GİRİŞ…
Toplam yedi bölümden oluşan bu makale dizisinde bir esaret belgesi niteliğinde olan Paris Barış Konferansından Sevr Barış Antlaşmasına uzanan süreç ele alınmıştır. Makale dizisinin daha önce yayımlanan altı bölümünde mütâreke ve barış antlaşmaları kavramları, Paris Barış Konferansının açılışı, konferansta genel olarak uygulanması karara bağlanan hususlar, ABD ile ihtilafa meydan vermemek için İngiltere ve Fransa tarafından üretilen bazı yeni kavramlar ve mutabık kalınan genel hususlar, Konferansta yaşanan ihtilaflar, Yunanların İzmir’i işgâline onay verilmesi, Damat Ferit Paşa’nın Paris’e gitmesi , Havza’daki Mustafa Kemâl Paşa’nın Damat Ferit Paşa’ya gönderdiği telgrafla dikkate alması gereken hususlar, Damat Ferit Paşa’nın şahsında Türk heyeti ve Türk milletinin Paris’te aşağılanması, Osmanlı Devleti’nin paylaşımının sona bırakılma sebebi ile Almanya, Avusturya, Bulgaristan ve Macaristan ile imzalanan barış antlaşmaları, Konferansa davetli olarak bizzat katılan ya da davet edilmemekle birlikte ihtiyaca binâen Konferansta görüşleri dinlenilen aktörlerin artık dağılmakta olduğu ya da hayli küçültüleceği görülen Osmanlının siyasî mirasına yönelik amaçları ve talepleri, İtilaf Devletleri cenahından İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan ve Belçika temsilcilerinin katılmış olduğu ve Osmanlı Devleti arasında imzalanacak barış antlaşmasının şartlarının belirlendiği San Remo Konferansı, TBMM’nin San Remo Konferansı kararlarına tepkisi, Paris’e giden Tevfik Paşa başkanlığındaki Osmanlı heyetine İstanbul’a iletilmek üzere verilen barış şartları ve Tevfik Paşa’nın bu barış şartlarına tepkisi, taslak barış şartlarına İstanbul’daki tepkiler, Ankara ile İstanbul arasındaki kopan ilişkiler, Damat Ferit Paşa’nın umutsuz Paris ziyareti ve Fransa’nın ültimatomu, Saltanat Şurası uygulaması, Yunanların Anadolu’daki yeni işgalleri, İngiltere’nin emrivakisi, Osmanlı Hükûmetinin 20 Temmuz 1920 tarihli kararı, Ankara’nı son gelişmelere yaklaşımı, Sevr öncesinde toplanan Saltanat Şûrâsının kararı, bu kararın İngiliz Yüksek Komiserine bildirilmesi ve İngiltere Başbakanının gelişmelere ilişkin değerlendirmesinden bahsedilmiş olup makale dizisinin bugünkü (yedinci ve) son bölümünde ise Sevr Barış Antlaşmasının ne olup ne olmadığı ile bu antlaşmaya ilişkin zorlama yorumlardan bahsedilmiştir.
İMZALANAN SEVR BARIŞ ANTLAŞMASI…
22 Temmuz'da İstanbul'da toplanan Saltanat Şurası, barış antlaşmasını imzalamak üzere Sadrazam Damat Ferit Paşa başkanlığında Paris’e bir heyet göndermeye karar verir ve heyet de bir Fransız gemisiyle Fransa’ya gönderilir. Paris’te, barış antlaşmanın hükümlerinin yumuşatılması için yapılan son rica da reddedilir.
Paris’in Sevr banliyösünde imzalanan, bu isimle anılan, 433 madde ve eklerden oluşan Sevr Barış Antlaşması 10 Ağustos 1920 tarihinde imzalanır.
Bu antlaşmayı İtilâf Devletleri’nin yanı sıra, Yunanistan, Japonya, Ermenistan, Belçika, Hicaz, Polonya, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven Devleti [1] ve Çekoslavakya da imzalar.
