile yeniden karşılaştı. Ayrıca İlham Aliyev’in babasının adı Haydar Aliyev’in adını taşıyan cadde ve meydanda ona ait olan bir heykelin açılışı yapıldı.

Bunun ötesinde Özbekistan ve Azerbaycan iki ülke arasında stratejik ortaklığın derinleştirilmesi ve kapsamlı iş birliğinin genişletilmesine ilişkin beyannameyi imzaladı. Bu stratejik ortaklık ülkeler arasındaki ticari ve iktisadi, yatırım, sanayi, petrol gaz, kimya, tekstil, inşaat, gıda ve tarım alanlarındaki iş birliğinin geliştirilmesini kapsamakta. Ayrıca taşımacılık alanındaki iş birliğinin genişletilmesi, ulaşım koridorlarının geliştirilmesi ve taşımacılık tarifelerinin iyileştirilmesi konuları gündeme geldi. Bu bağlamda Bakü-Tiflis-Kars demiryolunun kullanılması kararlaştırıldı. Bununla birlikte askeri teknik işbirliğini de içeren 18 tane anlaşma imzalandı.

İlham Aliyev Taşkent’ten Batı Özbekistan’daki tarihi Harezm bölgesinin kültür merkezi Hive şehrine geçti. Burada onun şerefine bir konser verilirken, Aliyev Harezm Türkçesi’nin Azerbaycan Türkçesi’ne çok benzediğini ifade etti. Harezm Türkçesi bugün Özbekçe’nin bir lehçesi sayılsa da tarihi olarak Orta Asya ve Batı Oğuz Türkçelerinin arasında bir köprü teşkil eder, kolayca anlaşmayı sağlar. Harezm Türkçesi Moğol İlhanlılar Devleti zamanında Türkistan’dan Anadolu’ya kadar kullanılan resmi dil idi. Bundan dolayı bağlar hâlen çok güçlü.

Tabii ki böyle bir ziyaretin bölgeyi arka bahçe olarak gören Rusya’nın dikkatinden kaçmış olması mümkün değil. Bu bağlamda çatlak ses Belarus’tan geldi. Belarus cumhurbaşkanı Lukaşenko ‘Bir sonraki savaş Orta Asya'da olacak. Bunun işaretleri çoktan ortaya çıktı. Kazakistan ve Özbekistan buna uygun ülkelerdir.’ dedi.

Özbekistan içinde kurulu özerk cumhuriyet fakat şimdiye kadar nispeten sakin olan Karakalpakistan’da aniden olaylar yükseldi. Başşehir Nukus’ta kitleler toplandı, polis ve askere saldırılar ve de rehin almalar oldu. Olayların sebebi yeni anayasa düzenlemesi ve bu düzenlemede kullanılan dil ve üslubun, Karakalpak Türkleri’nin özerkliğini tehlikeye düşürmesi olarak gösterilse de, meselede Rusya’nın etkisi olabileceği söylenmekte. Olayları yatıştırmak için yeni anayasa taslağından Karakalpakistan ile ilgili ifadeler çıkarıldı.

Rusya’nın Taşkent elçisi diplomatik teamüllere aykırı olarak bir nota verdi. Karakalpakistan olaylarında tutuklananlar arasında Rus vatandaşları varmış. Olaylar başlamadan evvel bu bölgede ‘Putin’in aşçısına’ ait olan meşhur Vagner çetesinin varlığı konuşuluyordu ancak teyit yoktu. Bu şekilde dolaylı olsa da güçlü bir işaret olarak algılanabilir. Yani Rusya bu meseleyi tarihte hep olduğu gibi kaşımaya devam edecektir.

Rusya aynı zamanda diğer Türk devletleri üzerinde baskıyı artırmaya devam etmekte. Önce Kazakistan’ın petrol ihracatının yüzde sekseninin geçtiği boru hattı sudan bahanelerle kapatılmıştı. Başta arıza var dediler, sonra mayın, şimdi ise bir Rus mahkemesi boru hattını işleten şirketin çevreyi koruma ile ilgili evraklarının eksikliğinden dolayı kapatma kararı almıştır. Bu hem siyasi hem de iktisadi şantaj ve tehdit olarak algılanmalıdır. Aynı şekilde Azerbaycan'ın can damarı olan petrol ve doğalgaz boru hatlarının geçtiği Tovuz bölgesi sürekli Rus güdümlü Ermeni saldırı ve tacizleri ile ciddi tehdit altındadır.

En son Azerbaycan ve Türkmenistan arasında Hazar Denizi üzerinden bu boru hatlarına katılması konusunda bir mutabakat imzalanmıştı. Belki de bundan dolayı Rusya kendini acil tedbir almak zorunda hissetmiş olabilir. Son günlerde Tovuz ilçesine bağlı Alibeyli köyüne sadece 1 km uzaklıkta Ermenistan tarafındaki Aygepar köyünde Rusya yeni bir askeri üs kurmakta. Aynı zamanda Kelbecer karşısında ciddi bir askeri yığınak var. Ukrayna Savaşı’nın tam şiddetli seyrine ve Rusya’nın teçhizat ve asker kaybına bakarak bunun hayra alâmet olmadığı aşikârdır.

Bütün bunlara rağmen Azerbaycan diğer Türk devletleri olan ilişkilerini güçlendirmeye devam etmekte. Kazakistan ve Kırgızistan ile ikili ilişkileri de aynı ölçüde geliştirmekte. Kırgız cumhurbaşkanı Sadır Caparov (Caferov) Nisan ayında Azerbaycan’ı ziyaret etmişti. Bu temaslar neticesinde iki ülke arasında ticaret ve güvenlik konularını içeren stratejik ortaklık bildirisi imzalanmıştı. Bunun haricinde her iki ülke arasında bir danışma kurulunun kurulması da kararlaştırıldı.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?