KÖLN - Almanya'da yaşayan yazar Muharrem Kızılkaya, insanlık tarihinin en karanlık dönemine ışık tutmak amacıyla Auschwitz, Birkenau, Majdanek, Treblinka ve Terezin (Teezin) gibi Nazi soykırım kamplarını ziyaretini Şalom gazetesine anlattı.
50 yıldır ikinci nesli Türkleri temsil eden, Köln'deki Ford fabrikasında uzun yıllar sendika başkanlığı ve uyum meclisinde görev yapan aslen Sivaslı Muharrem Kızılkaya bu ziyaretler, tarihin trajik yüzünü hatırlatmanın yanı sıra, gelecekte benzer trajedilerin yaşanmaması için önemli bir ders niteliği taşıdığını belirtti.

Auschwitz ve Birkenau: Ölümün Kapıları
Auschwitz-Birkenau, Nazi Almanyası'nın Yahudi soykırımını sistematik bir şekilde gerçekleştirdiği en büyük kamplardan biri olarak bilinir. Burada, 1,1 milyondan fazla Yahudi ve farklı azınlık grupları korkunç bir şekilde öldürüldü. Kızılkaya’nın Auschwitz girişindeki raylar üzerinde durduğu görüntü, buranın ölüm yolculuğunun başlangıç noktası olduğunu güçlü bir şekilde yansıtıyor. Gaz odaları ve krematoryumlar, soykırımın vahşetini gözler önüne seriyor.

Majdanek ve Treblinka: Sessiz Tanıklar
Majdanek, Nazi rejiminin ölüm kamplarından bir diğeriydi ve burada binlerce kişi gaz odalarında öldürüldü. Treblinka ise, 800 binden fazla Yahudi’nin katledildiği bir başka ölüm merkeziydi. Kızılkaya’nın Treblinka’daki anıt önünde verdiği poz, bu trajediyi hatırlatmaya yönelik bir duruş sergiliyor.

Terezin Kampı: Sürgün ve Umutsuzluk
Çekoslovakya’daki Terezin (Teezin), Yahudilerin ölüm kamplarına sevk edilmeden önce tutulduğu bir ara istasyondu. Bu kamp, Nazi propagandasında "model kamp" olarak gösterilse de gerçekler bunun tam tersiydi. Açlık, hastalık ve kötü yaşam koşulları binlerce insanın burada hayatını kaybetmesine neden oldu. Terezin, aynı zamanda Avrupa’daki Türk Yahudilerinin de gönderildiği ve öldürüldüğü kamplardan biri oldu.

Türk Kökenli Yahudiler ve Nazi Soykırımı
II. Dünya Savaşı sırasında Yunanistan’da yaşayan Türk kökenli Yahudiler, Nazi işgali altındaki Yunan yetkililer tarafından Nazilere teslim edildi. Selanik başta olmak üzere birçok bölgeden Auschwitz-Birkenau ve Treblinka kamplarına gönderilen bu insanlar, gaz odalarında katledildi. Yunanistan’da Yahudilerin yüzde 87’si, Nazi soykırımında yaşamını kaybetti. Türk kökenli Yahudiler de bu korkunç olayın bir parçası olarak, insanlık dışı yöntemlerle öldürüldü.

Köln’deki Bir Dönüşüm ve Hahambaşı'nın Uyarısı
Muharrem Kızılkaya, 2000’li yılların başında Köln’de Yabancılar Meclisi Üyesi olarak görev yaparken, 11 Eylül olayları sonrası düzenlenen bir etkinlikte konuşma yapmıştı. Konuşmasında, Almanya’da yaşayan Türk toplumunun 40 yıldır huzur ve barış içinde yaşadığını vurguladı. Konuşmasının ardından Köln Hahambaşı ile arasında geçen diyalogda Hahambaşı, “Biz Yahudiler, 500 yıldır bu topraklarda yaşıyoruz, ama buna rağmen 7 milyon insanımızı kaybettik. Burada yaşamak istiyorsanız, her zaman uyanık (‘wachsam’) olmalısınız” diyerek önemli bir uyarıda bulundu.

Bu sözler, Kızılkaya’nın düşüncelerini derinden etkileyerek Alman tarihini daha iyi anlamak için çocuklarıyla birlikte Auschwitz’i ziyaret etmesine vesile oldu. Orada hissettiği insan cesetlerinin kokusu, çocuk çığlıkları ve trajedinin ağırlığı, soykırımın etkilerini daha da somutlaştırdı.
Batı Avrupa Türkleri için Bir Uyarı
Kızılkaya, Batı Avrupa’da yaşayan Türk toplumunun yaşadığı ülkenin tarihini ve milletini iyi tanıması gerektiğini vurguluyor. Bu bağlamda, özellikle toplama kamplarını ve ötenazi hastanelerini ziyaret etmelerini öneriyor. Örneğin, Berlin yakınlarındaki Pirna Sonnestein Hastanesi’nde zihinsel ve bedensel engelli insanların katledildiğini öğrenmek, geçmişin karanlık yüzüyle yüzleşmek açısından önemlidir. Kızılkaya, bu yerlerin sadece tarihsel bilgi değil, aynı zamanda toplumsal bilinç ve uyanıklık kazandırdığını belirtiyor.

AFD’nin Yükselişi ve Gelecekteki Tehdit
Almanya’da aşırı sağcı AfD partisinin yükselişi, Kızılkaya’ya göre sadece Almanlar için değil, ülkede yaşayan tüm yabancılar için büyük bir tehdit oluşturuyor. Eğer bu tür partiler engellenmezse, Almanya ve burada yaşayan toplumlar ağır bedeller ödeyebilir. Bu nedenle, toplumsal farkındalığın artırılması ve faşist ideolojilere karşı mücadele edilmesi gerektiğini savunuyor.

Tarihten Alınacak Dersler
Muharrem Kızılkaya’nın bu ziyaretleri, soykırımın yalnızca Yahudilerin değil, tüm insanlığın ortak yarası olduğunu vurguluyor. Geçmişin hatalarını unutmamak, gelecekte daha adil ve insan onuruna saygılı bir dünya inşa etmek için büyük önem taşıyor. Soykırım kampları ve ötenazi hastanelerinden alınacak dersler, faşizmin yeniden yükselmesine karşı birer uyarı niteliğinde. Kızılkaya, bu farkındalığın gelecek nesillere aktarılmasının hayati bir sorumluluk olduğunu belirtiyor.

Röportaj: Levent Taşkıran
Resimler: Levent Taşkıran