Böylece yüzyıllardan beri paylaşılamayan Osmanlı İmparatorluğu kâğıt üzerinde de olsa paylaşılmıştı.
SEVR BARIŞ ANTLAŞMASI HAKKINDA…
Bu antlaşma ile Orta Doğu haritası adeta yeniden çizilerek paylaşılmaktaydı. Antlaşmanın maddeleri oldukça ağır olup Osmanlı Devleti’ni ortadan kaldırmak için hazırlanmıştı.
İstanbul ve civarından oluşan küçük bir bölge ile Orta Anadolu’nun küçük bir kısmı Kastamonu kıyılarına kadar Türklere bırakılıyordu.
Boğazlar, İtilâf Devletleri’nin işgâline bırakılmakla birlikte Boğazların trafiğe açık olması ve karma bir komisyon tarafından yöneltilmesi kararlaştırılmıştır.
Doğu Anadolu’da ise Kürdistan ve bazı vilâyetleri Ermenistan’a dâhil edilmiş bir Büyük Ermenistan devleti kuruluyordu. Öngörülen bu Büyük Ermenistan’ın sınırlarını ABD çizecekti (ABD Başkanı Wilson 22 Kasım 1920 tarihinde verdiği kararla Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis illerini Ermenistan’a verir.).
Hicaz Osmanlı Devleti’nden ayrılacak ve Müttefiklerin isteklerine terk edilecekti.
Müttefikler tarafından daha önce işgâl edilen yerler, Fransa, İtalya ve İngiltere’de kalıyordu.
Azınlıklar, Osmanlı Devleti’nde eşit haklara sahip olacak ve Meclis’te temsil edileceklerdi.
Kapitülasyonlar yürürlükte kalıyordu.
Devletin askerî ve maddî işleri kontrol altına alınıyordu. İç güvenliği sağlamak üzere 50.000 kişilik askerî güç dışında silahlı kuvveti olmayacaktı.
Liman ve demir yolları uluslararası bir komisyona bırakılıyordu. Osmanlı Devleti savaş tazminatı ödeyecekti.
Kendi aralarında paylaşamadıklarından İstanbul, Osmanlı Devleti’nde kalacaktı. Ancak Türk Boğazlarını da içeren Boğazlar Bölgesi olarak belirlenmiş yönetimi bir uluslararası komisyona ait olacaktı.
İzmir’in yönetimi Yunanlılara bırakılmıştı.
Bunlara ek olarak da savaşa girmiş ve idarî kademelerde bulunmuş Türk vatandaşları “savaş suçlusu” olarak yargılanacaktı.
Antlaşmanın maddelerine bakıldığında çok ağır şartları içerdiği görülmektedir. Bir anlamda bu topraklarda bir devleti ve milleti ortadan kaldırmaktaydı.
Türklere bırakılan çok küçük bir bölgenin antlaşma şartlarına göre uzun süre yaşayabilmesi mümkün değildi. Bu antlaşmaya göre Türkler zaten eriyerek yok olup gidecekti.
MÜTTEFİKLERİN, SEVR’İ BMM’YE KABUL ETTİRME ÇABALARI…
Müttefikler tarafından, Sevr Barış Antlaşmasını BMM’ne kabul ettirmek ve Millî Mücadele’yi çökertmek amacıyla bir yandan Yunan taarruzu diğer yandan da iç isyanları desteklenmiş, batıdan ve doğudan iki ateş arasında kalacak olan BMM’nin böylece anlaşmayı kabul etmek zorunda kalacağı düşünülmüştü.
