‘’ŞARLATAN’’

14-01-2023

Okuyucu Şarlatan’da ne bulacak?

Şarlatan kitap okumayı seven çoğu kişinin aradığı neredeyse her şeyi barındırmakta içerisinde. Yaşanan her zorluğa karşı bir şekilde sağ çıkmayı başarabilen genç, taze ve tatlı bir aşk… Samimi, içten ve sıcak, yine gençlerin oluşturduğu arkadaş grupları. Karanlık ama daha öncesinde de ifade ettiğim gibi ruhunun derin köşelerinde beyaza da sahip olan, gri ama şeytani olarak anılan bir kraliçe… Distopik, karanlık ve bir o kadar da ölümcül bir evren, dünya…

Okuyucu Şarlatan’da gerilim ve gizemin doruklardan asla düşmediği, sırlarla dolu karanlık bir evren bulacak. Mükemmel bir ütopya yaratılmaya çalışılırken, her bakımdan kusurlu olan bir distopik Dünya’nın içerisinde bulacaklar kendilerini. Okurken hem kalplerini ısıtarak içten bir şekilde gülümsetecek, yeri geldiğinde ise belki de hıçkırarak ağlattıracak, genç, taze ve tatlı bir aşkı keşfedecekler. Gizemin ve keşfedilmek üzere beklenen sırların asla azalmadığı, tam tersi her sayfada gerilimin ve olayların doruk noktasına ulaştığı satırlarda, bir sonraki bölümü okuyabilmek için merak içerisinde kalacaklar.

Genç karakterlerin oluşturduğu arkadaş canlısı, samimi, içten ve sıcacık gruplarda kendilerini, arkadaşlarını ve hatta hayatlarını görebilecekler.

Başlangıç ve Şarlatan arasında benzerlik ve farklılıklar var mıdır?

Aralarındaki en büyük fark, Şarlatan’ın bir aşk hikâyesine yer veriyor olması. İlk romanımda aşka hiçbir şekilde yer vermemişken Şarlatan, iki genç arasında geçmekte olan, zorlu mücadeleler karşısında dayanmaya çalışan, tabiri caizse gülümsetirken ağlatan bir aşkı konu alıyor.

Başlangıç ve Şarlatan arasındaki en büyük benzerlik ise ikisinin de distopik romanlar olması. İkisi de tür olarak distopya türüne giriyor. Bunun haricinde ikisinden de alınabilecek çok fazla derslerin olması da ortak bir özellik olarak gösterilebilir. Mesela Başlangıç’ta Dünya’nın geldiği son nokta, gündelik insan hayatının yozlaşmışlığı ve günümüzün karanlık gerçeği ele alınıyorken; Şarlatan’da ise toplumun yarattığı elde edilmesi mümkün olmayan güzellik algıları ve bunun insanlar üzerindeki olumsuz etkileri ele alınıyor. Mükemmellik algısının ne kadar zararlı ve ölümcül olabileceği gösteriliyor. Kusursuz olmaya çalışan, daha doğrusu buna zorlanan bir neslin geri dönülemez noktalara geldiği ele alınıyor. Sonuçta mükemmel insan diye bir şey yok, asla olmadı, olamaz da.

Bütün bunlar haricinde Şarlatan da yine Başlangıç’ın barındırdığı gibi gerilim ve aşırı derecede gizem saklıyor sayfalarında. Lakin hem okur hem de kitle olarak Şarlatan’ın daha fazla kitleye hitap ettiği ve muhtemelen de edeceği su götürmez bir gerçek. Çünkü korku kitabı değil bir kere, ayrıca içerisinde bulunan kan ve vahşet Başlangıç’taki kadar yoğun ve keskin değil. Neredeyse her genç çocuğun okuyabileceği türde.

Şarlatan Adlı İkinci Romanınızın Konusu Ne, Hangi Türlere Giriyor ve Ne Anlatmaya Çalışıyor?

Şarlatan, büyük ve etkileri son derece yıkıcı olan bir savaş sırasındaki nükleer felaketlerin ardından, meydana gelen ölümcül sonuçlarla bir halkın lanetlenmesini konu alıyor.

Ülkedeki insanların kalbine, genetiğine ve özüne işleyen radyasyon dolayısıyla kaçınılmaz bir mutasyon baş gösterir. İnsanlar bu radyasyondan, Dünya’nın geri kalanı tarafından ucube ve mahlukat olarak anılacakları kadar olumsuz yönden etkilenirler. Fiziki olarak tabiri caizse yüzlerine bile bakılamaz bir noktaya gelirler. Halkı bu talihsiz şöhretten kurtarmak adına ise devlet büyükleri bir araya gelerek yeni bir yönetim biçimi oluştururlar. Savaştan etkilenmeyecek kadar uzak köylerdeki yakışıklı çocuklarla güzel kızlar, cinsel olarak faaliyet göstermeye başlayacakları ilk yaşlarında zorla toplanıp şehre getirilerek damızlık olarak kullanılacaklardır. Tabi şehre getirilecek çocukların yalnızca güzel veya yakışıklı olması yeterli değildir.

