Ben bir öğretmenim…Her sabah evden çıkarken işe gidiyormuşum gibi hissetmem, bir an evvel varmak isterim; okulun bahçesinde gülümseyen gözlerle bana bakan, günaydın deyip sarılmak için etrafımda pır pır dönen minikler olur çünkü ve okul kapısından içeri girerken içimde aynı heyecan büyür: Bugün yine bir hayatın ipliğine dokunacağım. Çünkü özel gereksinimli çocuklarla çalışmak yalnızca bir meslek değil, nefes aldığım her anın anlamıdır. Bu çocuklar, dünyaya biraz daha farklı pencerelerden bakan küçük yol arkadaşlarım. Onların yanında öğrendim ki eğitim, önce kalpte başlar, sonra zihne ulaşır.
Benim eğitim sürecimde notlar, sınav kâğıtları ya da başarı tabloları yoktur. Bizim ölçümüz başka: İlk kez kendi başına montunu giyebilmek, arkadaşına “birlikte oynayalım mı?” diyebilmek, göz göze gelip gülümsemek, bir duyguya kelime bulmak… İşte bizde bunlar büyük zaferdir. Çünkü biliyorum ki bu beceriler, gelecekte hayata tutunmalarının temelini oluşturur.
Bu çocukların hayatına ilk kez dokunduğum günü hatırlıyorum. Kimi konuşmaktan çekiniyordu, kimi kalabalıkta kayboluyordu, kimi de dünyasını sadece kendi bedenine sığdırmıştı. Ama hiçbirine acele etmedim. Sabır, özel eğitimin hem kapısı hem anahtarıdır. Her gün, her dakika, her minik adımı ilmek ilmek işlemek gerektiğini çok iyi bilirim. Bazen bir bakışı, bazen bir heceyi, bazen de sadece elimi tutuşunu saatlerce beklerim. Çünkü büyüme, zamanın içinde saklıdır.
Günler geçtikçe onlar da bana açılır. Bir bakmışım, sessizce köşede duran öğrencim sınıfın ortasında kahkaha atıyor…İlk kez göz teması kuran çocuğum, şimdi bana gününü anlatıyor…Sıraya girmeyi reddeden minik yaramaz, artık arkadaşının elinden tutup rehberlik ediyor… Dokunulmaktan nefret eden minik, fırsatını buldukça eteğime sarılıyor. İşte bütün çabam, bütün emeğim bunlar için.
Bu güne kadar sayısız çocuğun yanında sayısız aileler de tanıdım ve ailelerin geri dönüşleri de beni motive eden ayrı bir ince detay. Hatta çocuklarını ve hangi olaylar karşısında hangi tepkileri verebileceklerini onlardan daha iyi farkettiğimi söyleyen ebeveynler oldu.
Haklılar… Çünkü onlarla ailelerinden daha fazla vakit geçiriyorum. Ağladıklarında, sıkıldıklarında, yorulduklarında, başaramadıklarını sandıklarında hep yanlarındayım. Ne zaman suskunlaşacağını, ne zaman sarılmak isteyeceğini, ne zaman küçük bir mola gerektiğini bilirim. Kimi renklerle sakinleşir, kimi ritimle canlanır, kimi sadece omzuma başını koymak ister. Kimi için sandalyesinde on dakikayı aşan bir sürede oturmak bile çok zordur. Böyle durumlarda güvenli dokunuşlar en büyük yardımcım olur. Her biri bambaşka bir evren; ama hepsi keşfedilmeye değer.
Benim için öğretmenlik, tahtaya bilgi yazmak değildir. Kalplerde yer açmaktır. Onlara yalnızca akademik beceri değil; hayatı idame ettirebilecek donanım kazandırmaya çalışırım. Kendi kendine öz bakım yapabilsin, sosyal ortamlarda rahat nefes alabilsin, iletişim kurabilsin, kendini savunabilsin, hayata ait hissedebilsin… Çünkü özel gereksinimli bir çocuk için gerçek başarı budur.
Bugün geriye dönüp baktığımda o ilk günkü sessizliklerin, zorlukların, kararsız bakışların yerini umuda bıraktığını görüyorum. Adım adım, gün gün, emek emek… Ve biliyorum ki daha yolumuz uzun, ama artık yalnız değiliz; beraberiz.
Ben bir öğretmenim. İşim, görev tanımımda yazanlardan çok daha fazlası… Sevgiyle, sabırla, anlayışla ördüğüm bir yolculuk bu. Ve her bir öğrencim, bana insan olmanın, temiz sevgi dolu bir kalbi korumanın ne demek olduğunu yeniden öğretiyor. Canı acıdığında ilk yanaşacağı liman olmak, üzüldüğünde güvenebileceği kişi olmak… Yaralanan dizine bir yara bandı yapıştırdığımda, o artık onun için sadece bir yara bandı değildir; ya da düştüğünde acıyan elini öptüğüm anda acısının hemen son bulması… Sevginin bu kadar saf ve temiz olduğunun daha görünür bir kanıtı olamaz. Siz de gerçek, katıksız sevgiyi özlediyseniz bir çocuğun gözlerinin içine bakın.
Bir gün büyüdüklerinde belki benim adımı hatırlamayacaklar. Ama sevildiğini, anlaşıldığını, sabırla beklenildiğini unutmayacaklar. İşte o zaman, çabamın meyvesi sessizce dalında açacak.
Ve ben yine diyeceğim ki:
İyi ki doğru mesleği seçmişim…
İyi ki onların hayatına dokunmuşum…