ZORLAMA YORUM VE DEMAGOJİLER…
Antlaşmanın yürürlüğe girmesi için Anayasa gereği önce Mebusân Meclisi’nin antlaşmayı görüşüp kabul etmesi, sonra da imzalamak üzere Padişah’a göndermesi gerekiyordu. Fakat antlaşma imzalandığı tarihte Mebûsan Meclisi kapalı (18 Mart 1920'de faaliyeti sonlanmış ve 11 Nisan’da da Padişah’ın iradesiyle/emriyle kapatılmış) [2] olduğundan hâliyle antlaşmanın Meclis’te görüşülmesi ve Padişah’ın da önüne gelmesi söz konusu olmamıştır.
Konuya ilişkin kimi yazı ve yorumlarda “Bu antlaşmanın zaten çok daha önce kapatılmış olan Mebusan Meclisi tarafından kabul edilmesi söz konusu olmamış ve kapalı hâlde olan Meclis tarafından onay için Padişaha gönderilmesi de söz konusu olmadığından İstanbul’un Sevr’i onaylamış olduğundan söz edilemez” benzeri ifadelerle Saltanat Şûrasında bu esâret belgesine Padişah’ın onay vermesini zorlama yorumlarla temize gayreti çıkarma var ise de zaten İtilaf Devletlerinin başat ülkesi İngiltere’nin Mondros Mütârekesi’nden beri adeta insafına sığınan, ülkenin yer yer işgâl edilmesi karşında ses çıkarmayan, ülke ve toplum olarak artık direnme ve kurtuluş şansı / imkânı olmadığına kânî olan Padişah’ın bu nedenle de ‘zayıf bir mevcudiyeti mahvolmaya yeğ gördüğü’ son derece âşikardır. Kezâ… Padişah, Saltanat Şûrasının toplantısında da barış antlaşması konusunda aleyhte bir görüşe sahip olsaydı bunu belirtmesine manî bir durum da yoktu.
Sevr Barış Antlaşması her ne kadar anayasal olarak geçerli bir anlaşma değil ise de İtilaf Devletleri tarafından bu aşağılık anlaşmanın / metnin uygulanmasını engelleyen husus, bu anlaşmanın Osmanlı anayasası açısından geçerli bir anlaşma olmaması değil aksine zaferle taçlanan Şanlı Millî Mücâdele sonucu bu esâret belgesinin tarihin çöp kutusuna atılmış olmasıdır. Keza… Saltanat Şûrâsında çıkan barış antlaşmasının onaylanmasına yönelik karar doğrultusunda dönemin sadrazamı Damat Ferit Paşa’nın Osmanlı Devleti olarak barış antlaşmasını onaylayacaklarına ilişkin beyanı göz ardı mı edilecek? Keza… Padişah, Damat Ferit Paşa başkanlığındaki heyetin barış antlaşmasını imzalamak üzere Paris’e gitmesinden haberdar değil miydi?
Konuya mefhum-u muhalifinden de bakılacak olunursa… 10-24 Temmuz 1921 tarihlerinde gerçekleşen Kütahya-Eskişehir Muharebeleri’nde TBMM Ordusu açısından yaşanan yenilginin ardından 23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarihlerinde gerçekleşen Sakarya Muharebesinde de TBMM Ordusunun yenilmesi söz konusu olsaydı, TBMM’nin Sevr’in uygulanmasını engelleme kudreti kalmazdı.
Peki… O hâlde TBMM’nin, Sevr’in uygulanmasını engelleme kudretinin kalmadığı bir vasatta İstanbul, İtilaf Devletlerine karşı, “Sevr Barış Antlaşmasının, Mebusan Meclisinin kapalı olması nedeniyle Meclis’te görüşülmesi, kabul edilmesi ve onaylanmak üzere de Padişah’a gönderilmesi söz konusu olmadığından anayasal olarak geçerli değildir. Bu nedenle Sevr’i uygulayamazsınız.” mı diyecekti? Yahut bu söylemi dile getirse bile Sevr’in uygulanmasını engelleyebilecek miydi?