Ülkede bir seçim günü düzenlenmeye başlanır. Bu seçim gününde belirli başlı bazı etkinlikler gerçekleştirilecek, büyük bir defile sonucunda ise fiziki ve genetik yönden kusursuzluğunu ispat etmiş kızlar ve erkekler şehre alınacaklardır. Sonrasında bu kızlarla erkekler kendi rızaları olmadan eşleştirilerek çiftleştirilecek, onlardan doğacak çocuklar sayesinde de fiziki olarak mükemmel bebekler elde edilmeye çalışılacaktır.

En sonunda bu her bakımdan kusurlu düzen hiyerarşik bir bozukluğa sebep verir ve tüm insanlar her şeyi bir kenara bırakıp, başka hiçbir şeyi umursamayarak yalnızca çocuklarını en güzel olacakları şekilde yetiştirmeye koyulur. Zaman içerisinde güzel ve yakışıklı olan insanların en nadide hayatları yaşadığı fakat çirkin ve belirli güzellik standartına ulaşamayan insanların ise neredeyse ölüme terkedildiği çarpık bir düzen oluşur.

Kitabın ana karakteri olan iki aşık genç Victor ve Aurora ise kendilerini seçim gününe gitmek üzere hazırlanırken, bu çarpık düzenin içerisinde bulurlar. Seçim gününün gerçekleşeceği saraya başlarına geleceğini bilmedikleri ölümcül oyunların ve entrikaların farkında olmadan giderler. Çünkü tüm bu düzeni lehine kullanmayı bilen, akıl oyunlarının dâhisi, usta manipülatör şeytani kraliçe, karanlık, kanlı ve kirli oyunlarıyla onları asla rahat bırakmayacaktır.

Başlangıç adlı kitabınız ile gördüğünüz ilgi Şarlatan isimli yeni kitabınız ile katlanarak devam ediyor. Şarlatan isimli kitabınızın yazım aşamasından söz eder misiniz?

Şarlatan’ı yazma fikri çok ani bir şekilde, hiç beklenmedik bir zamanda belirdi. Hayatım boyunca karanlık ama ruhunun bir köşesinde beyazı barındıran, gri karakterleri, özellikle de kadınları hayranlıkla izlemiştim. Şeytani kraliçeleri, bizim halkımızın söylemiyle ‘’kötü kadınları” Yaşadıkları haksızlıklar karşısında aşk ve sevgiden vazgeçerek, güçlü görünmeyi bir gard olarak kabul edip onun arkasına sığınan kadınları… Daima böyle bir karakteri yazmayı istemiş, böylesine ikonik karakterleri yazan yazarlara ise hep imrenmiştim. Malefiz, Şeytan Marka Giyer filminden Miranda Priestley, Avatar Son Hava Bükücü serisindeki Azula, Game of Thrones’dan Cersei Lannister, Pamuk Prenses ve Avcı’dan Ravenna, Once Upon a Time serisinden Regina ve daha nicesi…

metin içeren bir resimAçıklama otomatik olarak oluşturuldu

En sonunda ise Resident Evil: Village adlı oyundaki Leydi Dimitrescu’yu görmemle beraber böyle bir karakteri yazmayı kafama koymuş ve oturup neler yapabileceğimi düşünmeye başlamıştım. Ve işte tam da böylesine bir zamanda, çok büyük bir sürpriz ve adeta bir armağan olarak belirdi Şarlatan kafamda. Hayatım boyunca yaratmanın hayalini kurduğum karakteri bunca zaman sonra yazabileceğimi bilmek, böyle bir karakterle tanışmak beni, kelimelerle ifade edemeyeceğim kadar mutlu ve de memnun etmişti. Tabii böylesine bir ilham gelince hiç vakit kaybetmeden yazmaya koyuldum ve bana göre ömrümün sonuna dek, ne kadar kitap yazarsam yazayım asla unutmayacağım, bende yeri her zaman ayrı kalacak olan Şeytani Kraliçe Leydi Marcilus karakteriyle çıkageldim ve ortaya Şarlatan isimli romanım çıktı.

Yeni çalışmalarınız nelerdir?

Çok yakında Şarlatan’ın devam kitabı olan ‘’Düzenbaz’’ı yazmaya hazırlanıyor olacağım. Evet, bunu da buradan ilk defa duyurmuş olayım. Şarlatan üç kitaplık bir seri olacak ve ikinci kitabının ismi ise ‘’Düzenbaz’’. Bunun haricinde yaza doğru, Şarlatan’dan ve ilk kitabım olan Başlangıç’tan bağımsız, fantastik bir genç kurguyu Wattpad platformunda yayınlamaya başlayacağım.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?