İnternet çıktığında “işte özgürlüğün meydanı. Devletin sansürcü kolunun uzanamayacağı bir alan: Siber âlem” denilerek, müthiş bir zafer sarhoşluğuna kapılmıştık. Hele ki, Facebook, Twitter, Instagram vs gibi sosyal medya uygulamalarını “düşüncelerimizi, sansürlenmeden, özgürce” ifade edebileceğimiz sanal mekanlar olarak bellemiştik.
İlk zamanlar, zafer sarhoşluğunun getirdiği hayal dünyasından uçmakta olsa gerek, devletlerin sansürünü bile aratacak bir sansür sistemine hapsedileceğimizi nereden bilebilirdik ki?
Sosyal medya şirketlerinin “özgürlük” algısıyla, insanları görünmeyen kafeslere soktuğu ve orada, sanal bir hâyal dünyası kurarak, deney fareleri gibi yaşamalarını sağladığını daha yeni yeni görebiliyoruz. Peki u nasıl oluyor? Tabii ki, CIA, FBI, NSA ve MI5 gibi küresel çaptaki Batılı istihbarat servislerinin psikiyatr, psikolog, sosyolog, siyaset bilimci, tekno-felsefeci ve analizci çalışanlarının desteğiyle.
Şimdi şimdi anlıyoruz ki, bu sistemli istihbarat kurumları, bizi gerçekten sanal bir hayalî özgürlük dünyasında yaşatarak, aslında zihnimizi esir almış. Fakat biz, bu esaretten oldukça da memnun görünüyoruz. Zaten , Chul Han Byung, “neoliberal düzenin insanları, toplumları zorla bir kafesin içine sokmadığını, bilakis insanları gönüllü olarak kafeste yaşamaya ikna ettiğini ve insanların bundan şikayetçi olmadığını” söyler durur, kitaplarında.
Alan Macleod bu linkte, https://www.mintpressnews.com/meet-ex-cia-agents-deciding-facebook-content-policy/281307/ facebook’ta çalışan eski istihbarat ajanlarının dosyasını tutmuş. Bu CIA, FBI ve NSA gibi kurumlarda çalışan bu ajanlar, Facebook’un içerik politikasını belirleyen ve yöneten insanlar. Üstelik, bu durum sadece Facebook’a özgü değil. Instagram da, twitter da bu sistemin içinde. Bundan üç yıl önce, Twitter'ın Ortadoğu editöryal konularından sorumlu kıdemli yöneticisinin aynı zamanda İngiliz ordusu psikolojik harp birimi çalışanı olduğu ortaya çıkarılmış.
Bu profesyonel istihbarat ajanları içeriğini yönettikleri Sosyal medya bloglarında, yapay zekâ ve algoritma sayesinde, istedikleri manipülasyonu yapıp, istedikleri mesajı gündeme sokup, istemedikleri görüş ve düşünceleri ise, hiç kimsenin ruhu duymadan sansürleyebiliyorlar. Siz, biz, hesaplarımızdan mesajlarımızı , paylaşımlarımızı yaptığımızı düşünüyoruz ama bun paylaşımlar, öyle bir algoritma sansürüne maruz kalıyor ki, ruhumuz bile duymuyor. Bunun karşılık, LGBT ve Pedofili gibi, küreselci zihniyetin dayatmaya çalıştığı düşünceler, her an önümüze getirilebiliyor.
Sosyal medya, internet gerçekten bir özgürlük alanı mı, yoksa, özgürlük kılıfı altında, manipülasyon alanı mı?