GÜÇ VE DİPLOMASİ İLİŞKİSİ…
I. Dünya Savaşı’nın İtilaf Devletleri açısından ezici bir galibiyetle sonuçlanması 1918 yılının güzünde savaşın silahlı çatışma safhasını sonlandıran mütârekelerin de savaşın mağlubu İttifak Devletleri aleyhine fevkalâde ezici şartlar içermesine sebep olmuştur. Mütâreke masasına oturan devletin gücü her ne kadar ise mütarekenin şartları da o oranda olacak; masadaki kuvvetli devlet şartların belirlenmesinde etken, masadaki kuvvetsiz devlet ise şartların belirlenmesinde edilgen olacaktır. Müttefiklerinin imzaladığı diğer mütârekeler gibi Osmanlı Devleti’nin Mondros’ta imzalamak zorunda kaldığı mütâreke de “Mağlubun hukuku olmaz. Olsa bile galibin insafına kalmıştır.” dedirtecek cinstendir.
Bilhassa da Savaşın mağlubu İttifak Devletleri açısından bu noktada ABD’li siyaset bilimci, siyasetçi, duayen diplomat, ABD Eski Ulusal Güvenlik Danışmanı (1969-1975) ve eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’in (1973-1977) kulaklara küpe olacak şu değeli sözünü hatırlamakta yarar var: “Güçten yoksun bir diplomasinin sonuç alması mümkün değildir.”
BMM’NİN SEVR’E TEPKİSİ…
BMM, bir utanç ve esâret belgesi niteliğindeki antlaşmayı sert bir bildiri ile kınamış ve antlaşmayı imzalayanlar ile Saltanat Şurası'nda olumlu oy kullananları 19 Ağustos 1920 tarihinde “vatan haini” ilan etmiştir.
Sevr’in Osmanlı Devleti tarafından imzalanması üzerine, Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir Paşa, BMM Başkanlığına 16 Ağustos 1920 tarihli gönderdiği bir telgrafta Sevr’i imzalayanların “vatan haini” ilan edilmesini teklif etmiştir. Bu öneri mecliste görüşülerek 19 Ağustos 1920 tarihinde kabul edilmiş ve anlaşmaya imza atan Hâdi Paşa, Rıza Tevfik Bey, Reşat Hâlis Bey ve kırk iki kişinin daha “vatan haini” olduğu ilan edilmiştir. Antlaşmada imzası bulunan heyet üyeleri de 23 Nisan 1924 tarihinde TBMM tarafından “150’likler Listesi”ne eklenmiş, 28 Mayıs 1927 tarihli yasayla da yurttaşlıktan çıkarılmıştır.
Sevr’in Osmanlı Devleti tarafından kabul edilmesi üzerine TBMM’nde yapılan görüşmelerde de Bolu mebusu Abdullah Hilmi Tunalı Bey, Padişah’ı, Sevr Barış Antlaşması’na boyun eğdiği için “taçlı hain” olarak nitelemiştir.
SEVR’İN HÜKÜMSÜZ KALMASI…
İtilaf Devletleri cenahında Sevr’i imzalamış olan devletlerin 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşması’nı imzalayıp onaylamalarıyla artık (zâten Türk milletinin 23 Mayıs 1920 tarihinden itibaren yegâne ve meşrû temsilcisi olan TBMM’nin tanımadığını kabul ve ilan ettiği) Sevr Barış Antlaşması onlar açısından yok / hükümsüz sayılmıştır. Çünkü Lozan Barış Antlaşması, Sevr Barış Antlaşması’nı tanımıyor ve Sevr’de öngörülen hükümleri tamamen değiştiriyordu. Sevr’i daha önce imzalamış olan İtilaf Devletleri, bilâhare Lozan’ı imzalamak suretiyle Sevr’in milletlerarası alanda artık mevcut olmadığını da kabul etmiş oluyorlardı.
