Koridor Mücadelesi

Koridor Mücadelesi
23-10-2023

Şüphesiz son yirmi yılın en azimli ve iddialı projesi Çin’in sessiz sedasız yürüttüğü ‘Yeni İpek Yolu’ projesidir. Bu proje ile Çin ülkesinden Avrupa’nın Hamburg veya Duisburg gibi önemli liman şehirlerine giden yolların ihya ve tadilatını temin ederek mal akışını kendi lehine kullanacak şekilde sağlamaktadır. Burada Çin tarafından sağlanan maddi ve mali kaynaklar koridor üzerinde bulunan ülkeler üzerinde etki sahibi olma arzusu olabilir. Dünya ekonomisinin yüzde 35’ini etkileyeceği düşünen projenin Çin’in Dünya çapında konumunu güçlendireceği düşünülmektedir.

Proje kapsamında  Türkmenistan ve Özbekistan’dan Çin’e giden gaz boru hattı 2009’da açılmış, Türkmen ve Özbek doğal gazı için Çin yeni bir Pazar oluşturmuştur. Özbekistan’da Fergana Vadisi’nde 2016’da açılan 19,2 km uzunluğundaki Kamçık demiryolu tüneli önemli bir merhale teşkil etmektedir.

Avrupa’ya giden koridor Orta Asya Türk cumhuriyetleri bilhassa Kazakistan üzerinden kuzeyden Rusya ve Belarus’dan Polonya’ya veya Kazakistan’dan Hazar yoluyla orta koridordan Azerbaycan ve Gürcistan’dan Türkiye aracılığıyla Batı’ya ulaşmaktır. Bu yolun ayrıca güneyde İran üzerinden Türkiye’ye bağlanma durumu vardır.

Kazakistan, Rusya ve Belarus arasındaki gümrük birliği şüphesiz mal akışı için şüphesiz stratejik bir avantajdır. Türk Devletleri Teşkilatı henüz buna benzer bir başarı örneği gösterememiştir. Ancak Rusya Ukrayna Savaşı kuzey güzergâhına darbe vurmuş gözükmektedir.

Bu bağlamda orta koridorun baş aktörü Azerbaycan’ın Karabağ’daki Ermeni çetelerinin mayınlı saldırılarından sonra 19 Eylül’de başlattığı antiterör harekâtı ile işgal altındaki son bölgeleri terör yuvalarından sivillere zarar verilmeden temizlenmesi şüphesiz takdir edilmesi gereken bir durumdu. Rusya’nın araya girmesiyle ateşkes imzalanmış, Karabağlı Ermeni nüfus Azerbaycan devletinin kalma çağrılarina rağmen Laçin’den kontrollü bir şekilde Ermenistan’a göç etmeyi tercih etmişti.

Bütün bunlar Dünya kamuoyu ve medyasının önünde cereyan ediyordu. Fakat realiteye rağmen Avrupa Birliği ve ABD Azerbaycan’a sayısız ithamlarda bulunarak işgalci Ermeni desteklerini açıkça belirtmekteler. Bilhassa Fransa ve Almanya Türkiye’yi dışlayarak İspanya’daki 5 Ekim’de gerçekleşen AB zirvesine yalnız Azerbaycan’ı ve onların gözünde özellikle korunması gereken ve dost gördükleri Ermenistan’ı çağırarak 30 yıldır toprak bütünlüğünü sağlama mücadelesi veren Azerbaycan’a karşı her türlü baskı ve şantaja hazırlanıyorlardı ki Azerbaycan’ın muzaffer cumhurbaşkanı Aliyev bu oyuna gelmeyerek Türkiye’nin olmadığı bir toplantıya iştirakı kesin dille reddetti. Buna rağmen gerçekleşen tek taraflı zirvede Ermenistan tarihinde ilk defa uluslararası bir protokole imza atarak Azerbaycan’ın mevcut sınırlarını tanıdığını beyan etti.

Orta koridorun Tacikistan dahil diğer Türk aktörleri maalesef aynı basireti gösterip görüşmelere Türk Devletleri Teşkilatı’nı dahil edemedi. Önce ABD’nin 20 Eylül’de Nev York’da düzenlediği Orta Asya ve ABD başkanlarının zirvesine katıldılar ve akabinde Almanya’nın daveti ile 29 Eylül’de Berlin’de bir araya geldiler. ABD ve AB ülkeleri her fırsatta bu ülkelerin liderlerini diktatör olmakla, rüşvet ve kayırma düzeni kurdular diye itham etmiyorlar mıydı?

Bu iki zirvede tabii ki Batılı ülkelerin alışılagelmiş suçlamalarına yer yoktu. Çünkü en önemli konulardan biri Rusya’ya karşı yaptırımlara katılım ve cephe alınmasıydı. Yani Orta Asya ülkelerine karşı kurulmuş bir nevi tuzaktı. Rusya ile çatışma durumunda kalabilecek olan bu ülkelere hangi Batılı babayiğit destek olacaktı?

Ayrıca AB’nin Çin’in ‘Yeni İpek Yolu’ projesine alternatif olabilecek 300 milyar Avro’luk yatırım bütçesine sahip olan ‘Küresel Geçit Programı’ bağlamında bilhassa enerji ve altyapı yatırımları da görüşüldü. Küresel Orta koridorun diğer önemli aktörleri Azerbaycan ve Türkiye maalesef bilinçli olarak davet edilmemişti.

Hatta Avrupa ülkeleri orta koridorda sağlanan istikrar ve barış sürecini baltalayabilecek kararlara imza atmaktalar. Ermenistan ile sağlanan barış sürecini tehdit edecek kışkırtmalar yapmaktalar. Bu bağlamda bilhassa Afrika’da darbe yiyen Fransa önplana çikarken, Fransa daha da ileri giderek Ermenistan’a silah temin etmekle kalmayıp, Aliyev Makron arasında medya üzerinden restleşmenin de işaret ettiği gibi, Fransa’nın şimdiye kadar olduğu gibi bölgede Rusya’nın uyguladığı yönlendirme ve savaştırma rolünü kapma azminde olduğunu göstermektedir.

Buna rağmen Ukrayna Savaşi sebebiyle akamete uğramış olan 3+3 formatındaki görüşmelerin yeniden canlanması orta koridordaki barış sürecinin devamı için elzem olabilir. 3+3 görüşme şekli 2020’deki 44 günlük savaş neticesinde ortaya atılmış ve Ermenistan – Azerbaycan – Rusya ve Türkiye – İran – Gürcistan gibi diğer bölge ülkelerini kapsamaktadır. İlk zirve Aralık 2021’de Rusya’da yapılmıştı, ancak süreç Ukrayna Savaşı yüzünden devam edememişti. Tahran’da ise 23 Ekim’de dışişleri bakanları bünyesinde gerçekleşecek zirve geniş kapsamlı güven artırıcı bir teşebbüs oluşturabilir.

Bu sürece davetli olmasına rağmen Gürcistan katılım çağrılarına maalesef dönmemekte. Gürcistan’ın maddi geliri oldukça düşük ve Avrupa Birliği’ne son derece bağımlı bir ülke olduğunu gözönünde bulundurarak Zengezur Koridoru’nun henüz hayata geçmediği bir ortamda Türkiye – Azerbaycan ekseni için bilhassa ülkeden geçen Bakü-Tiflis-Ceyhan ve TANAP boru hatları, Kars-Tiflis-Bakü demiryolu ve karayollarına ev sahipliği yaparak hayatî bir konumda bulunan Gürcistan farklı bir kırılma noktası teşkil etmektedir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?