Ayrıca, daha Sevr imzalanmadan önce BMM Hükümeti 16 Mart 1920 tarihinden itibaren İstanbul tarafından imzalanan bütün antlaşmaları hükümsüz sayacağını dünyaya ilan etmiş olması, Sevr’in de BMM tarafından onaylanmamış olması ve Lozan’ı da Türk tarafı adına imzalayan ve onaylayan iradenin de TBMM temsilcileri ve TBMM olması münasebetiyle Sevr sadece tasarıdan ibaret kalmış ve TBMM tarafından da tarihin çöp sepetine atılmış taslak bir belge olmuştur.
SONUÇ…
Sevr Barış Antlaşması, Türkleri Anadolu ve Avrupa coğrafyasından tamamen çıkarmayı amaçlayan bir antlaşma idi. Nitekim Mustafa Kemâl Atatürk’e göre “Sevr, Türkler için yüzyıllardan beri hazırlanmış büyük bir suikasttı.”
Kezâ, bir utanç ve esâret belgesi olan Sevr Barış Antlaşması’nı iradî olarak görmezlikten gelip emsâlsiz bir zaferle taçlanan Şanlı Millî Mücadele’nin siyasî sonucu olan, Sevr denen o esaret belgesini yırtan, hükümsüz kılan ve tarihin çöp sepetine atan, kezâ Türkiye Cumhuriyeti’nin de siyasî tapusu olan Lozan Barış Antlaşması’nı ise basit, sığ, mesnetsiz ve gerçek dışı argümanlarla eleştirmeye ve değersizleştirmeye çalışmak da bir insafsızlık ve pespâyelik hâli olsa gerek…
Sevr’i yırtan ve tarihin çöplüğüne atan kutlu mücâdelenin önderi ve cümle hissedarlarına selam ve minnet ve rahmetle…
© 2023. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.
[1] Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı: Güneydoğu ve Orta Avrupa’da 1918'den 1941'e kadar var olan bir devletti. 1918 yılından 1929 yılına kadar resmî olarak Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı olarak adlandırıldı, ancak kökenleri nedeniyle (Güney Slavlarının ülkesi anlamına gelen) Yugoslavya terimi bu ülkenin onun günlük konuşma dilindeki adıydı. Devletin resmî adı 3 Ekim 1929 tarihinde Kral I. Aleksandr tarafından “Yugoslavya Krallığı” olarak değiştirilmiştir.
[2] Dönemin Dâhiliye Nâzırı Ahmet Reşit (Rey) Bey, Meclis-i Mebusan’ın 11 Nisan 1920 tarihinde Padişah iradesiyle/emriyle dağıtılmasının, Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın, barış antlaşmasının onaylanması sürecinde Meclis’e takılmaması için bir kurnazlık olduğunu belirtir. Tabi ki bu durum bir ölçüde, pratik zarûretlerden de kaynaklanıyordu. BMM hükümetinin denetiminde ya da Yunan işgali altındaki yerlerde İstanbul hükümetinin seçim yapabilmesi imkansızdı. Kalan, dolayısıyla İstanbul Hükûmetinin denetiminde olan yerler ise pek azdı.
KAYNAKLAR
---; “Himaye Nedir?”, Kaynak: https://himaye.nedir.org/, Erişim Tarihi: 16.07.2024
---; “Paris Barış Konferansı (18 Ocak 1919)”, https:// www. tarihiolaylar.com/tarihi-olaylar/paris-baris-konferansi-18-ocak-1919-1227, Erişim Tarihi: 16.07.2024.
---; The Armenian Question Before The Peace Conference – A Memorandum presented Officialy by the Repre-sentatives of EArmenia to the Peace Conference at Versailles, on February, 26th,1919, Erişim Tarihi: 16. 07.2024.
Akşin, Sina, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, C 1, Cem Yayınevi, İstanbul 1985.
Akşin, Sina; İç Savaş ve Sevr’de Ölüm, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2010.
Armaoğlu, Fahir; 20. Yüzyıl Siyasî Tarihi (1914-1990), C. I (1914-1980), 8. Baskı, Türkiye İş Bankası Yay., Ankara 1992.
Berridge, G.R. & James, Alan; A Dictionary of Diplomacy, 2nd edition, Palgrave McMillan, New York – USA 2003.
Bozkurt, Gülnihal; “Sevr’i Bilmek, Lozan’ı Anlamak”, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1666170, Erişim Tarihi: 10.07.2024.
Gündoğdu, Murat; “Bogos Nubar Paşa’nın Siyasi Faaliyetleri (1912-1922)”, YL Tezi, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi, Bilecik 2019.
Harauo, Tohmatsu; “Mandate”, World War I: The Definitive Encyclopedia and Document Collection, Vol. III, (Ed. Spencer Tucker), 2nd edition, ABC-CLIO Inc., Santa Barbara - California - USA 2014.
Helmreich, Paul C; Sevr Entrikaları, (Çeviren: Şerif Erol), Sabah Kitapları, İstanbul 1996.
İlter, Erdal; Ermeni Kilisesi ve Terör, Köksav Yayınları, Ankara 1999.
Kasalak, Kadir; Millî Mücadelede Manda ve Himaye Meselesi, Gnkur.Bsmv, Ankara 1993.
Kayra, Cahit; Sevr Dosyası, 2. Baskı, Tarihçi Kitabevi, İstanbul 2004.
Küçük, Cevdet; “Damat Ferit Paşa (1853-1923)”, TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt 8, İSAM, İstanbul 1993.
Lütem, Ömer E. Lütem; “The Armenian Demands at the Paris Peace Conference of 1919”, Review of Armenian Studies, C. 4, No. 11-12, 2007, s. 169. https://avimbulten.org/public/images/uploads/files/lutem11_12.pdf, Erişim Tarihi: 05.07.2024.
MacMillan, Margaret; 1919 Paris Barış Konferansı ve Dünyayı Değiştiren Altı Ayın Hikâyesi, (Çev. Belkıs Dişbudak), ODTÜ Geliştirme Vakfı Yayıncılık, İstanbul-Ekim 2004.
Meydan, Sinan; “Cumhuriyet’in Saygınlığına Damat Ferit Gölgesi”, Sözcü, 20.03.2017.
Meydan, Sinan; “Türk Milleti’ne Suikast”, Sözcü, 22.07.2017.
Paksoy, İrfan; Cihan Harbi'nde Osmanlı Devleti, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2018.
Sarıhan, Zeki; Kurtuluş Savaşı Günlüğü, II, TTK Yay., Ankara 1994.
Tansel, Selâhattin; Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, II, MEB Yay., İstanbul 1991.
Taşkıran, Cemalettin; “Paris Barış Konferansı”, “https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/1919-paris-baris-konferansi/, Erişim Tarihi: 17.07.2024.
Ulusan, Şayan; “Sevres (Sevr) Antlaşması (10 Ağustos 1920)”, https://ataturkansiklopedisi. gov.tr/ bilgi/sevres-sevr-antlasmasi-10-agustos-1920/
Ulusan, Şayan; “Şark Meselesi’nden Sevr’e Türkiye”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, Sayı VIII/18-19, 2009/ Bahar-Güz, İzmir 2009.
Uyar, Hakkı; “Kurtuluş Savaşı Yıllarında Toplanan Saltanat Şuraları”, Cumhuriyet, 10.08.2020.
Yakut, Kemâl; “Saltanat Şûrâsı”, https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/saltanat-surasi-2/, ErişimTarihi: 16.07. 2024.
Yakut, Kemâl; “Mütareke Döneminde Yapılan Saltanat Şûrâları”, https://atamdergi.gov.tr/tam-metin-pdf/252/tur, ErişimTarihi: 16.07. 2024.
Yavuz, Resul; “Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan Sevr Barış Antlaşması’na Giden Süreçte Türk Diplomasisi”, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlke ve İnkılapları Tarihi Enstitüsü, Doktora Tezi, İzmir 2016.